Bu bilgiseli yazmak istemezdim, yazarken içim kan ağlıyor ama kamuoyunu bilgilendirmek için yazmak zorundayım…
Sabahattin İsmail yazdı…
Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın Rum yönetimini tanıyarak büyükelçi atamaları, Türk ulusunu ve kopmaz parçası olan Kıbrıs Türk Halkını çok üzdü.
Ne ki durum daha da vahimdir!
Çünkü, Kırgızistan ve Tacikistan Rum yönetimine henüz Büyükelçi atamadılar ama, onlar da Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan ile birlikte, KKTC karşıtı çok daha ağır bir kararın altına imza atmaktan çekinmediler.
Biz “aman hiç olmazsa Kırgızistan ve Tacikistan’ın da Rum yönetimine Büyükelçi atamaması için hemen harekete geçilsin” derken, meğer onlar da KKTC ilanını “uluslararası hukuka aykırı ayrılıkçı bir eylem” olarak nitelemişler, KKTC’yi tanımayacakları taahhüdünde bulunmuşlar ve bu yönde BMGK tarafından alınan 541 ve 550 sayılı kararlara bağlılıklarını bildirmişler…
ONAYLADIKLARI SONUÇ BİLDİRGESİNDEKİ TAAHHÜTLERİ
AB ile Türkistan devletleri ve Tacikistan’ın katılımıyla Semerkant’ta yapılan 1. AB-Orta Asya Zirvesi’nin sonuç bildirgesinin 4. maddesinde şöyle deniyor:
” Biz, Kazakistan, KIRGIZ CUMHURİYETİ, TACİKİSTAN, Türkmenistan, Özbekistan ve Avrupa Birliği liderleri şu sonuçlara vardık:
4. (1., 2. ve 3. maddelerdeki) presnsiplere saygı duyacağımızı taahhüt ederiz. Özellikle uluslararası ve bölgesel çerçevedeki tüm devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı duyacağımızı ve bunlara karşı adım atmaktan kaçınacağımızı taahhüt ederiz. Bu ruhla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 541(1983) ve 550 (1984) sayılı kararlarına GÜÇLÜ TAAHHÜDÜMÜZÜ yineleriz.
Vurgularız ki bölgesel işbirliği çerçeveleri bu uluslararası prensiplere saygı duymalıdır. AB – Orta Asya ilişkilerinin geliştirilmesi için bu büyük öneme sahiptir.”
541 SAYILI KARAR NE DİYOR?
Kardeş ülkelerin imzaladığı yukarıdaki paragrafta atıfta bulunulan 541 sayılı karar, 15 Kasım 1983’de KKTC ilan edildikten sonra Rum yönetiminin şikayeti üzerine toplanan BM Güvenlik Konseyi tarafından 13 oyla alınmıştı. Karara, kardeş Pakistan ret oyu verirken, Ürdün ise çekimser kalmıştı.
Kararda KKTC ilanı kınanıyor, hukuken geçersiz sayılıyor, diğer devletlere KKTC’yi TANIMAMA ve sadece Rum yönetimini tanıma çağrısı yapılıyor.
Kararda ayrıca 1974 yılında alınan 365 ve 1975 yılında alınan 367 sayılı kararlar da yeniden teyit ediliyor
Bilindiği gibi bu kararlarda Türk Barış Harekatı kınanıyor ve Türk askerlerinin derhal geri çekilmesi isteniyor.
Görüldüğü gibi Kazakistan ve Tacikistan da bu kararı onaylamakla, Rum yönetimini resmen tanıyıp Büyükelçi atayan Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi, KKTC’yi tanımayacakları ve tüm adanın tek meşru hükümeti olarak sadece Rum yönetimini tanıyacakları taahhüdünde bulunmuşlardır. Devamla bu maddeyi kabul etmekle, Barış Harekatı’nı kınamış ve Türk askerlerinin derhal adadan çekilmesini talep etmiş olmaktadırlar.
550 SAYILI KARAR NE DİYOR?
Sonuç bildirgesinde, atıfta bulunulan BMGK’nin 550 sayılı kararında ise;
-TC-KKTC arasında karşılıklı Büyükelçi atanması “ayrılıkçı ve yasadışı bir eylem” olarak nitelenerek kınanıyor ve geri alınması talep ediliyor.
