Bizim ülkemizde olduğu gibi hukuku yöneticiler kendine göre yorumluyor, arzularına uymadığında yok sayıyor ise orada hukuk devletinden söz edilemez. Nitekim halkın hukuka olan güveninin taban yapmasının nedeni de bir kısım hukukçuların yeminlerine rağmen siyasi erkin isteğine göre verdiği kararlar ile siyasi otoritenin arzuladığı kararların verilmemesinde hukuku yok saymalarıdır.
Böyle bir ortamda toplum susarak bana ne diyorsa, siyasetçiler de kafasının arkasındakileri gerçekleştirme adına bu durumdan da faydalanıyorlarsa, o ülkede iyi şeylerin olduğunu söylemek riyakarlıktır. Nitekim son zamanlarda ülkemizde yapılanlar ve yaşananlarda bunun en bariz örneklerini oluşturmaktadır. Olanların tamamı yerine Milli Eğitim Bakanlığında yaşananları irdelediğimizde diğer alanlarda da yapılanlara emsal teşkil ettiği rahatça görülecektir.
Bugün ülkenin yönetimini elinde bulunduran güç, yıllardır eğitim alanında kaoslar yaratmada başarılı olmuş, devlet okullarını bitirmeyi eğitimde reform olarak sunmuş ve özelleştirmeyle birlikte peşkeşleri başarı saymışlardır. Tüm bu yapılanları albenili ambalajlarla halka sunarak kandırmayı da başarmışlardır.
Bunları yaparken de, yandaşları olan dernek, vakıf ve sendikalar vasıtasıyla gerçekleştirerek halkın arzusunun bu yönde olduğu mesajını vermişlerdir. Makamları peşkeş çektikleri liyakatten ve ehliyetten yoksun yandaşlara da yaptıklarının uygulamasını yaptırmışlardır. Halende müstafi olan hükümet olarak bu yanlış icraatlarını devam ettirmektedirler.
Okulların yönetimi adeta il ve ilçe teşkilatlarının yönetimlerine bırakılmış, görevlendirmelerde yandaş sendikaları atama makamı kabul edilmiş, yapılacak mevzuat değişikliklerinde diğer sözde sivil toplum kuruluşu olan yandaş dernek ve vakıfların hazırladığı yasa ve yönetmelikler eğitimin geleceğini şekillendirir olmuştur.
Eğitim kurumlarının yöneticilerinin görevlendirilmesinde sözlü sınavlar yapılarak, Pinpon topunun ağırlığı, Aspirinin ham maddesi, Eyfel kulesinin basamak sayısını ve Gorbaçov'un hanımının adı sorulmak suretiyle yandaşlar kazandırılıp, istenmeyenler diskalifiye edilmiş. Bu durum yargı tarafından siyasi kadrolaşmayı öngördüğü ve siyasi aidiyet belirlenmesi olarak değerlendirilip iptal edildiği halde karara uyulmayıp yok sayılmıştır.
Ayrıca Danıştay'ın 700 şube müdürü başta olmak üzere on binlerce okul müdürü ve yardımcısının görevden alınmalarını durdurma kararı iktidarca yok anlamında sayılarak uygulamaya konulmamıştır. Bunların neden yapıldığı ve hukukun yok sayılışının bir nedeni vardır. O da kafaların arkasındakinin gerçekleştirilmesi için zaman kazanma taktikleridir.
Bu günlerde ise kamuoyunda "Dershane Yasası" diye bilinen 2014 yılında çıkarılan yasanın Anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmesidir. Yasanın adı böyle olmasına rağmen, yasayla birlikte bir çok işlemin daha yapılabilir olması sonucu Milli Eğitim Bakanlığında Müsteşarın dışındaki bütün bürokratlarda alınmıştır. Anayasanın kararına uyulması halinde tüm bu bürokratlara hak doğduğu, 900 civarında okula dönüşen, üç bine yakın dönüşüm işlemi devam eden ve binlerce kapanan dershaneye yeniden faaliyet hakkının tanınması Milli Eğitim Bakanlığının alt üst olması demektir.
Olacaklar sadece anılanlarla da kalmayıp, kafaların gerisindeki okulları İmam hatipleştirme, ideolojileri doğrultusunda insan yetiştirme hayalleri de suya düşecektir. Yetmedi boşa çıkacak onca yandaşın isyanı ve taban da dağılma süreci başlayacaktır. Hem mazlum halka hem de kendi tabanlarına verecek hesapları da olmayacaktır. Yıllardır savcısı oldukları Ergenekon örgütü gibi paralel yapı propagandaları da biteceğinden yalancılıkları da ortaya çıkacaktır.
Geleceğin eğitimle geleceğini bilen bunlar, diğer etkenleri de düşünerek daha önce alınan hukuk kararlarına uymadıkları gibi bir kılıfını bulup bu karara da uymayacaklardır. Belki göstermelik küçük çaplı değişikliklerle olayı geçiştirip zarar görenleri susturabilirler. Ayrıca yargı kararlarına uymamalarının müeyyidesi nedir? Toplum mu tepki gönderecek, muhalefet partilerimi bir şeyler yapacak, bu güne kadar olanlar bunların hiç birinin olmayacağını da göstermiştir.
Yine millet mağdur olmaya, mağdur oldukça da daha çok alkışlamaya devam edecektir. Sendikalarına üye olan memur sayısının ve seçimde alınan oy oranından belli değil mi? Haydi geçmiş olsun. Bir kaç gün konuşulur bu da unutulur.