M.Ö 6. yy’da Seyhun Irmağının kuzeyinde bir kadın tarih sahnesine çıkar. Massagetlerin hükümdarı ve çağdaşları olan devletler arasındaki en korkusuz liderdir. Tüm bozkır kadınları gibi son derece iyi ata binen kusursuz şekilde ok ve yay kullanabilen; Ordusunun sadece erkelerden değil, kadınlardan da oluştuğu bilinen bir yiğit Börteçinedir O. Sakaların bir kolu olan Massagetlerin hükümdarı olan kocası öldüğünde hem devletin hem ordunun başına geçmiştir. Yunanlılar ona ‘Leydi Origana’ der. İsmi öz Türkçedir ve günümüz Türkçesinde ‘demir´ anlamına gelir. O tarih sahnesindeki ilk kadın hükümdar, ilk kadın komutan ve korkusuz, yiğit, cesur kadınların sembolü “Tomris Hatun’dur.”
Kendisi çok güçlü bir karakter olduğundan sahip çıkanı çoktur. Kesin bir bilgi olmamakla beraber Massagetlerin birçok topluluktan oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda tartışma olması doğaldır. Tomris isminin fonetik özelliklerinin Türk dil yapısına uygunluğu ile Türk olduğu ve Alp Er Tunga’nın torunu olduğu düşüncesine ben de katılıyorum. Tomris Hatun’un Pers olduğunu iddia edenler, Perslerin o dönem ve öncesinde göçebe bir halk olmadığını gözden kaçırıyorlar zannımca. Ayrıca Çağdaşı olan devlet ve toplumlar sosyolojik olarak incelendiğinde o dönemde kadınların devlet yönetiminde dahi söz sahibi oldukları ancak Türk toplumlarında görülür. Eski Türk kadınları hukuki açıdan çağdaşlarından üstündü. Mirastan pay alma hakkı günümüzdeki pek çok toplumdaki kadınlardan ileridir. Aynı dönemde Mezopotamya toplumlarında kız çocuklarının mirastan pay alma hakkı söz konusu bile olamazdı. Bunlar dışında Hint ve Mezopotamya kadınlarının eşleri öldüğü zaman aileden biri sahip çıkmazsa kadının günah işleme olasılığı düşünülüp öldürülüp kocası ile beraber gömüldüğü vakalar mevcuttur. Oysa Türk toplumlarındaki kadınların boşanma hakkı vardı. Ayrıca evlilik öncesi kadının rızası olmazsa o evlilik gerçekleşmezdi. Ataerkil düzen içerisine kurulmuş bir dünyada kadınların böyle haklara sahip olmasının mümkünatı zor gibi görünüyor. Ancak Türklerde kadın ve erkek fiziksel olarak ayrı düşünülmemiş, savaşta dahi eşit sorumluluk ve haklara sahip olmuşlardır. Türk kadını günlük yaşantıda statü sahibidir. Hakları dini ve toplumsal değerlerle korunan bir konumda bulunurdu. Türk devletlerinde kurultaylara kadınlar başkanlık edebiliyorlardı. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda Tomris Hatun’un Türk olduğu tarafımca doğrudur ve şahsım adına onur vericidir.
Kiros gibi dönemin kana susamış istila politikası güden hükümdarını, sayıca çok az olmalarına rağmen üstelik kendi topraklarında ve savunmadayken yenen bir ordunun komutanı olması, tarihe yön vermesi Onun büyük bir saygıyla yad etmemize yeter. Savaştan bir gece önce öncü birliklerin komutanlığını da yapan oğlu Spargapises ve yiğit askeri pusuya düşürülmüştür. Spargapises esir alınıp savaş pazarlığı yapılmasına müsaade etmeyerek kendi canına kıymış ve nasıl bir anne tarafından yetiştirildiğinin kanıtlamıştır. Nitekim Kiros savaş öncesi Tomris ile evlenmek istemiş sözüm ona savaş olmasın istemiştir. Tomris, Kiros ile evlendiğinde Pers kraliçesi olabilirdi. Oysa o kendini değil Massagetleri düşünmüştür. Onunla evlendiği takdirde Massagetler Perslerin elinde esir olacaktı. Asimile olmaya başlayacaklar ve artık Pers çocuklarının doğmasını engel olamayacaklardı. Tomris Hatun Kiros’un asıl planını görmüştür. O Pers kraliçesi olmayı seçmemiş halkının geleceğini korumak adına savaş kararı almıştır. Bir gece önce oğlunun öldüğünü öğrenen Tomris Hatun son kez o gece yas tutmuş ve tarihe geçen ünlü konuşmasını yapmıştır. “Kana susamış Kiros!
Sen oğlumu yiğitçe değil, o içtikçe zıvanadan çıktığın şarapla öldürdün. Ama güneşe yemin ederim ki seni kanla doyuracağım!” Kendi gibi yasta olan Massaget halkına sabahın ilk ışıklarıyla beraber yaslarına ara vereceklerini ve Persleri topraklarından atıncaya kadar bir daha yas tutmayacaklarına dair söz vermiştir.
Son gece pusuya düşürülerek hükümdarın oğlunun ve en seçkin birliklerden oluşan Öncüler grubundaki askerin öldürülmesi psikolojik olarak onları düşürmemiş aksine kamçılamıştır. Savaştan saatler öncesi böyle bir hainlikle acı yaşayan bir halktan dağılması ve korkması beklenebilirdi. Ama Massagetler çok hızlı bir şekilde organize olabilmeleri ile ünlülerdi. Bu organize olmak tabi ki hükümdarın kararlı duruşundan kaynaklanmaktadır. Tomris Hatun bizzat ordusunun başına geçerek onlara kendi kararlığını aksettirmiştir. Onlara, yüreğinden gözlerine akan kazanma inancını işlemiştir. Sayıca oldukça fazla olan ve saatler kala hainlikle ilk darbeyi alan bir orduyu diriltebilmek ve diri tutabilmek her kişinin harcı değildir. Tomris Hatun sadece bu özelliği bile günümüz kadınlara yeterli özgüveni verir. Alper Tunga’yı zehirleyen, Türkleri ve oğlunu öldüren Perslerle olan savaşın galibi Tomris Hatun ve ordusudur. Savaşta Kiros ölür. Tomris bir gece önce, oğlunun cesedinin başında ettiği yeminini yerine getirir. Büyük Kiros'un kafasını kan dolu bir fıçıya atarak "Hayatında kan içmeye doymamıştın, şimdi seni, kanla doyuruyorum!" der ve Persleri dize getiren kadın hükümdar Tomris Hatun olarak tarihe onurlu imzasını atar.
Özellikle son dönemde artan kadına şiddet, kadın cinayetleri gibi konular gündemden düşmemektedir. Kadınların yavaş yavaş özgüvenlerinin azalmaya başladığı düşünülebilir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Avrupa’daki birçok devletten önce Türk kadının toplumdaki hakkı olan statülere tekrar kavuşturucu adımlar atmış bir nevi iade-i itibar yapmıştır. Tüm bu hakların lideri Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.” diyerek Türk kadınını yeniden toplum önünde onore etmiştir.
Biz Türk kadınları içimizde ve dahi dışımızda oluşturabileceğimiz gücün farkına varmalıyız. Tarihimiz binlerce kadın kahramanlarla doludur. Biz asla çaresiz değiliz. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. Bunu hatırlamamız gerekmektedir. Kiroslar elbet bitmeyecektir. Ancak onların karşısına yiğitçe ve mertçe çıkan Tomris Hatunlar her daim olacaktır.