Meselelere vakıf olamayan ve içinde bulunduğumuz vahim durumu kavrayamayan makarnacının teki, aslında fırldak makaranın alası bir tanıdık, aklınca hafiften alaykâr bir şekilde, ‘’Durmadan yazıyorsun, eline ne geçiyor, boş ver bu işleri. Yaşın yetmiş olmuş, iki günlük dünyada yaşamaya bak’’ deyince tepem attı.
Kendisine, niçin yazdığımı anlatayım, adam gibi dinle dedim ve anlatmaya başladım;
Yazmak ibadettir.
Yazmak, tebliğ ve cihattır.
Değer bunca sıkıntıya, bunca tehlikelere.
Bazen namlulara hedef olursun,
Bazen dar ağaçlarında urganların halkasından son kez bakarsın semaya.
Bütün bu dert ve sıkıntılara rağmen yine de değer.
Kimler için mi değer?
Şu karşı parkta oynayan çocukların gelecekleri,
Şu kenarda duran birkaç kız çocuğu var ya işte onların iffetleri ve bekâretleri için değer.
Dahası, bu topraklar üzerinde 100- 150 sene sonra dünyaya gelecek masum ve sabi kızlarımızın namusları için değer.
Bunları anlatırken sinirimden dalmışım,
Kafamı çevirip baktığımda, şerefsiz ukala hızlı adımlarla benden 30 metre kadar ileride sokağın köşesini dönmek üzereydi.
Biliyordum ki bu vatansızın da kızı, gelini ve torunları vardı ama o dünyalık peşine düşmüş, çöplükte kırıntı arayan uyuz tavuktan farksızdı.
Bu gibilerin akıllanmaları için;
İşgâl ordusu askeri çadırlarından illâ da hanımının, kızı ve gelinin acı çığlıklarının yükselmesi mi gerekiyor?
OZAN ÂRİF, BU GİBİLERE NE DE GÜZEL SÖYLEMİŞ;
Tarlana tohumu mecbur ekersin,
Ak alından emek teri dökersin,
Hasadı el yapar boynun bükersin,
Darım dersin amma, iş işten geçer.
Dersin ki; benim de bir törem vardı,
Davul zurnam ile kanım kaynardı,
Erzurum`da dadaşlarım oynardı,
Barım dersin amma, iş işten geçer.
Arif`im sözümü yayın bucağa,
İnciri dikerler senin ocağa,
Her gece verirler başka kucağa,
Karım dersin amma, iş işten geçer.
TÜRK DARDA YA RABBİ
Allah'ım, Türk'ü dinine hadim kıldın
Ve Türk'ü Mâide- 54 de övüp sevdin.
Şimdi sevip övdüğün bu hadim millet darda,
Her yanı kahpe,
İçi hainlerle dolu.
Bunaldık Ya Rab,
Bir kahraman gönder yalvarıyoruz.