– Tüm ülkelere bu ” ayrılıkçı ” adımı, yani KKTC’Yİ tanımamaları, desteklememeleri ve yardım etmemeleri” çağrısı yapılıyor.
– Tüm ülkelere “Kıbrıs Cumhuriyeti” dedikleri Rum yönetiminin :bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne saygı gösterme” çağrısı yapılıyor.
-Maraş’ın yerleşime açılmaması ve Rum yönetimine iadesi çağrısı yapılıyor.
Görüldüğü gibi bu hususları içeren rezil bir kararı onaylamakla, sadece Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan değil, Kırgızistan ve Tacikistan da, KKTC ‘yi tanıdığı ve Büyükelçi atadığı için Türkiye’yi kınıyorlar, bundan vazgeçme ve elçisini geri çekme çağrısı yapıyorlar, KKTC’yi tanımama, desteklememe, yardım etmeme taahhüdünde bulunuyorlar, tüm adayı Rum egemenliği altında ve Rumlara ait görüyorlar ve bu yönde davranacaklarına dair taahhütte bulunuyorlar.
Özetle, ABD baskısına karşın, BMGK’nin bu rezil kararlarına cesaretle RET OYU veren kardeş Pakistan ve çekimser kalan Ürdün kadar bile cesur olamamışlar ve 12 milyar euro için Türkiye ve KKTC’yi satmışlardır.
Para karşılığı politika belirlediklerine göre, keşke Türkiye onlara 15 milyar euro verseydi de KKTC’yi tanısalardı!
Demek ki Türkiye, İmamoğlu’nun tutuklandığı 19 marttan sonraki süreçte doları frenlemek için harcadığı 25-30 milyar doların yarısı ile bu devletlere yatırım yapsaydı, KKTC ‘yi tanımalarını sağlayabilirdi!!
NE YAPMALI?
Bir yandan KKTC ‘yi tanımalarını umut ettiğimiz Türk Devletlerinin 12 milyar euro için bizi satması, diğer yandan başta KATAR olmak üzere, dost bilinen İslam ülkelerinin ABD güdümlü Rum yanlısı politikaları, ABD ve AB’ın dost ülkelere yönelik baskı, tehdit, şantaj, vaat siyasetleri KKTC’nin kısa sürede tanınmasını oldukça sıkıntıya sokmuştur.
Ne ki, Anavatan hükümetinin cesur davranması halinde, onlara verecek çok güçlü bir yanıtımız vardır:
O da, bu olumsuz gelişmelere yanıt olarak, Türkiye ve KKTC’nin ÖZERK DEVLET ANLAŞMASI yapmasıdır.
İlk kez rahmetli Bülent Ecevit’in gündeme getirdiği bu anlaşma yapılırsa, KKTC dışişleri, savunma ve enerji politikalarında Türkiye’ye bağlı, içte ise ÖZERK bir devlet olarak yoluna devam edecektir.
Bunun dünyada birçok örneği vardır.
Tanınmayı engelleyenlere verilecek en anlamlı yanıt, Türkiye-KKTC entegrasyonunu her alanda bir adım daha ileri götürmektir.
KKTC’nin Bağımsız, egemen bir devlet olarak tanınmasını baskıyla, tehdit ve şantajla engelleyenler, bizi teslim olmaya zorladıklarını sanmasınlar.
Çaresiz bırakılırsak, Ruma teslim olmak yerine, HATAY gibi Anavatana İLTİHAKI tercih edeceğimiz bilinmelidir.
Bunu onlara gösterecek bir önceki adım ise TÜRKİYE-KKTC ÖZERK DEVLET ANLAŞMASI imzalanmasıdır.
Tercihi onlar yapsın:
KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak TANINMASI MI; YOKSA TÜRKİYE’YE İLTİHAKI MI tercih ediyorlar?
İltihakı istemiyorlarsa, o zaman tek seçeneklerinin KKTC’NİN TANINMASINI ENGELLEMEYE SON VERMELERİ olduğu onlara açıkça ve kararlılıkla söylenmelidir.
Sabahattin İsmail