Ölümünün yıl dönümünde Seyyid Ahmed Arvasi Hocamız.
(15.02.1932 - 31.12.1988)
Bu Dava Özüdür İslamiyet in
Bu Dava Güneşi, Mazlum Milletin,
Bu Dava, Her şeyden, Her şeyden Çetin,
Bu Yolda Dert, Hüzün, Gurbet Bizimdir.
(Seyyid Ahmed Arvasi)
Ömrünü Türk- İslâm davasına adamış büyük bir fikir ve çile adamıdır.
Arvasi âilesinden muhterem bir zata, ''Osmanlı çöktü, Türk diye bir şey kalmadı'' denilince ”Dünyada iki Türk kalsa birisi benim'' demiştir.
**************
Arvasi Hocamız,
Tanrı Dağı gibi Türk,
Hira Dağı gibi Müslümandı.
O' bu iki dağ arasında eserek, beyinleri ve gönülleri ferahlatan bir Türk- İslâm yeliydi, tıpkı HZ. Yesevi'nin ta Türkistan'dan eserek Anadolu insanının gönlüne Ab-ı Hayat olan Türkistan yeli misâli.
Şimdi bilerek ve kasten çorak bırakılan gencecik ülkücü gönüllerin bu iki yele o kadar ihtiyaçları var ki, unutturanlara ve O'na saldıranlara yazıklar olsun diyorum.
Ahmed Arvasi Hoca kendini şöyle tarif eder;
‘’Ben İslam iman ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mes‘ut görmek isteyen ve böylece İslâm‘ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim''
1978 de zamanın hükumeti döneminde sürgün ve tehditlere maruz kalan Arvasi Hoca,1980 Askeri İhtilali’nin Kenan Evren Cuntası tarafından ise MHP genel idare kurulu üyesi olması hesabıyla Mamak zindanlarına hapsedilerek büyük çileler çekmiştir.
Arvasi Hocamız kendisini çoğu defa öğrencilerine şöyle tanıtır ve bundan da büyük haz duyardı;
“Ben, İslâm iman ve ahlâkına uygun olarak sırat-ı müstakim çizgisi üzere yaşamayı en yüce şahadet bilen, mübarek ve soylu Türk milletini her iki dünyada da aziz ve mesut görmeyi arzulayan ve böylece, İslâm`a hizmet ve sadakati şeref bilen Türk milliyetçisiyim”
O` samimiyetten uzak sözde İslâmcıların Türk tarihinin bin yıldan ötesini inkâr ederek Türk töresini küçümsemelerine şiddetle karşı çıkar ve bu gibi Türk düşmanı, slogan mücâhitlerine karşı Türk tarihinin bütününe sahip çıkardı.
ARVASİ HOCAYA GÖRE;
“Türk milleti, temiz ve şanlı bir mâzi ile binlerce yılların ötesinde süzüle gelen büyük bir tarihi tecrübeye sahip, milli örf, adet ve töresinin kaynağını oluşturup şekillendiren zengin bir kültürel hazinenin banisi bir millettir. Türk töresi bir hukuk ve bir ahlâk kitabesi hükmündedir”
ARVASİ HOCAMIZIN EN GÜZEL VE FARKLI YANI.
Türk’süz bir cihanda İslâm dininin öksüz ve sahipsiz kalacağını bilmesi ve bunun neticesinde, Türk Milletinin bekasının yegâne şartı olan Türk milliyetçiliği fikrine bir ömür hizmetle, bu uğurda binlerce makale, onlarca kitap yazıp taviz vermediği Türklük sevdası yüzünden Mamak hapishanesine kadar uzayan çileli yolda bir ibâdet aşkı ile yılmadan, yıkılıp, menfaate meyletmeden erkekçe yürüyüşüdür.
Ebu Lehebler`in ölmediği, Ebu Cehiller`in kıtalar dolaşıp, Türk Milli Eğitim kurumlarını mekân tutup kan içtiği 1970 li yılların sonlarına doğru, Arvasi Hocamız hayatının en zor ve meşakkatli dönemini yaşamasına rağmen Türk Milliyetçiliğinden bir adım geri atmadı. Öylesi günler oldu ki tehditler, şantajlar, kızıl renkli bölücülerin namluları altında bile derslere girip fikrini genç beyinlere nakış nakış nakşetti.
