Yazılarımda paylaştığım Kur’an ayetlerini, genellikle Diyanet İşleri Başkanlığı veya Türkiye Diyanet Vakfı meallerinden (çevirilerinden) alıyorum. Kitaplığımda 10’a yakın “Kur’an-ı Kerim Meali” bulunuyor. Bazan bu çevirileri karşılaştırdığım da aralarında fark olmadığını; sadece bazı sözcüklerin/ kavramların yer değiştirdiğini veya parantez içi eklemeler yapıldığını görüyorum.
Son yıllarda ilahiyatçı bazı âlimlerimiz, Kur’an sure ve ayetleri ile ilgili açıklamalarında ve söylemlerinde -geleneksel anlatımın dışında- farklı ifadeler kullanmaya başladılar. Yüzyıllar öncesi kitaplarda yazılanları nakletmekten başka iş yapmayan, klasik din anlayışını devam ettiren, çağı anlamayan sözde din adamları; bu akademisyenlere karşı cephe aldılar. Hatta tehditler yüzünden yurt dışına gidenler bile var.
Maalesef! X-XI.yüzyılda tartışılabilen konular; 21.yüzyılda, yani bugün tartışılamıyor. Bu kadar bağnaz bir toplum olduk!..
Kur’an ya da İslâm; adaleti, sevgiyi, barışı öne alırken, Peygamberimiz “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın, zorlaştırmayın” derken; bizim hocalar, alimler, şeyhler ne yaptılar: Korkuyu, nefreti, düşmanlığı işlediler. Nafile/ fuzuli şekil ve ritüellerle milleti meşgul ettiler. Ama okumak, düşünmek, akıl etmek, sorgulamak gibi esas sorumluluklarımızı anlatmadılar.
Ne okursam okuyayım, genelde şüpheci yaklaşırım ve üzerinde düşünürüm. Çevirileri okurken dikkatimi çeken ifadelerle karşılaşıyor, yorumlara (tefsirlere) ve/veya başka kaynaklara bakıyorum.
Biliyorsunuz; mevcut Kur’an-ı Kerim’de sureler, iniş sırasına göre değil. Bu sebeple, “İniş sırasına göre hazırlanmış bir Kur’an meali bulup okusam” dediğim oluyordu. Geçen yıl Prof.Dr. Niyazi Kahveci’nin, “İniş Sırasına ve Sebepleri ile Kur’ân-ı Kerim Tercümesi” isimli kitabını aldım. Hem sureler iniş sırasına göre hem de surelerin girişine veya ayet meallerinin öncesine, ayetin iniş sebebi açıklanmış. Okuyunca, daha iyi kavradığımı ve rahatladığımı hissettim.
Şimdi bu ifadelerimden dolayı -özellikle beni tanımayanlar- hakkımda farklı düşüncelere kapılacaklardır. Aklınıza hiçbir şey getirmeyin. Çünkü ben; inancımı özümseyerek, içselleştirerek ve bilerek yaşamaya çalışıyorum.
Bu arada şunu da belirteyim: Hiçbir zaman bir cemaatle veya tarikatla ilişkim ve irtibatım olmadı. Dinimi öğrenmek için bir mürşide de ihtiyaç duymadım. Tanrı bana akıl vermiş, irade vermiş, idrak vermiş; daha ne isterim!.. Dolayısıyla bizzat araştırarak öğrenmeye çalışıyorum. Eksiğim yok mu? Tabii ki var ve hâlâ öğreneceğim çok şeyin olduğunun şuurundayım.
Kitap hakkında
Bu açıklamalarımdan sonra sayın Kahveci’nin kitabının önsözünden, bazı paylaşımlar yapacağım: “Kur’an’ın inişi Mekke’deki Hira-Nur dağında M.S.610 senesinde başlayıp Medine’de 633’de 23 yıllık bir sürede tamamlanmıştır. Hz.Peygamber, kendisi okuma yazma bilmediği için, nazil olan ayetleri, sayıları kırk civarında olan vahiy kâtiplerine yazdırırdı. Onlar, ayetleri hurma dalları ve yaprakları, çanak çömlek parçaları, ince beyaz taşlar, kürek kemikleri, bez parçaları ve işlenmemiş ince deri üzerine yazarlardı. Hz.Peygamber, nazil olan her ayetin hangi Sure’nin neresine konulacağını belirler ve vahiy kâtiplerine bildirirdi. Hafızlar da bu şekilde ezberlerdi.
…Tamamı birden indirilen sureler, pek azdır. Sureler, genellikle azar azar ve çoğunlukla beşer veya onar ayet şeklinde farklı zamanlarda inmiştir. Surelerdeki ayetler, her zaman tarihsel olarak geliş sırasına göre dizilmemiştir. Mesela; Hz.Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretinden önce nazil olan bazı sureler, Hicret’ten sonra nazil olmuş bazı ayetler de içerir. Aynı durum, tersi için de geçerlidir.
