(Bugün hayatımın en önemli günlerinden birinin yıl dönümü can kardeşim, arkadaşım, ülküdaşım, yoldaşımdı!)
Günlerden Pazartesi, aylardan Haziran; Haziranın 8′i. Yıl 1970. Yani 48 yıl önce bugün. Bana son sözleri “Mehmetçiğim, bu komünistler gelecek Pazartesi (15 Haziran 1970)* yeni İş Kanunu bahane edip komünist isyanı başlatacaklar, akşama solcu subaylar darbe yapacaklar, Kızılorduyu davet edeceklermiş. Her halde devlet artık uyanmıştır; olayları, birer kızıl militan olan kızlarından dinleyip kendisine aktaranlardan (Bakan İsmet Sezgin ile Başbakanlık Müsteşarı Munis Faik Ozansoy’dan) öğrendiği için hep yanlış teşhis koyan Demirel gerekeni yapar. Yapamazsa onlar bizi zaten bulurlar ama yine de dikkat etmek lâzım” olmuş, yine mavi mavi bakıp, o çok yakışan ünlü bıyıkları altından gülümsemişti. “Allah’a emanet ol !” deyip yürümüştü. Ya ben öyle hatırlıyorum, çünkü öyle hatırlamak istiyorum, ya da sahiden, arkasından uzun uzun bakmıştım; Edebiyat Fakültesinin o kısa basamaklı geniş merdivenlerini küçük adımlarla koşarak çıkmış, kaybolmuştu. Ve Türkiye’yi bölüp parça parça Sovyetler Birliği Sovyet’i yapmaya çalışan kanlı katiller sürüsü, sözde ilerici, devrimci; aslında bölücü-solcu güruhun arasına düşmüş, o zamanki sözlüm, eşim Nihal’in yanında bir hayli hırpalandıktan sonra kendimi dışarı zor atmıştım ki silâh sesleri duydum. Yarım saat geçmemişti, buluşma mekânımız Küllük’te haberi aldım: “Yusuf’u vurdular !”
Bugün tam 48 yıl bitti. Yaşasaydı 73 yaşında olacaktı. Kim bilir, belki de ülkü yolunun liderlerinden biri hattâ lideri olarak… O kişilik ve potansiyeli daha 18′inde, beraber öğrencisi olduğumuz Kabataş Erkek Lisesindeyken bile taşıyordu **. Şehadet yolunun bile öncüsü ülkücülerden, kardeşim Yusuf İmamoğlu’nun aziz hatırasında bütün ülkü yolu şehitlerini bir kere daha rahmetle anıyorum.
__________________
(*) 15 Haziran 1970, tarihe “15-16 Haziran Olayları” diye geçen, İstanbul ve İzmit’in Marksist sendika Disk önderliğinde, çoğu başlarında bazı salakların kahraman sandığı tanınmış itler bulunan öğrenci militanlar tarafından altının üstüne getirildiği, birçok can ve büyük mal kaybına sebep olan, araba, dükkân hattâ evlerin yağma edilip ateşe verildiği, bulvarlardaki fidanların bile tek tek kırıldığı “Büyük Komünist İsyan”ın başladığı gündür. Basın, bu kadar büyüyeceğini öngörmeden, protesto eylemleri hazırlıklarını Disk’e büyük destek yayını yaparak 8 Hazirandan itibaren verecek, ancak olayın vahameti görülüp halk solcu vahşete karşı çıkınca tersi yayına geçecektir.
(**) Rahmetli şehidimiz için “cebinden 35 kuruş çıktı”, “aç öldüğü anlaşıldı” gibi, Face arkadaşım olan yaşayan yakınlarını üzdüğünü sandığım yanlışları artık yazmayalım. Yusuf da hepimiz gibi orta halli yaşayan, iyi giyinen, ayakkabısında toz tanesine sinir olan, sinema ve özellikle tiyatroyu seven, gezen, güzel yiyen ve iyi okuyan bir gençti. Kabataş’ı parasız yatılı okumuş, üniversitede o zaman yeni işe girmiş bir lise mezunu memur maaşına çok yakın (285’e 250 TL) burs alıyordu.