Sazıyla,
Sözüyle,
Emdiği sütten gelen asâletiyle,
Hücrelerindeki harareti yüksek Türklük mağmasının lav olup hainlerin, Türk düşmanı kahpelerin üzerlerine akarak beyinlerini dağlayıp kirli oyunlarını bozmasıyla bir devre damgasını vuran Ozan Ârif, asırlarca Türk'ün gönlünde yaşayarak ebedileşecektir.
Gelecek nesillerimiz O'nu dinleyip ülkücü ruhu benliğine ve beynine kazıyarak Türk'e yar ve sadık birer bozkurtlar olup, O'nun çektiği bunca çile ve kutsal kavgasını boşa çıkarmayacaklardır.
Ozan Ârif'e sağlığında olduğu gibi ölümünün ardından da alçakça saldırılar devam etmektedir!
Ölümünden sonra O’nun ardı sıra havlayan bir takım çanak yalayıcı ozan bozuntularının ve saray yamağı siyâsi şarlatanların Ozan Ârif’e karşı havlamalarının sebebini anlamak için ‘’KAN ve GEN HARİTALARINA’’ bakmak gerek!
Ölümünden sonra gerçek ülkücüler Ozan Ârif’in ardından yas tutup ruhuna dualar gönderirken, bir takım müseccel marka yavşakların O’ büyük Türk Ozanının ardı sıra it olup ürmeleri ve de kıskançlıkları sebebiyle UYUZ OLUP kaşınmaları, ÜLKÜCÜ OLMADIKLARININ tabii bir sonucu olsa gerek!
OZAN ÂRİF.
TÜRK’ÜN ŞANLI VE İMANLI OZANI!
Bilinsin ki Ozanlar girdikleri beyin ve gönüllerde ebedileşirken,
Ozan değil de ancak TÜRKÜCÜ- ÇALGICI olabilen şahsiyet fukarası zavallı gıygıdacılar ise ömürlerini çanak yalamakla geçirdikten sonra bir daha hatırlanmamak kaydıyla tarihin çöplüğünde kaybolup giderler!
OZAN ÂRİF,
O' NUN ÇİLELİ ÖMRÜ;
Hainlere,
Sütü pislere,
Kanı, dini, nikâhı bozuk soysuzlara,
Türk milletinin amansız düşmanı kahpelere,
Irz, namus ve din düşmanı hainlere karşı mücâdelelerin en çetiniyle ve kavgaların en amansızıyla geçti.
O’NU
Sürdüler,
Mahkemelere verdiler,
Tehdit edip sindirmek istediler,
Şarapçının biri O'na ''Afkurma it'' dedi.
Lâkin O' büyük Ozan yılmadı, korkmadı, sinmedi.
Kendisine karşı yapılan her alçak saldırı O'nun direncini, azmini, sevdasını daha da ateşledi.
O'NUN BİR ÖMÜR PEŞİNDEN KOŞTUĞU SEVDASI;
Bazen saz telinde yanık bir türkü,
Bazen de ıslık çalarak gelen ve yüreğinin ta orta yerine saplanan acımasız bir kurşun oldu!
O'
Acıların,
Dertlerin,
Çilelerin,
Istırapların,
Büyük sevdaların yalnız adamıydı!
O'
Dertleri zevk edinmiş,
Rahatı sevmeyen,
Milletimin dertlerini unuturum diye mutlu olmaktan korkan koca bir yiğitti!
O'
Bazen Ferhat olur;
Şirini olarak gördüğü Türk'ün adına dağları delen!
O'
Bazen Mecnun olur;
Leylâ bildiği vatanı için çöllere düşen!
O'
Bazen Kürşat olur;
Kırk çerisiyle saraylar basan,
Yağmurlu- karanlık bir gecede çekildiği VEY IRMAĞI kenarında düşmana kılıç çalarak kırk çerisiyle UÇMAĞA varan!
NAMUSUNU SEVMEYEN ÂRİF'İ DE SEVEMEZ!
Ozan Ârif, 12 Eylül 1980 Askeri İhtilâliyle Türkeş’in tutuklanmasından sonra ki günlerde cesaretini yitirip ruhen çöken ve dağılma sürecine giren Ülkücü Gençliğe, yurt dışından gönderdiği kaçak kasetleriyle yeniden heyecan, cesaret ve birlik ruhu aşılarken, bugün MHP'nin kadrolarını yağmalayanlar ve de Ozan Ârif’e ‘’AFKURAN İT- HOŞT’’ diye saldıranlar o kara günlerde ortalıkta gözükmüyorlardı, hatta bazıları ''MORUK TÜRKEŞ'' diyerek, Türkeş’siz bir parti kurmanın peşindeydiler.
SEYYİT ONBAŞI VE TORUNU OZAN ÂRİF!
Çanakkale’de Seyit Onbaşı’nın Türk’ün namusu ve bekası uğruna kaldırıp topun namlusuna sürdüğü 274 kg. lık gülle müstevlilerin savaş gemisinde hangi etkiyi yapmış ise, Ozan Ârif’in, Türk milletinin ırzı, namusu, milli ve mânevi değerleri adına endişelerini dile getirmek için sazının tellerine vurduğu mızrabı ve küfre, hainlere, vatansız itlere karşı her kelimesi de aynı etkiyi yaparak başsız kalan ülkücü nesli yeniden ayağa kaldırmıştır.
Biz seni boşuna mı Bozkurt bilip sevdik.
Sen, şerefinle, imanınla ve Türk olarak göçtün bu dünyadan.
Bir ömür uğruna mücâdele ettiğin vatan toprağı seni bağrına bastı ve şimdi milyonlarca yürektesin.
Peşin sıra havlayan itler ise köpeklikleriyle anılıp lânetleneceklerdir.
Ruhun şâd olsun TÜRK'ÜN BÜYÜK OZANI.