Hz.Peygamber’in vefatından altı ay sonra, dağınık olan Kur’an, Hz.Ebu Bekir devrinde toplandı ve tek nüsha yapıldı… Bu nüsha, sonra Hz.Ömer’e ve kendisinden sonra halifenin kim olacağı belli olmadığından, kızı ve Peygamber’in zevcesi Hafsa’ya teslim edilmiş ve üçüncü halife Osman tarafından istinsah edilmiş ve çoğaltılmıştır. Bugün elimizde bulunan Kur’an, Hz.Osman’ın Sure tertibi üzerinedir. Sureler, uzunluklarına göre tertib edilmiş ve Fatiha Suresi’nden sonra en uzun sureden başlayarak en kısasına doğru sıralanmıştır.
Kur’an-ı Kerim’in surelerinin ve ayetlerinin, hadiseler veya olaylar sebebiyle ve onlara uygun olarak nazil olduğu gerçeğini bilmek gerekir. Fakat bu olayların hepsi, tamamen kaydedilerek bize kadar ulaşmış değildir. Ancak Sahabe tarafından bilinen ve hıfzedilebilen esbab-ı nüzul, bize kadar gelmiştir. Bilhassa İslâm’ın ilk zamanlarında bunların zaptı güç olmuş, hatta bazı hadiseler, bazı nedenlerden dolayı tamamen meçhul kalmıştır. Bazı ayetlerin hükümleri, iniş sebebine göre belli şahıslara mahsus olmaktadır. İnen ayetin, belli ve özel bir şahsa ve olaya ait olmasına rağmen, bireyselliği gerektirmeyeceği için görünen şekliyle bunu, bütün insanlık olarak yorumlamak gerekir. Yani, iniş sebebi özel olsa da ayetin hitabı geneldir. Bazı ayetlerin, birden çok iniş sebebi vardır. Bazen bir sebep, birçok ayetin inişine sebep olabilmiştir. Hatta bazı ayetler, çok tekrarlanmıştır. Bu durumların, ayrı ayrı sebepleri vardır. Fakat en önemli sebep, aynı olayların, farklı şekillerde tekrar edilmesi gösterilebilir. İniş sebebi olmayan ayetler de çoktur. Bu durumda ayetin iniş sebebi, doğrudan doğruya ayetin manasıdır. Yani o ayet, içerdiği anlamı anlatmak için inmiştir.
Kitabımızın esas amacı, her müminin, Kur’an-ı Kerim’in anlamını, aracısız olarak bizzat kendisi doğrudan öğrenebilmesidir… Bu nedenle önce ayetlerin iniş olaylarını zikrettik ve ayetleri onların arasına serpiştirdik…
…Ayetlerin anlamını anlamak, onlara vakıf olmayı kolaylaştırır. İniş sebepleri bilinmedikçe hakiki manayı anlamak mümkün olamaz. Malum olduğu üzere, Kur’an’daki ayetlerin hepsi aynı açıklıkta değildir. Bazıları, kolayca anlaşılabildiği halde (muhkem), bazıları müphem (müteşabih)’dir. Dolayısıyla ayetler, muhkem ve müteşabih olarak iki kısma ayrılmaktadır. Bu nedenle nüzul sebeplerini bilmenin, Kur’an’ın müşkil ayetlerini anlamaya büyük katkısı vardır…
İniş sırası ve sebeplerini bilmek, Kur’an’ın tarihi yönünden de çok önemlidir. Okuyucu, aynı zamanda Kur’an’ın indiği dönemdeki İslâm Tarihi içerisinde bir gezinti yapacak, o dönemi yaşayarak hissedecek ve onu vahyin geldiği atmosfere sokacaktır. Kur’an’ın, safha safha inişine şahit ve gelişim merhalelerini izlemesi mümkün, Peygamber’in ve o dönemin hayatına vakıf olacaktır. Okuyucu, neşe ve kederiyle o ortamı hissederek Kur’an’ı anlamak imkânına kavuşacaktır. Bütün bu yararların sonucu olarak sıkılmadan ve heyecanla ayetleri okumak isteği uyanır. Kur’an’ın, nüzul sırasına göre inişinin hikmetini algılamış olur.
…Biz, sadece iniş sebepleri bilinen ayetleri değil, Kur’an’ın bütün tercümesini eserimize aldık. Bu nedenle eserde nüzul sebeplerinin bazı tekrarları görülecektir. Bunların tekrar edilmesi, aynı soruların, insanlar tarafından tekrar sorulması üzerine ayetlerin tekrar edilmesinden dolayıdır. İniş sırasına göre sıralama yapıldığı zaman, surelerin yerleştirilmesinin tamamen değiştiği görülecektir. …Ayetlerin nüzul sebepleri, ayetlerden önce verilmiştir. Fakat ayetin daha iyi anlaşılması için gerekli bilgiler, ayetlerden sonra verilmiştir…”
Haftaya, faydalanacağınız düşüncesiyle hazırladığım bir çizelgeyi sunacağım.