Kudüs nedeniyle ülkemizde yeni bir tartışma başladı.Devrimci gençler Filistine İsraile karşı savaşmak için gidildiğini ve Filistin için savaştıklarını savunuyorlar..
O günleri hatırlayanlar olarak bu yazılanların doğru olmadığını çok iyi biliyoruz.Oraya gidenler asker ve polisle çatışmak,banka soyma konusunda eğitim almak için gitmişlerdir. Sonrasında da gördükleri eğitimi Ülkücülere karşı kullanmışlardır..Konu daha iyi anlaşılması için sosyalist bir yazar olan Engin Erkiner in konu ile ilgili aşağıdaki yazısını okumasını tavsiye ederim..
Devrimci hareket 1969 yılından başlayarak Filistin’e neden gitti?
Filistin halkıyla birlikte İsrail’e karşı savaşmak için mi, yoksa başka nedenlerden dolayı mı gitti?
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim ve bunu ilk kez yazmıyorum: Türkiyeli devrimcilerin Filistin’e gidiş amaçları 1970 öncesinde askeri eğitim görmekti, 1980 sonrasında ise zorunluluk sonucu gittiler.
Az sayıda insan Filistin örgütlerinin İsrail’e karşı savaşında fiilen dayanışma yapmış olmak için gitmiş olabilir, ancak büyük çoğunluğun durumu böyle değildir.
İlk olarak THKO kadrolarından olan ve Filistin’e gidip gelmiş ODTÜ’den bir arkadaşa oraya ne için gittiklerini sordum.
“Amacımız askeri eğitim görmekti. Eğer askeri eğitim görürken İsrail saldırsaydı, savaşırdık, ama oraya gitme amacımız İsrail’e karşı savaşmak değildi.”
Bu durum Türkiyeli devrimcilere –özellikle THKO’lulara- özgü değildir. İtalya’dan Kızıl Tugaylar, Almanya’dan Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun militanları da Filistin’e gidip askeri eğitim görmüşlerdir.
Filistin’e askeri eğitim görmek için gidip, bu arada İsrail saldırısı olursa savaşmak başkadır; oraya İsrail’e karşı Filistinlilerle birlikte savaşmak amacıyla gitmek başkadır.
1969-70 döneminde ülkede devrimci hareket hızla yükselirken Filistin’e gidip İsrail ile çarpışmak istemek kolay kolay kimsenin aklına gelmezdi. Çarpışacaksan içerde bol miktarda fırsat var, sadece askeri eğitim görmen gerekiyor.
Konunun bu bölümü yeterince açık sanıyorum.
Gelelim 12 Eylül 1980 sonrası döneme…
Çok sayıda devrimci 12 Eylül darbesinin ardından tutuklanmamak, işkence görmemek, öldürülmemek için ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bunların küçük bir bölümü Suriye’ye ve oradan da Lübnan’a gitti; büyük bölümü Yunanistan ve diğer Avrupa ülkelerine gitmek zorunda kaldı.
Suriye’ye gelenler kısa bir süre sonra Lübnan’daki Filistin kamplarına yerleştirildiler.
Burada, neden sorusunun cevabı basittir: Diyelim A örgütünden 50 kişi Suriye’ye gelmek zorunda kalmış. A örgütü bu 50 kişinin barınması ve iaşesi sorunuyla karşı karşıyadır. Kimsede para yok, bırakın parayı henüz ülkeden çıkamamış olanların ve orada kalıp zor koşullarda bir şeyler yapmaya çalışanların paraya ihtiyacı bulunuyordu.
Filistin kampları Türkiyeli devrimcilerin sadece barınma ve iaşe sorunlarını çözmüyor, kampta kalanlara aylık da veriliyordu. Verilen aylık, İbrahim Yalçın’ın yazısında belirttiği üzere, 200 Suriye lirasıdır ve Türkiye’deki asgari ücretin üzerindedir.
200 lira alan yoktu denilebilir. Zira kaldığınız kampa ve ailevi durumunuza göre aylık ücret de artıyordu. Bu nedenle bekar olanların kendilerini evli ve iki çocuklu olarak beyan etmesi az rastlanan olay değildi.
Ek olarak kampın ait olduğu Filistinli örgüte göre maaş da değişiyordu. El Fetih’e ait kamplarda, Demokratik Cephe’nin kamplarına göre daha fazla maaş veriliyordu. Bu nedenle bazı örgütler El Fetih kampını tercih etmiştir.
Bunları bana o dönemde Filistin kamplarında kalmış değişik örgütlerden devrimciler anlattı.
Muzaffer Doğan