İzmir, Çeşme, Alaçatı cami: Yapımına 1830'lu yıllarda başlanan ve 1874'te kilise olarak hizmete açılan ibadethanenin, Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte Atatürk’ün emriyle camiye dönüştürülmüştü.
Ancak 2013 yılında hamdolsun kiliseye çevrildi.
İstanbul Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi'nin temeli 3 Ağustos 2019'da atıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu kilise İstanbul'umuz için de yeni bir zenginlik olarak görüyorum" dedi. Cumhuriyet döneminde sıfırdan inşa edilmiş ilk Süryani kilisesi olacak.
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer 2018 yılında, yalnız Niğde'de ikisi Bor ilçesinde olmak üzere 4 kilisenin onarıldığını söyledi.
AKP döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce çok sayıda kilise ve sinagoglar da onarıldı.
Kim onarıyor? Taa Selçuklu ve Osmanlı vakıfları dahil tüm kadim Türk-İslam vakıflarının gelirleriyle vakıflar genel müdürlüğü.
Bu kapsamda, Edirne Merkez Havra (Büyük Sinagog), Gökçeada Aya Nikola Kilisesi, Gökçeada Ayamarina Rum Ortodoks Kilisesi, Hatay İskenderun Süryani Katolik Kilisesi, Hatay İskenderun Rum Katolik Kilisesi, Diyarbakır Sur Ermeni Protestan Kilisesi, Diyarbakır Sur Ermeni Katolik Kilisesi, Gaziantep Nizip Fevkani Kilisesi, Gaziantep Şahinbey Havra, Ayvalık Cunda Taksiyarhis (Ayanikola) Kilisesi, İskenderun Arsuz Maryo Hanna Kilisesi, İstanbul Edirnekapı Aya Yorgi Kilisesi, Hatay Yayladağı Rum Ortodoks Kilisesi ve Sveti Stefan Kilisesi yenilendi.
Demir kilise olma özelliğini taşıyan İstanbul Balat'taki Sveti Stefan Kilisesi de 7 yıl süren kapsamlı restorasyonun ardından 7 Ocak 2018'de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından törenle açıldı.
Yine AKP döneminde 54.000 (yazıyla elli dört bin) den fazla ev tipi kilise açılmasına göz yumuldu.
Denizli'de AKP'li bir belediye camiyi, kiliseye çevirdi.
Akdamar, Sümela gibi yılardır kapalı olan harabe kiliseler devlet hazinesinden 2,6 milyon liraya restore dilerek ilk kez AKP döneminde ayine açıldı.
2012 yılında Diyarbakır'daki Surp Giragos Ermeni Kilisesi, restorasyon çalışmasının ardından 100 yıl sonra törenle ilk defa çan sesi duyuldu.
Tabi bu kiliseler açıldı da Türk vatandaşları ne yaptı. İşte iki örnek.
2005-2006 yıllarında Trabzon Santa Maria kilisesine kayıt yaptırıp Hıristiyan olan genç sayısı 12 bin 500.
Aynı dönemde Adana Nüfus Müdürlüğüne müracaat edip kimliğine Hıristiyan yazdıran genç sayısı 3 bin.
Bu anlattıklarım Türkiye’deki devlet eliyle yapılan hristiyanlaştırma faaliyeti.
Peki ya toprak satışları.
Son beş buçuk yılda 115 milyon 464 bin 149 metrekare toprağın yabancılara satıldığını tapu kadastro kaynaklarından elde edildi.
1923’den AKP’nin iktidara geldiği tarih olan 2002 tarihine kadar 79 yılda Türkiye’de yabancılara satılan toprak miktarının 11 milyon metrekare olduğunu söylemeliyim.
Yabancıların en fazla ilgi gösterdikleri illerin başında ise Uşak ve Yozgat’ın gelmesi dikkat çekiyor. Aşağıda en çok toprak satışı yapılan iller sıralanmıştır.
Uşak: 8 milyon 196 bin 580 metrekare
Yozgat 7 milyon 645 bin 488 metrekare,
Denizli 5 milyon 806 bin 433 metrekare,
Bursa 5 milyon 765 bin 81 metrekare,
Konya 5 milyon 666 bin 970 metrekare,
Antalya 4 milyon 316 bin 849 metrekare
İstanbul 4 milyon metrekare
Son 18 yılda en fazla arazi satın alan ülkeler ise şöyle sıralanıyor.
Buna göre, 2002 – 2020 yılları arasında
Suudi Arabistan 3 milyon 75 bin 196 metrekare
Ürdün 2 milyon metre kare
Almanya: 1 milyon 430 bin 545 metrekare
Mısır: 1 milyon 721 bin 409 metrekare
İngiltere: 1 milyon 196 bin 186 metrekare
Katar: 1 milyon 139 bin 875 metrekare
Bundan başka İsrail , Yunanistan, Dominik ve Karayipler’den bile arazi alan ülkeler var.
İsrail’in de önce Filistinlilerden topraklarını satın almış. Ve sonra bu satın aldıkları toprak üzerinde İsrail devletini kurmuşlardı.
Şimdi de şu SADAT nedir? Ona bir bakalım.
SADAT 28 Şubat 2012 tarihinde kadrosuzluktan emekli olan Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ve 23 emekli subay ve astsubay tarafından kuruldu. Şirketin kuruluş içeriğinde, uluslararası alanda askeri ve iç eğitim, savunma danışmanlığı ve mühimmat temini, alımı gibi tanımlar yer alıyor.
SADAT resmî olarak kurulmuş bir şirket olsa da hakkında çok çeşitli iddialar var.
1994'te Recep Tayyip Erdoğan İstanbul belediye başkanı seçildiğinde, askeri kanadın nadir destekçileri arasında Tanrıverdi vardı.
