Son günlerde öğretmene saldırıların yoğunlaşması artık bıçağın kemiğe dayandığını göstermiş, can acıtmış, kan akıtmıştır. Bu yüzden öğretmen bugün iş bıraktı alanlara indi.
Genelde Türkiye’nin her yerinde özelde İstanbul’da şahit olduğumuz saldırılar insanlığı utandıracak, ağlatacak boyuta gelmiştir. Yetkilileri defalarca uyarmamıza rağmen ses veren olmadı. Verdikleri ses ise “Şiddet gören öğretmene tayin hakkı vereceğiz” gibi şaşırtıcı, bir o kadar da utanç verici bir ses oldu. Bunun açıklaması şudur; ben seni koruyamam, sana hiçbir faydam olmaz ancak elimden bu gelir demekten başka bir anlam ifade etmez.
Nitekim öğretmen can güvenliği konusunda yetkililerden hiçbir fayda görmediği için şu bir aylık kısa dönemde önce Başakşehir’de hamile bir öğretmenimize atılan yumruk, sonra Sarıyer İlçemizde bir başka kadın öğretmenimize yönelik saldırı insanlığın insanlıktan utandığı kara günler olarak tarihe not düşüldü. Ardından Ankara’da bir müdür yardımcımızın öğrencisi tarafından bıçaklanması ve son olarak 7 Mayıs Salı günü saat 11.00 civarlarında bir özel okul müdürümüzün canice, alçakça katledilişi haklı olarak eğitim camiasını ayağa kaldırdı.
Elbette ki bu sürece durup dururken gelinmedi. Öğretmeni Eminönü Meydanında yem bekleyen güvercine benzetenler, üç ay yan gelip yatıyor maaşını alıyor diyenler, basında olmadık hakaretleri yağdıranlar, ödülde, cezada, makamda, mevkide kısacası yönetimde adil olmayanlar ve öğretmen şiddetin her türlüsünü görünce seyirci olanlar, öğrenci disiplin suçlarını zorlaştıran öğretmen için disiplini en hızlı şekilde çalıştıranlar, öğretmene uygulanan yönetici mobingine seyirci kalanlar bunun gibi yüzlerce fiilleriyle öğretmeni ezenler bu geldiğimiz sonda hepiniz sorumlusunuz.
Ey yasa koyucu neyi niçin bekliyorsun? Bir vatandaşın iş yerini basan kişiyi meskene tecavüz suçunda içeri alıyor musunuz? Peki öğretmeni çalıştığı kurumda darp etmek neden aynı cezayı gerektirmiyor? Neden bugüne kadar bir tek saldırgan veliye veya öğrenciye aynı işlem yapılmıyor?
Hadi diyeceksiniz ki burası devlet kurumudur, peki öğretmen devletin memuru değil midir? Eğer değilse öğretmenin iş yeri neresidir diye size sormazlar mı? Ayrıca Devletin kurumuna saldırı suç değil midir? Peki neden bu kapsamda değerlendirmiyorsunuz? Devlet memuruna görevi başında saldırmak suç teşkil etmiyor mu? Yoksa bu diğer memurlar için geçerli de öğretmen için geçerli değil midir? Öğretmeni esas bu bakış açınızla siz dövüyorsunuz!..
“Sayın devlet yetkililer birinci önceliğiniz öğretmeni şiddet sarmalından kurtarmak olmalıdır. Bunun için acil bir takım yasalar devreye sokmalısınız. Öğretmen veliyi şikayet etme cesaretini kendisinde bulamıyor. Şikayet edenler Adliye koridorlarında yeniden sözlü veya fiziki tacize maruz kalıyorlar.“
Sayın Hakimler darp edilmiş öğretmenin davasını sokakta kavga etmiş gibi değerlendiriyorsunuz ve davaları uzattıkça uzatıyorsunuz. Daha bir hafta önce Sultangazi MTAL de şiddet gören öğretmenim karşına geldi. Darp eden vatndaşla aynı görüp davayı ertelemek neden? Yapmayın sayın hakimim sizleri yetiştiren de bir öğretmendir. Düşünün sizlerin gözleri önünde o çok değer verdiğiniz öğretmeniniz derste hakarete uğradı saldırıya uğradı hiç canınız acımaz mı, hiç vicdanen rahatsız olmaz mısınız? Siz mezun oldunuz görevinizin başındasınız, ancak bu ülkeye sizden sonra da hakimlere ihtiyaç vardır. İşte o geleceğin hakimlerini okutan bu insanlara saldırıyı nasıl cezasız bırakırsınız? Olmaz Sayın Hakim Bey; belki yasa böyle diyor diye bilirsiniz ancak takdir hakkınız yok mu? Siz de bu adil olmayan kararlarınızla öğretmene yazık etmiyor musunuz?
Sayın kurum yöneticim sen de bir öğretmensin. Yarın belki tekrar öğretmenler odasına geri döneceksin. Öğretmenle arkadaş olduğunu unutma, onları kurum dışı kişilere ezdirme, söylecek bir şey varsa sen söyle başkasına söyletme, despotça yaklaşma, yumuşak söz söyle. Birlikte bir şeyler paylaşarak yönet, unutma öğretmen orada olmazsa sen de olmazsın. Emir verme, itici olma moral ve motivasyon bozma sen de sözlerinle davranışınla öğretmeni dövmeye kalkma!..
Sen ey veli; sana ne demeli!. Çocuğum okusun önemli yerlere gelsin diye okula gönderiyorsun. Onu eğiten öğretmen hakarete uğrarken şiddet görürken neden seyirci oluyorsun? Hakları gasp edilirken neden sesin çıkmıyor? Öğretmenin moralini bozanların çocuğuna neler kaybettirdiğini neden fark etmiyorsun? Çocuğunun geleceğini neden kendini bilmez birkaç velinin eliyle harap ettiriyorsun. Sen de ya olup bitenlere seyirci kalarak ya da aymazlığınla öğretmeni dövüyorsun?
Sonuç olarak; öğrencisinden velisine, bakanından her kademesine müdürüne, hükümetten adliyesine toplumun her basamağında öğretmen bir şekilde hak ettiği itibarı görmüyor. Unutmayalım bir toplum Öğretmenine verdiği değer ölçüsü kadardır. Başta görev şehidi öğretmenlerimiz olmak üzere ebediyete göçen tüm öğretmenlerimizi rahmetle anıyor ve yetkilileri bir kez daha hep birlikte uyarıyoruz. Öğretmene uzanan el geleceğimizi karartan cehaletin elidir ve bu eller kırılsın!...