Vefa… Gürültüye ihtiyaç duymayıp zamanın içinde usulca yürüyen sessiz sadakat…
Vefa… Belki de en çok ihtiyaç duyup en az gördüğümüz insani hasletlerden biri…
Vefa… Modern çağın hızlı akan ilişkilerinde, dostlukların, sevdaların ve sözlerin kırılganlaştığı bu dönemde, ağırbaşlı ve vakur bir yol arkadaşı…
Vefa, hatırlamanın asaletidir. Bir dostun eski bir mektubu gibi; ilk gençlikte bir hatıra defterinin arasına saklanan ve sayfaların açılmasını bekleyen bir çiçek gibidir. Sararmış, ama hala sıcak.
Bir sofrada boş kalan sandalyeye bakarken içten bir tebessümle anılan isim gibidir. Gökyüzünün kuşlarıyla tebessümünün sahibine selam göndermektir. Unutmanın bu kadar kolaylaştığı bir çağda hatırlamanın zarif bir isyanıdır vefa.
Zaman akar, insanlar değişir; şehirler yorgun düşer ama vefa, hatıraların içindeki ışığı söndürmemek için yürektedir. Oradadır, bekler. Çünkü vefa, yorgun bir şehirdeki yıllanmış bir semt adını, bozasının etiketinden çıkarıp dostluğa ve sevdaya gergefteki nakış gibi ince ince işlemektedir.
Vefa; bir çayın demlenmesi gibi sabır ister. Bir selamı unutmaz. Bir sözün, bir bakışın, bir dokunuşun kıymetini bilir. Bazen çocukluk arkadaşını kırk yıl sonra gördüğünde, ilk günkü samimiyetini yitirmemiş olmaktır. Bazen de vedalaşamamış bir dostun hatırasına hala gözyaşı dökebilmektir.
Emanet edilen bir sırrın mezardaki otlar tarafından dahi fısıldanmayacağına güvenmektir. Mezar başında duadır vefa.
Vefasızlık kolaydır aslında
Unutmak kolaydır.
İnsanın kendine döndüğü, çıkarın dostluklara galip geldiği bir çağdayız.
Ama vefa, işte tam da burada bir meydan okumadır.
Kalabalığın ortasında “Ben buradayım!” diyen bir kalp atışıdır.
Çünkü sevmek kolaydır, hatırlamak emek ister.
Çünkü yanında olmak kolaydır, yokken de sevebilmek yürek ister.
İnsan en çok vefasında güzelleşir.
Ve vefamızda saklıdır insanlığımızın özü.
Vefa ancak bu kadar güzel anlatılabilir di bayıldım emeğine yüreğine sağlık canım başarıların daim yolun açık olsun inşallah