Teşkilatların, örgütlerin karakterleri olur.
Aynen insanlar gibi; zeki, aptal, çalışkan, tembel, üretken, dik duruşlu, yamulan, ilkeli, ilkesiz vs. gibi özellikler taşır.
Teşkilat, bir tüzel kişilik olarak akıllı bir canlı organizma olmadığına göre, bu karakteristik özelliklerini nereden alır?
Tabi ki öncelikli olarak başkanından, sonra da diğer yöneticilerinden alır.
Ancak, başkanın karakteri en büyük ölçüde teşkilata yansır. Başkan, yönetimdeki diğer kişilerin karakterini kendi karakterinin gereği olarak iyi veya kötü yönde baskılayabilir. Fakat kötü yönde baskılama konusunda genellikle buna ihtiyaç kalmaz, çünkü zeki ve yetenekli kişiler alan bulamazken, yağcılık ve yalakalık becerisine sahip, kifayetsiz muhteris alt kademe kişiler bu yansımayı otomatik yaparlar.
Akıllı bir başkanın yönettiği teşkilatın akıllıca işler yapması ne kadar doğalsa, düşük veya sıradan zekalı bir başkanın yönettiği teşkilattan da akıllıca işler beklemek o kadar saçma olur.
Akıllı bir başkanın, yöneticilikten başka bir de liderlik özelliği olması teşkilata değer katar, büyütür, yüceltir. Liderlik özelliği yoksa sadece teşkilatı yönetir ki bu da her halükarda sıradan zekalı birinin yönetiminden daha iyidir.
Yönetimde Andre Weil kuralı gereği; Birinci sınıf zeka ve beceriye sahip başkanlar, birinci sınıf zeki ve yetenekli kişilerle çalışırken; ikinci sınıf zekaya sahip başkanlar üçüncü, dördüncü sınıf zekaya sahip kişilerle çalışırlar.
Aynı durum; ilkeler, dik duruş, üretkenlik, stratejistlik, aksiyoner olmak vs. konuları için da geçerlidir.