Ülkemizden bir ve yurt dışından dokuz olmak üzere on derneğin üye olduğu “Uluslararası Avrasya Eğitimcileri Federasyonu (UAEF)”nun 6.Olağan Genel Kurulu’nu, 27 Nisan 2024 tarihinde yaptık. Toplantı çok güzel ve verimli geçti.
Divan seçiminden sonra açılış konuşmasını yaptım: “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nın 104.yıldönümünü kutlayarak, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile bu ülke için canıgönülden çalışıp vefat eden, vatanı ve milleti için canını veren şehitlerimizi rahmetle ve minnetle andım ve “T.C’nin ve diğer Türk devletlerimizin ilelebet yaşamalarını” Tanrı’dan diledim: “23/10/2021 tarihinde yapılan 5.Olağan Genel Kurulu’nda; Atatürk’ün, Türk Dünyası ile ilgili sözlerini paylaşmıştım. Şimdi de sizleri -ders ve ibret almamız için- çağlar öncesine götüreceğim. Bundan 1300 yıl önce atalarımızın en büyüklerinden, ‘Orhun Abideleri’nde bizlere öğütler veren ve tavsiyelerde bulunan Bilge Kağan’ın seslenişine gidelim” diyerek bazı alıntıları okudum (kısaltarak): ‘…Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il (ülke, yurt, devlet) tutacağını burda vurdum… Ben ebedî taş yontturdum…
…Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu, hanımlık kız evladı cariye oldu. Türk beyler Türk adını bıraktı… Türk halkı şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani,… Kağanlı millet idim, kağanım hani,…
Yukarıda Türk tanrısı… Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İltiriş Kağanı, annem İlbilge Hatunu… tutup yukarı kaldırmış… Tanrı lûtfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış, düşmanı tabi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş. Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş…
Türk beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim boza bilecekti? Türk milleti, vaz geç, pişman ol!..
…Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim düşünceye daldım. Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zamanı Tanrı yaşar. İnsan oğlu hep ölmek için türemiş…’
Bilge Kağan, sadece düşmanlarla değil birbirimizle de uğraştığımızdan, savaştığımızdan bahsetmektedir. Tarihimizi biraz derinlemesine okursanız, bu durumun sürekli tekrarlandığını görürsünüz. 150’inin üzerinde devlet kurmuşuz; ama birçoğunu -kardeş kavgaları, iç karışıklıklar, iktidar mücadeleleri gibi sebeplerle- yine kendimiz yıkmışız.
Belki “üstte mavi gök çökmedi, altta yağız yer delinmedi” ama ne yazık ki, devletin başına geçen zayıf yöneticiler yüzünden millet birbirine düştü; kardeş kavgaları çıktı ve sonuçta dağıldılar, zayıfladılar ve hatta esir oldular. Her defasında yeni bir mücadeleye giriştiler ve yeni devletler kurdular.
Oysa bu millet, Kaşgarlı Mahmud’un deyişiyle, “adı Tanrı tarafından verilen özel bir milletti.” Dünyaya adalet ve düzen vermek için yaratılmıştı. Yüreğinde “Türk Cihan Hâkimiyeti ülküsü”nü taşıyordu. “Turan, Kızılelma” gibi hedefleri vardı. Yüzyıllar boyunca bu sorumluluğunu yerine getirdi, bu uğurda çok da kan akıttı: Kanı sebil oldu!..
Tanrı’ya şükürler ki, Türkiye Türkleri, Atatürk’ün önderliğinde millî mücadelesini yaparak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Aynı şekilde 75 yıldır SSCB’nin esareti altında yaşayan Türk halkları; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan adlarıyla bağımsızlıklarını ilân ettiler. T.C. ve K.K.T.C. ile birlikte 7 Bağımsız Türk Devleti, dünya arenasında yerini aldı.
Yine, Miladi 4-5.yüzyıllarda Orta Asya’dan Avrupa’ya akın eden… Hunlar, son devletleri olan Macaristan Cumhuriyeti ile köklerine döndüler. Türk Dünyası’ndaki bu hareketlilik, farklı devletlerin bünyesindeki özerk cumhuriyetlerde ve bölgelerde yaşayan Türklerde büyük bir heyecan yarattı: Türklük duygusu uyanmaya başladı.
Anlayacağınız; Ergenekon’dan bir daha çıktık.
1992 yılında başlayan Türk Devlet Başkanlarının yıllık toplantılarında oluşan “kut”lu ortam, ortak birliğe doğru yürüdü ve “Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)” kuruldu.
