Pakistan’ın Karaçi kentinde 2 Haziran günü meydana gelen olayda çok katlı bir binanın bodrum katında yangın çıktı.
Çevredekiler çıkan yangının sönmesi için yangına karşı kolektif bir şekilde cayır cayır yanan binaya karşı ezan okudular.
Yangın daha sonra itfaiye ekiplerinin gelmesiyle söndürüldü.
Daha öncede Endonezya’da bir kadın, Namaz kıldığı sırada esen rüzgardan dolayı hamile kaldığını iddia etmişti. Az daha yeni bir İsa doğacaktı.
Acaba neden Müslümanlar dünyalık işlerini bilim ve teknikle değil de bu tür uygulamalarla çözmeye çalışırlar ve inanırlar. Bunu sebebi nedir?
Buna benzer bir olayda, Balkanlar işgal edilirken Müslüman Türk köylerinde ki halk başlarında bölgenin şeyhleri ve imamlarının da öncülüğünde Kur’anı Kerim’i ve Sahih-i Buhari’yi hatim inip köylerinin etrafını dolaşarak ve köylerine üfleyerek düşmanın bu köyü görmeden geçeceğine inanırlarmış, ama ne fayda köy ertesi gün düşman tarafından işgal edilirmiş.
Neden Müslümanlar böyle inanıyor?
Aklıma hemen Orta Çağ Avrupa’sı ve skolastik düşünce geldi.
Skolastik düşünce Orta Çağ Avrupa’sında hem toplum üzerinde, hem de siyasi düşüncesi üzerinde hakim olmuş. Akıl ve bilim önemsenmemiştir.
Skolastik düşünce Orta Çağ Avrupa’sında özgür düşünmenin var olmadığını savunan bütün bilgilerin İncil’de veya Hıristiyan kroniklerinde ve İsa’nın hadislerinde var olduğuna inanan bir düşünme biçimidir.
Skolastik düşüncenin bir diğer özelliği de bilinen düşünce dışında başka fikirlere yer vermemesi, başka fikirlere açık olmaması durumudur.
Bilime ve akla önem vermeyen skolastik düşünce din adamlarının görüşlerini ciddiye alırdı.
Sanata ve sanatçılara hatta sanata destek veren toplumun önde gelen kesimlerine karşı bir baskı uygulanmaktaydı.
Kilise tek başına egemen bir güçtü. O dönemde toplumun okuryazarlığı yoktu ve Papa'nın dediklerine halk boyun eğiyor böylelikle de Papa ile birlikte, papazlar, azizler, Azize’ler ne derse onlara koşulsuz inanıyorlardı.
Din adamları toplumun okuyup bilgi sahibi olmasını, aydınlanmalarını istemiyor. Cahilin ferasetine güveniyorlardı, Çünkü öğrenmenin, bilgi sahibi olmanın ve sonucunda insanların Hıristiyanlığa olan güven ve bağlılığının azaltacağını düşünüyorlardı. Dini bilgilerin sorgulanması yasaktı. Çünkü İncil Latince yazıldığı için halk okusa da anlamıyor ve din adamları ne derse ona inanıyorlardı.
Skolastik düşünce bilimi yasaklamıştı. Hiç bir şekilde yeni icat üretilemiyor, deney ve gözlem yapılamıyordu.
Aydınlanmanın önündeki en büyük engel bu skolastik düşünce idi. Kilisenin ve dönemin Avrupadaki iktidarlarının da işbirliği sayesinde halk açlık, sefalet ve hastalıklardan kurtulamıyordu. Kadınlar cadı olarak görülüyor. Hristiyanlık şeriatının da etkisiyle kadınlar, çocuklar ve köleler insan olarak görülmüyordu.
İşte bu uygulamalara karşı Avrupa’da bazı insanlar onlarında insan olduğunu düşünerek insan haklarını savunmaya başladılar ve gelişmeye engel olan bu düşünce biçimine karşı bir savaş açtılar.
Skolastik düşünce insanlar okuma yazma bilmediği için İncil de dahil hiç bir kaynağı okuyamayıp sadece kilisenin doğrularını kabul etmekten kaynaklanmaktadır. Bu sebeple en başta halka okuma yazma öğretilerek başlanmıştır.
O dönem de matbaanın dünya üzerindeki yaygınlığı sayesinde de okuryazarlık seviyesi artmıştır.
Fransa'daki Rönesans ve reform hareketleri de skolastik düşünceyi oldukça zayıflatmıştır. Matbaa gelişmiş ve bu sayede insan hakkı savunucuları da sahip oldukları düşünceleri halka daha kolay ulaştırmışlardır.
Toplumun da bu sayede din adamlarının her zaman doğru bilgi vermediğini öğrenmiş. Bazı durumlarda İncil'de yazmayan yalan yanlış bilgilerin İncil’den ve İsa’nın hadislerinden olmadığını anlamışlardır.
Böylece insanlar bilinçlenerek Hıristiyanlığı kendi kaynağından öğrendiler ve akıllarını kullanarak skolastik düşünceyi tamamen ortadan kaldırıp karanlık çağı böylelikle sona erdirdiler.
1578 yılında Şeyhülislam Ahmet Şemseddin Efendi'nin Osmanlı Sultanı III. Murat’a mektup yazarak rasathanede meleklerin bacaklarının seyredildiği iddiasıyla verdiği fetva ile rasathane 21 Ocak 1579 günü Kaptanı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından top ateşiyle yıkılmıştır.
Bu tarihten sonra artık Hıristiyan dünyasında aydınlanmanın kapıları açılırken, İslam dünyası, bilgiden, bilimden uzaklaşmaya başlamış. Artık İslam dünyasında da skolastik düşünce hakim olmuştur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yeniden İslam dünyası adına Türkiye’de yeniden aydınlanma dönemi başlıyor olsa da arkası gelmemiş, bugün yeniden karanlığa mahkum olmuştur.
Eğer yeniden kendimize gelip, Muaviye İslam’ı yerine kurandaki İslam’la birlikte bilime, bilgiye, teknoloji ve endüstriye yatırım yapılmazsa Allah korusun yok oluruz.
Yazı belki biraz uzun oldu ama bir Müslüman Türk olarak halimizi anca anlatabildim. Daha anlatılacak bir çok detay olabilir ama bir makale olmaktan çok eskilerin tabiri ile bir risale boyutuna ulaşabilir diye düşünüyorum.