Tan yeri ağarmaya başlarken doğudan, tüylerini güneşin parlaklığından alan altın renkli bir Ahal Teke şahlandı. Yumuşak yelelerini savurdu rüzgara. Bozkırın uçsuz bucaksız sarısını renk edinmiş Dorat göz süzdü doğuya. Dik duruşuyla her zamanki gibi vakurdu. Türklerin kanadıydı. Manas ve Dede Korkut destanlarındaki ataları gibi kanatlanıp uçacaktı birazdan.
Bilim insanları Ahal Tekeyi üç bin yıl önce insanların evcilleştirildiği ilk at türü olarak kabul etmişti. Orta Asya bozkırını yüzbinlerce kez aşındıran atalarının emaneti Dorat’ın yüreğindeydi artık. Bozkırda hüküm sürme sırası Dorat’ta ve arkadaşlarındaydı. Onlar saf kan ırk özellikleriyle tüm zamanların ötesinde, gidilecek tüm toprakların sahibiydiler. At sahibine göre kişner. Türk, dayanıklılığı ile ünlüdür. Türklerin atları da yaşanan coğrafyanın sertliğine uyum sağlayacak donanımdadır. Ahal Teke tüm dünya atlarının arasında en dayanıklısıdır. 1935’te bir grup Türkmen binici Ahal Tekeleriyle Aşkabat- Moskova arasındaki dört bin kilometrelik mesafeyi 84 günde aşmış; 3 gün boyunca 378 kilometrelik susuz çölden geçmiştir. Stalin de bunu bildiğinden Türklerin kanatlarını kırmak, dirençlerini ellerinden almak niyetiyle 80 bine yakın Ahal Tekeyi katlettirmiştir. Bu yüksek özellikli dünya mirası, doğanın mucizelerinden Ahal Tekeleri dünya tarihinde soykırıma uğrayan tek hayvanlardır. Bu üzücü katliam “Soykırıma uğrayan ilk ve tek hayvan Ahal Teke” olarak kayıtlara geçmiştir.
Bir kartal süzülürken bozkırın göğünde, Orta Asya coğrafyasına yayılan atalarının katledilişleri aklına geldi Dorat’ın. Badem gözlerinden süzülen damlalar, Türkmenistan topraklarına aktı. Sahibi eğildi. Parlak yelesini okşadı. İki kulağının tam orta yerinden öptü. Dorat tekrar şahlandı. Sahibi onun tek dostu tek yoldaşıydı. Çünkü Ahal Tekeler, bir ömür sadece bir biniciyle koşacak kadar duygusal hayvanlardı. Yollar ikisinindi. Bozkırda güneşin doğduğu ve battığı tüm topraklar onların. Sahibinin sesi sesiydi. Gördükleri sahibinin de gördükleri. İnsanoğlunun işitemeyeceği sesleri işitirdi. Binicisini varacağı yere el emin götürmekti gayesi. Çok ince ve yumuşak kıllarını her gün tımarlayan sahibinin en ufak imasını bile anlardı. İncitmemek için onu, hareketlerini çok rahat ve esnek yapardı. Ataları şahinlerle yarışırdı. O ise kartallarla. Günde 200 km koşabilen manevra yeteneği yüksek ve tüm dünya atları arasında zarafetin, asilliğin ve özgürlüğün doğudan gelen krallarıydı onlar.
Yaşadığı bölgenin doğa şartlarında, fiziksel gücü ve duyarlılığı en üst düzeyde gelişen Ahal Teke Dorat, binicisiyle koşarken, mağrur duruşundan da ödün vermiyordu. Ne uzaklarda sıralanan dağlar ne de susuz çöller gözünü korkutuyordu. Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügat’ı Türk’te “Dört ayağı yerden kesildiğinde üç saniye havada kalabiliyor. Bu sırada avcı sarsıntısız atış yapabiliyor.” dediği ve Türk kanadı olarak değerlendirdiği özelliklerinin farkında olarak yol alıyordu. Bu heybetli dik yürüyüşünü miras aldığı ataları, 1686’da İngiltere’ye götürülen ve günümüzün en kıymetli İngiliz at ırklarından biri olarak kayıtlara geçen “Byerley Turk”ün de ataları olan Türk atı Ahal Tekelerdi.
Orta Asya’nın bu asil hayvanları, zarif dik duruşu, rahat yürüyüşü, eğitilebilirliği, algı kabiliyetini yükselten güçlü sezgileri ile sadık, cesur, zeki ve duygusal olma özellikleriyle anavatanlarında hak ettiği önemi kazanmışlar ve Türklere bu toprakları vatan yapmalarında en güçlü kanatları olmuşlardır.
Türkler için at; yoldaştır, sırdaştır, dosttur.
Biz Türkler ata biner, yar sever ve vatan için ölürüz. Binlerce yıllık tarihimizin özü budur!
çok beğendim. Elinize sağlık hanımefendi