O’ ÜLKÜCÜ YİĞİDE KÜRŞAT DERDİ.
1974 senesi İstanbul Atatürk eğitim enstitüsünde öğretmendir.
Bu dönemde okulda tekrar hâkimiyet kurarak terör estirmek isteyen 30 kişilik anarşist bir gurup bıçak ve zincirlerle 4 kişilik ülkücü guruba saldırır.
4- 5 kişilik ülkücü öğrenci grubu 30 anarşisti perişan eder.
Bu olaya bizzat şahit olan Arvasi Hoca, bu ülkücülerden biri olan küçük kardeşim Alâattin KILIÇOĞLU'nu bir kaç gün sonra odasına çağırarak onunla şöyle konuşur;
-- Gel aslanım seni bir kucaklayayım.
-- Dünkü kavgayı gördüm,
-- Siz ülkücüler bugünün KÜRŞADLAR`I SINIZ, Allah Türk milletini Kürşadsız bırakmasın,
-- Ben çok iyi biliyorum ki sizler saldırgan ve kaba insanlar değilsiniz, asil gençlersiniz, ülkücülüğün temelinde iman- asalet- aşk ve muhabbet vardır. Lâkin bugün vatanımıza sızmayı ve içimizden bizim insanlarımızı yanına çekebilmeyi başarmış olan dış düşmanlarımız ülkücülerin sabırlarını taşırarak bir iç savaş çıkartmak istiyorlar.
-- Dün size saldıran 30 kişilik grup, ABD`NİN, Rusya’nın, İsrail`in gizli servislerinin kandırdığı zavallılardır. MOSSAD- CİA- KGB fark etmez.
-- Beni üzen şudur ki; Atatürk`ün ölümünden hemen sonra gelenler Türk Milli Eğitimini milli olmaktan uzaklaştırdılar. Türk gençliği kendi değerlerini değil de, Roma - Grek medeniyetini, Batı`nın Kokuşmuşluklarını öğrenerek yetiştirildiler.
-- Siz ülkücüler bu günün KürŞadları - Bilge Kağan – Kültiginleri`siniz
-- Türk milletinin geleceği, Türklük şuuru ve İslâm dininin gönüllere ve beyinlere yeniden nüfuzu yalnız ve yalnız ülkücü gençlerin gelişip çoğalmasıyla mümkündür. Bir ikinci yol yoktur….
Büyük insan, dava ve gönül eri Arvasi Hocamız karşımıza bazen;
“Hiçbir kavmin Türk`e horozluk taslamasına tahammül edemiyorum” ve yine, “Bedir`in aslanları ancak bu kadar şanlı idi” diyen MEHMET ÂKİF ERSOY olarak çıkar...
Bazen de;
“Hatta ben olsaydım Kürt- Arap- Çerkez, ilk gayem olurdu Türk milliyeti. Çünkü Türk kuvvetli olursa mutlaka kurtarır her İslâm olan milleti” diye haykıran ZİYA GÖKALP olarak çıkar ortaya...
Ziya Gökap’ten büyük Türk Atatürk`e - Atsız Hocadan Başbuğ Türkeş`e - Ahmet Yesevi Hazretlerinden Yunus`a - Oğuz Han`dan, son ülkücü şehit Bozkurt`a kadar genişçe bir ruh dünyası olan Arvasi Hocamızın babası Abdülhakim Arvasi Hazretleri, bir Arap olmasına rağmen “Dün yada iki Türk kalsa bile birisi benim” diyecek kadar Türk`e sevdalıdır ve Türk`tür.
Aynen büyük Türkçü Ziya Gökalp`in “Türklük hadimi bana, Türk değildir diyen herkes, soyca Türk olsa bile piçtir, Türk olamaz” dediği gibi.
MÂİDE SÜRESİ, AYET 54.CENAB`I ALLAH ŞÖYLE BUYURUYOR;
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah´ı severler, müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler. Allah yolunda mücâdele eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah´ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir."
Birçok müfessir, hatta Elmalılı Hamdi Yazır`ın söylediği gibi, S. AHMED ARVASİ de yorumunda bu âyette geçen milletin Türk Milleti olduğunu söyler.