Bu süreç henüz tamamlanmış değil. Bu sürecin doğru yürütülmesi şarttır. Bu nedenle; heyecana kapılıp hatalı ve yanlış işler yapmamalıyız. Geçmişte olduğu gibi birbirimiz üzerinde hâkimiyet kurmaya kalkmamalıyız. Her devletin kendi hak ve çıkarları için çabalamasına saygı göstermeliyiz. Din, inanç ve mezhep farklılıklarına girmemeliyiz. Akılla, izanla ve bilimle hareket etmeli, makamlara ve işlere ehliyetli, liyakatli, tecrübeli kişileri getirmeliyiz.
10-12 Ağustos 2022 tarihlerinde Macaristan’da “7.Hun-Türk Kurultayı”nın ana teması şuydu: “Köklere inemezseniz, göklere yükselemezsiniz”.
Çok önemsediğim bu veciz söz, kulaklarımıza küpe olmalıdır. Bilge Kağan’ın “Bengü Taş”a yazdırdıklarını hep aklımızda tutalım, unutmayalım. Çünkü Türklerin yürüyüşü köklerine ve kimliğine dönüşle mümkündür.
Kuruluşumuz
2002 yılında, önce “Uluslararası Avrasya Eğitimcileri Derneği”ni kurduk. Bu dernekle, Dernekler Yasası’na göre yurtiçinde faaliyet gösterebileceğimiz kanaati oluşunca, yurt dışından beş dernekle birlikte 2008 yılında “Uluslararası Avrasya Eğitimcileri Federasyonu”nu oluşturduk. Federasyonumuzun kuruluşu, İçişleri Bakanlığı’nın 02/09/2008 tarihli onayıyla tamamlandı.
Federasyonumuzun Misyonu: “Tüzükte belirtilen amaçlara ulaşmak için, Federasyona üye derneklerin üyelerini, çeşitli hizmetiçi eğitim ve bilimsel toplantılarla bir araya getirerek;
* Türk kök bilincinin ve Türklük ruhunun uyandırılması ve kavranılması,
* Türk’ün ortak değerlerinin ve hedeflerinin öğrenilmesi,
* Karşılıklı fikir alış-verişi ile ortak düşüncede buluşulması,
* Birbirleri ile kaynaşarak aralarında iş birliği, dayanışma ve iletişim kurmaları,
* Moral ve motivasyon kazanmaları,
* Eğitim çalışanlarının ekonomik, sosyal, kültürel ve mesleki şartlarının iyileştirilmesi,
* Hukukun, adaletin, demokrasinin, insan haklarının ve yasaların herkese eşit uygulanması ve geliştirilmesi,
hususlarında katkıda bulunmak ve yardımcı olmaktır.”
Vizyonumuz ise: “Türk Devletleri Teşkilatı bünyesindeki ülkelerin vatandaşlarını, çeşitli ülkelerdeki Türk halklarını, Türk topluluklarını ve Türk kökenli bireyleri; hizmetiçi eğitimler ve bilimsel toplantılarla bir araya getirip, amaçlarımız ve misyonumuz çerçevesinde eğitmek, Türklük ruhunu ve şuurunu oluşturmak, kaynaştırmak, uluslararası platformlarda ortak hareket etmelerini sağlamak ve TDT’nın daha da güçlenmesine ve birlikteliğine katkı yapmaktır.”
Türk Birliği konusunda problemlerimiz doludur. Mesela; en önemli meselemizden biri “Alfabe Birliği”dir. Diğeri “Kimliksizleştirme” çabalarıdır.
Kısaca bazı hususlarda önerilerde bulunarak, “Türk Dünyası’nın birlikteliği için atılacak her adıma destek olunmalıdır. Karamsarlığa gerek yoktur: Ağır-aksak da olsa gidişattan mutluluk duyulmalıdır. Tanrı’nın izniyle bu birlikteliğimiz tamamına erecektir. Çünkü, artık bu gidişatı durdurmak mümkün değildir.” diyerek bitirdim.
Genel kurul sonunda da “Türk Birliği’ne giden yolda üstümüze düşen her görevi yerine getirmeye ve katkı sağlamaya çabalayacağız. Bu sorumluluk, en çok da biz Türk eğitimcilerine ve sivil toplum kuruluşlarına düşmektedir. Üye derneklerimiz, bulundukları ülkelerde ‘Türk Birliği’nin geleceğini ve ülkelerimize getireceği yararı, her platformda anlatmalılar. Katılımlarınızdan dolayı tekrar teşekkür ediyor; sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum. Herkese kazasız belasız yolculuk dileklerimle saygılar sunuyorum.” diyerek tamamladım.
Genel kurulda; yönetim kurulu asıl üyeliklerine Yaşar YENİÇERİOĞLU, Ahmet ARSLAN, M.Banu YAMALI, Eyüp ÜSTÜK ve Vildan BORMAMBET.
Denetleme Kurulu asıl üyeliklerine Şuayip ÖZCAN, Abdüsselam BAYRAKTAR ve Parvana Talibova ŞÜKÜR.