Şecaat timsâlidir, bizim “Milli Marşımız”,
Unutma ecdâdının mukaddes dâvâsını.
“Şahlanış Destanı”dır, “Kurtuluş Savaşımız”.
Çakallara terk etme Bozkurtlar yuvasını!
Zillete boyun eğme, gülsün evlad ü iyal;
Değişmez parolamız: ”Ya ölüm ya istiklâl!”
Tarihimiz doludur, nice şerefle, şanla,
Kâfire galip geldik, göğsümüzde imanla.
Mübarek toprakları suladık asil kanla,
“Kınalı Koçyiğitler”, bekliyor sırasını.
Söz konusu vatansa, her şey uğruna helâl;
Değişmez parolamız: ”Ya ölüm ya istiklâl!”
Bir cihan kavgasında, devler ile yarıştık,
Yemen’de, Medine’de ashap gibi vuruştuk,
“Çanakkale Harbi”nde meleklere karıştık,
“Kardelen çiçekleri” tuttu Mehmet yasını.
Dağlarda yankılandı, ağıda döndü melâl;
Değişmez parolamız: ”Ya ölüm ya istiklâl!”
“Milli Mücadele”yi, topyekûn halkla verdik,
Ana-ata, kız-kızan, adsız birer neferdik,
Mevlâ’nın nusretiyle, düşmanı yere serdik,
İşgalci sırtlanların, biz kestik nefesini.
Bozuldu kirli oyun, yok oldu sinsi hayâl;
Değişmez parolamız: ”Ya ölüm ya istiklâl!”
Âkif’in sedasıyla yükselen ulvî sancak,
Şühedanın nûruyla ufkumda parlayacak!
Şu okunan ezanlar, ant olsun susmayacak!
Hangi çılgın kısarmış, “Bilal’in gür sesini”?
Tevhidimin remzidir, göklerin süsü ”Hilâl”;
Değişmez parolamız: ”Ya ölüm ya istiklâl!”
Sürsün nesiller boyu, “Kızıl Elma” düşümüz,
“Turan”da kenetlensin, toy tutan kardeşimiz,
Ebediyen sönmesin hürriyet ateşimiz,
Yoradursun âlimler, “Nebî’nin duâsı”nı.
Yüce Rabb'im ırkıma tattırmasın izmihlâl;
Değişmez parolamız: ”Ya ölüm ya istiklâl!”
Niyazkâr zirvelerde “Ay-Yıldız”ımı arar,
Milletim hür değilse, yaşamak neye yarar?
“Bağımsızlık” yeminle aldığım en son karar,
Ehli salip bozmasın, soyumun mayasını.
Haşmetle hüküm sürsün, Türk’ün olsun istikbâl!
Değişmez parolamız: ”Ya ölüm ya istiklâl!”
(Niyazkâr)