Arvasi Hocanın yorumu, Elmalılı Hamdi Yazır`ın yazdığı tefsirindeki yorumuyla bire bir örtüşür.
TEFSİRDEKİ YORUM ŞÖYLEDİR;
“......bu defa Allah Türkleri göndermiş;
Arapların kadrini bilemeyip zayi ettikleri Devlet-i islâm’ı ele alarak, İstanbul`a ve oradan kıtaat-ı arzın her tarafına yaymışlar; Kostantiniyye’ yi feth ederek, Ebna-i Faris hadisinin delaletiyle bu ayetin müjdesine nail olmuşlardır.
Arvasi Hoca, Mâide 54. ayette geçen bu vazife hâlen Türk Milletinin üzerindedir der ve sık sık tembihatta bulunur ve Mehmet Akif Ersoy`un;
“Evliya yurdu bu toprak,
Şüheda burcu bu yer,
Bir yıkık kubbesinin üzerine
Mevlâna titrer” mısralarına nazire yaparcasına şöyle yakınırdı; "Bu topraklar Türklerle şereflendi, mübarek olan bu topraklara abdestsiz basmaktan haya ediyorum"
Arvasi Hoca "Türkler Anadolu ya göçebe olarak gelip yerleşmiş ve Türkler göçebe bir millettir" diyen maksatlı kişilerin bu çirkin sözlerine fena halde içerlenirdi. Bu saçma fikirlere karşı sert tavırlar alarak aşağıda ki şu beyanda bulunurdu;
"Türkler göçebe olarak değil, Orta Asya`dan göç ederek gelmiş olup, gelirken bir medeniyetin sahibiydi; mimarisini – Edebiyatını – Müziğini - Yazısını ve köklü bir kültürü beraberinde getirmiştir.Türk`ün töresi Anadolu öncesinde bile, alemşümul ahlâkı bünyesinde toplayan bir üstün ahlâk ve adâlet nizamıdır. Türkler Anadolu`ya ilah-i bir programın neticesi geldi. Türklerin Anadolu`ya göçü ilâh-i bir tecellidir. ‘’ Maide Süresi’nin 54. Ayeti bu göçün mesajını veriyor"
S. Ahmet Arvâsi, Türk- İslâm Kültür ve Medeniyetinin yeniden ihya davasının motor gücü olacak Kadroların ancak ve ancak ülkü ocaklarında yetiştirilecek olan gençlerin arasından çıkacağına inanıyordu.
Arvasi Hocamızın eserleri son yıllarda unutturulmuş, gençlerimiz Arvasi`nin eserlerinden uzaklaştırılarak; meteryalist felsefenin kesif bombardımanlarına maruz bırakılmıştır. Bu uzak kalışın neticesinde ise; Mânevi- Ahlâki- Kültürel değerlerinden kopuk, özüne, örfüne, töresine sırtını dönmüş, kız-erkek ilişkilerinde ölçüsüz, edep dışı aşırılıklara kaçan, İstikbal ve İstiklal endişesi taşımayan, fikirsiz, çilesiz, hedefsiz bir gençlik modeli oluşturulmuştur. Bu yeni genç modeli, yavaş yavaş kemirgen bir hâl alarak cemiyetimizi için için kemirmektedir.
ARVASİ HOCAMIZIN BAŞTA 2. CİLTLİK "TÜRK -İSLAM ÜLKÜSÜ" ESERİNİ OKUMALI VE MUTLAKA OKUTMALIYIZ.
Bu kıymetli eserin 1.cildinde, tefekkürümüz, inancımız, insan ve cemiyet hayatımız, Kültür ve medeniyetimiz üzerinde durulmuştur. 2.cildinde ise ülkücü bakış açısından ekonomik ve siyasi hayatın yorumlanması yapılmıştır.
Arvasi Hoca, bütün eserlerinde ortaya koyduğu fikir ve tezlerinde daima ve her zaman şuurlu bir Müslüman ve tavizsiz bir Türk milliyetçisidir.
TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ ESERİN 2. CİLDİNİN ÖNSÖZÜNÜN SON PARAGRAFINDA ŞÖYLE SÖYLER;
"Başarıları yaratan ve veren Cenab- ı Allah`tır. Biz O’nun rızasını kazanmak ve Kâinatın efendisi şanlı Peygamberimizi memnun etmek, mensubu olmakla şeref duyduğumuz asil, soylu Türk Milletini yüceltmek için çalışıyoruz’’
Kendini arayan insan - İnsan ve ötesi - Gençler sizlere sesleniyorum ve bütün makalelerini topladığı 5 ciltlik "HASBİHAL" adlı eserlerini mutlaka okuyarak kendimizi çok yönlü geliştirmeliyiz.
Yabancı ideolojiler için, istilâcı dış devletlerin fikir para vanaları ve milletleri içten çökerten sinsi tuzaklardır diyen Arvasi Hoca, Türk milletini parçalama oyunlarına ve tertiplerine karşı durmayı vatan ve namus borcu bilerek, bütün bunlara karşı uyanık gençliğin yetişmesi uğrunda çileli bir hayata tâlip olarak, bir ömür akrebin Kıskacındaymışçasına fikir çilesi çekmiştir.
ARVASİ HOCA YA GÖRE;
İslâm Dünyasını esir almak isteyen hıristiyan devletlerin ilk hedefleri, Türk devleti ve Türk milletidir. Müslüman olduğunu söyleyerek Türk milletine düşmanlık edenlerin her biri haindir ve Türk`e düşmanlık etmekle, İslâm dinine de düşmanlık yaptıklarının hesabını Cenab-ı Allah onlardan soracaktır. Gençlik gelecektir, milletimizin yarınlara muhkem tutunacağı ümidi, fırlatacağı istikbal ve istiklal Kemendidir…
ARVASİ HOCANIN İBRETVERİCİ TESPİTLERİNDEN EN ÖNEMLİSİ, OSMANLI`NIN YAPTIĞI İDARİ YAPILANMADAKİ HATALARDIR.
Arvasi Hoca’ya göre; ‘’16.asra kadar Osmanlı’da idarenin en üst Kademelerinde ısrarla Türk unsurlara yer veriliyordu. O zamana kadar Hakanlar yüzde yüz Türk olan Osman Oğullarından, Sadrazamlar ise yine %100 Türk Çandar Oğullarından dı. Bu asırda Çandar Oğulları sadrazamlıktan azledilerek, dönme ve devşirmelerin sadrazamlığa getirilmesi çöküşün başlangıcı olmuştur.’’
Arvasi Hoca`nın fikir ve eserlerinden faydalanmak, O`nu rehber edinmek her Türk gencinin öncelikli hedefi olmalıdır.
Son yıllarda ihmal edilen ülkücü gençlik en kısa zamanda yeni bir hamle, yeni bir şevk ve aşkla; ATATÜRK, ZİYA GÖKALP, A.TÜRKEŞ, NİHAL ATSIZ, S. AHMED ARVASİ, EROL GÜNGÖR, GÂLİP ERDEM, ALİ ULUSAL HOCA ve NECDET SEVİNÇ`İN fikir ve görüşlerinin karıldığı harmanlardan beslenerek gelişip, olgunlaşıp, Kamilleşerek; gönülde Türklük ülküsü, dilinde Turan türküsüyle, yeniden bir Ergenekon Destanı yazmayı imanının rüknü bellemelidir!
ARVASİ HOCA, ÖFKESİZLİK GAFLETTİR DER!
Birileri İslâm adına ortaya çıkıp, toplumları uyuşturmak için "öfke insanları öldürür, İslâm da öfke yasaklanmıştır" derlerken, Arvasi Hoca ise bunun aksine; "Öfke psikolojik bir motive olup, insan ve toplumların saldırı ve dış etkenlere karşı savunma reflekslerinin itici gücüdür, gönüllerdeki imanın küfre karşı dışa yansımasıdır" der.
Arvasi Hocamız bu görüşünde ne kadar da haklıymış, çünkü; Çanakkale ve kurtuluş savaşlarını Türkün küfre olan öfkesi kazanmıştır. Bugün kültür emperyalizmi ile öfkemiz yok edilerek
uyuşturulup uyutuluyoruz...
RUHU ŞÂD OLSUN