Günümüzden yirmi yıl öncesine kadar Türkiye dışında da Türkler yaşıyor dendiği zaman, Türk düşmanları sizi hemen kafatasçılık, ırkçılık, Turancılık ve faşistlik yaftasıyla yaftalayarak adeta düşman ilan ederlerdi. Çünkü bu kimseler ya dünyadan bihaber veya dünya’ya ideolojik gözle bakanlardı. İdeolojik bakanlar Rusya’nın dağılarak sisteminin çökmesinden korkuyorlardı. Korkularının yersiz olmadığı ortaya çıkmış, Rusya’nın dağılması sonucu ortaya çıkan tabloyu görenler bugün yüzümüze bakmaz olmuşlardır. Çünkü bizler olaylara ideolojik yaklaşma yerine, uzağı görerek gerçekleri dile getiriyorduk.
Tabi ki, bu yazımın başlığını görenlerin bir kısmının Türklere olan alerjisinden dolayı “Yetmedi birde Selek Türkleri icat ettiler” diyeceklerdir. Olayları takip etmeyerek bir kısım şeylerden bihaber olanlar ise “Allah Allah dünyada bilmediğimiz ve duymadığımız karındaşlarımızda varmış” diyerek hayretler içinde kalacaklardır. Şaşıranlar elbette haklılardır. Çünkü Türkü Türk’ten uzak tutma adına içte ve dışta oynanmadık oyun bırakmamışlardır.
Teknolojinin gelişmesiyle küçülen dünyada iletişimin öneminin artması üzerine, birçok bilinmeyenler bilinir, ayrılıkların birleşmelerle neden olmasıdır. Bu bilinmeyenlerden biriside Büyük Hun Başbuğu Atilla’nın torunları olan Selek Türklerinin varlığı ve bunların diğer Türk kardeşleriyle tanış olma arzularıdır.
Bu Türk boyunun yaşadığı bölge ise, Karpat dağlarının doğusunda 13 bin 500 kilometrelik yüz ölçümüne sahip, 700 bin nüfusu olan Sekelistandır. Sekel Türkleri, Macar lehçelerinden birinin farklı ağızlarını konuşmalarına rağmen, Macarlardan farklı bir toplumdur. Sekellerin kendi ifadeleri ve inanışlarına göre, Atilla’nın 453 yılında ölümü sonrası Hun İmparatorluğunun çökmesiyle, Karpat havzasına sığınmış 3 bin savaşçının torunları olduklarıdır.
Sahip oldukları kültürün eski unsurları, siyasi ve sosyal teşkilat yapıları Türklerle olan yakın bağlarının bir göstergesidir. Kullandıkları alfabeleri ise eski Göktürk alfabesine benzemektedir. Milli renklerinin, mavi üzerinde altın renkli bir güneşle, gümüş renkli bir hilalli bayrakları ayrı bir benzerliğimizdir.
Sekellerin 6 boyu ve her boyun ise 4 kolu bulunmaktadır. Bunların birçoğunun adı da Türkçedir. Dillerinde katı bir ünlü uyumunun olması da Türkçe ile olan ilgisini göstermektedir. 11. Yüzyılın başından itibaren Sekeller Transilvanya’da teşkilatlanarak Sekel krallığını oluştururlar. 1526’da Macar devletinin çöküşünden sonra Osmanlı devleti Sekelin muhtariyetini tanır.
Ancak Transilvanya’nın Macar yöneticilerinin muhtar Sekel devletini ortadan kaldırmaya kalkmaları, Sekellerin isyanı ile karşılık bulur. Avusturya İmparatorluğunun 18. Yüzyılda Transilvanya’yı işgal etmeleri sonucu Sekeller büyük bir darbe alır. 1848’de Avrupa’daki ihtilallar Sekelleri kendi hükümetlerini kurmaya itse de, Macarların bunları ikna etmesi üzerine askeri güçleri ile birlikte Macarlara katılırlar. 1867 yılına gelindiğinde Macaristan hükümeti Sekelistan’ı, kurumlarını ve Sekel milletinin varlığına son verir.
Macarlar, Sekellerin Macarca konuştuğunu bu nedenle Macar olduklarını ileri sürmekteler. Ancak Sekeller kim olduklarını hiç unutmadıklarını kendilerinin Türk olduklarını söylemektedirler. Bunu 1877’deki Türk-Rus savaşı sırasında Türk ordusuna yardımcı olmak üzere kurdukları Sekel Lejyon birlikleriyle de göstermişlerdir. Avusturya- Macaristan imparatorluğunun çökmesi üzerine Sekel Cumhuriyetini kurmayı da denerler.
Bu deneme, çöken Macaristan yöneticilerinin, Fransa’nın desteklediği işgalci Romanyalılar tarafından engellenir. Sonuçta Sekelistan Transilvanya ile birlikte, Fransa ve İngiltere tarafından onlara destek olması karşılığında Romanya’ya bir ödül olarak verilir.
Sekelistan halen Romanya’nın hâkimiyeti altında, insan hakları ihlalleri ve ayrımcılığa kalmaktadır. Kendi toprak ve milli kaynaklarından mahrum edilmiş olarak yaşamaktadırlar. Bu durum uluslararası camia tarafından bilinmediği gibi, seslerini duyuracak destekçilerden de yoksun bulunmaktadırlar.
Bugün ise Sekeller Milli Sekel Konseyini oluşturarak, özerklik kazanma adına faaliyetlerini yürütme ve kendi dillerini kullanma çabası içine girmiş bulunmaktadırlar.