Erdoğan'ın güvendiği bir isim olan Tanrıverdi, Ağustos 2016'da da Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığına atanmıştı. Tanrıverdi, özellikle savunma alanında, Erdoğan'ın en önemli danışmanlarından biri oldu.
Tanrıverdi 15 Temmuz sonrası Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapılanmasında da büyük rol oynadı. Askeri okullar ve askeri hastanelerin kapanmasında başrol oynadı.
SADAT’ın 15 Temmuz Darbe Teşşebüsü'nü püskürtmede önemli rol oynadığını iddia edildi.
O geceye dair en önemli iddialardan biri de SADAT'ın öncülüğünde sivillere çok sayıda ağır silah dağıtıldığı konusu. Ayrıca bu silahların şu an kimlerin elinde olduğu bilinmediği iddia ediliyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 2018 yılında bir açıklama yapmış, Türkiyedeki silahlı eğitim kamplarından söz ederek SADAT'ı şu sözlerle işaret etmişti:
"Son dönemde üniformalar uzun namlulu silahlarla bazı kişiler ortalıkta dolaşıyor. Bunlarla ilgili çok önemli iddialar var" diyen Akşener, "Örneğin Tokat ve Konya'da silahlı eğitim kampları bulunduğunu duyuyoruz, bu iddialar araştırılırsın ve bize bilgi verilsin.”Demiş ve şöyle devam etmişti.
“Bunların seçim döneminde rol alacakları, istenmeyen bir sonuç çıkması halinde karışıklık yaratacakları yolunda yoğun söylentiler var. Bunlardan birisi de Sadat diye bir yapı. İnanın Sadat da diğer yapılar da benim için toz zerresidir. Bu malum yapılar insanları çatışmaların içerisine sürükleyecekler. Şimdiden uyarıyorum ve önlem alınmasını istiyorum" demişti.
Bugüne kadar söz konusu iddialara yönelik herhangi bir hukuki soruşturma açılmadı.
Şirket hakkında son dokuz yılda meclise verilen soru önergelerine ise her zaman olduğu gibi hükümet tarafından yanıt verilmedi.
Tanrıverdi'nin Aralık 2019’da İstanbul'da düzenlenen bir kongrede yaptığı konuşma büyük tepkilere neden olmuştu.
Tanrıverdi’nin, "Mehdi’nin gelişine hazırlanmamız gerekiyor" şeklindeki açıklaması ve Türkiye bölünüp federasyon olsun, islam ülkeleri birleşerek büyük bir devlet olsun. Türkiye ismi kaldırılsın Astrika devleti yani Asya ve Afrika islam ülkeleri federasyonu olsun. Bayrağı ise yeşil ve kırmızı zemin üzerine hilal olsun dediği için ve bir hilafet anayasası hazırladığı için, gelen yoğun tepkiler üzerine, Ocak 2020’de hem Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlık hem de Güvenlik ve Dış Politika Kurul Üyeliği görevlerinden alınmasına sebep oldu.
SADAT başta Libya olmak üzere 22 islam ülkesinde faaliyet gösteriyor.
Tabi bu 22 islam ülkesinde faaliyet gösterirken ABD ve Rusya ile nasıl anlaşıyor. Orası da muamma.
Sedat Peker 30 Mayis'ta yayınladığı videoda, "Mit tırları yakalandığında içindekilerin (silahların) Türkmenlere ihtiyaç için gittiğini düşünüyordum. Fakat bu silahların yollanması meselesini TSK'nın ve MİT'in değil, SADAT'ın içindeki bir ekibin organize etti. Kendi üzerinden gönderilen bu malzemelerin Türkmenlere değil, El-Nusra'ya gönderildiğini..." iddia etti.
Kaldı ki El-Nusra Türk düşmanı bir hareket ve Suriye Türkmenleri ile de çatıma halinde olduğunu da unutmayalım.
Doğal olarak Tanrıverdi SADAT hakkındaki bütün iddiaları yalanladı. Ancak bir soruşturma açılmadığı içinde doğru olup olmadığı bilinmiyor.
Yazı gerçekten çok uzadı ancak daha fazla kısaltamadım.
Şimdi özel bir silahlı kuvvetin varlığı, Türkiye’nin topraklarının satılması ve kiliselerin tamiri ile misyonerlik faaliyetlerinin yoğunluğu. Bütün bunların üzerine Ayasofya’nın ibadete açılarak Türkiyede ki inançlı insanların sevinç çığlıkları arasında bütün bunlar unutuldu gitti.
Geriye Türk Devletinin kurucularına yapılan hakaretler ve Türk Devletinin bütün kurum ve kuruluşlarının dönüştürülmesi de düşünülürse. Türkiye’de bir Astrika devleti değil ama Anadolu’da Türk ve Müslümanlığı yok ederek yeni bir Roma imparatorluğu kuruluyor demektir.
Kaldı ki o küfür ve hakaret ettikleri insanların açtığı veya restore ettiği tek bir kilise yoktur.
Tabi bunu Osmanlı imparatorluğu döneminde 1915 yılında Suriye topraklarına yerleştirilen Ermenilerin Araplarla birlikte Suriyeli sığınmacı olarak Türkiyeye geldiklerini düşünürseniz.
Bunun yanında bu yazının konusu dışında kalan verilerle de birleştirdiğiniz zaman.
Türkiye Cumhuriyetinin hızla Roma imparatorluğu yapıldığını anlarsınız.
Bütün bu şartlarda inşallah sulh ve sükun içinde Türkiye’ye bir zarar gelmeden bu tehlikeyi atlatabilir.
Selam ve muhabbetle.