Türkiye zor günlerden geçiyor. Bunu herkes biliyor. Böyle zamanlarda birlik ve beraberlik ilaç gibi aranan bir tutum. Lakin en başından beri Türk siyasal hayatının bir açmazı var. Bütün enerjisini; barış, yarış ve rekabet üzerine değil, ötekileştirme, itme, kendinden saymama ve düşmanlaştırma üzerine kuruyor.
Bunun acısını Kurtuluş Savaşı sürecinde çok net olarak da yaşayarak gördü bu millet. Hatta o gün ekilen tohumların ayrık otları gibi halen daha meyve verdiğini görmeğe devam ediyoruz.
Halen daha Atatürk düşmanlığı, o gün ekilen tohumların bugünkü meyveleri değilse nedir?
Korona virüsle ilgili ülkemiz bir mücadele yürütüyor.
Eksikleri var.
Sürecin yönetiminden kaynaklanan bariz yanlışlar var.
Buna rağmen yürüyor.
İçinde bulunduğumuz tehdit ve tehlikenin bizi bütünleştirmesini beklerken, bir de bakıyoruz, birileri akla ziyan düşmanlıklara devam ediyor.
Gene ayrımcılık yapılıyor.
Lanet olası virüsün hızla yayılması ile can korkusu yaşadığımız bir gerçek. Ülkemiz olağan üstü bir durundan geçiyor; küçük esnafından, işletmesinden, serbest çalışanından, sokakta simit satarak geçimini sağlamaya çalışanıdan her yurttaşımız, alınan tedbirler gereği evine kapanmak zorunda. Halkla iç içe olan belediyelerimiz ihtiyaçlıya yardım için organize bir bağış kampanyası düzenlemiş doğal olarak.
Devleti yöneten muktedirler bu durumdan rahatsız olmuşlar; Devletin hazinesini muhtaç halkının hizmetine sunacağı yerde, tersine halkından, fitre ve zekâta kadar bağış almaya yönelik kampanyayı ancak biz başlatabiliriz kararını almışlar. Devletin başı biziz; belediyeler ihtiyaçlıya destek amaçlı bağış kampanyası yaparsa devlet içinde devlet olur ki müsaade etmeyiz; yasal değildir.
Yaşanan bu olağan üstü hal karşısında devlet de, belediyeler de muhtaç halk adına bu kampanyayı kendi kurumsal yapılarında yaygınlaştırarak sürdürmelerinde ne sakınca olabilir? Çok elden yapılması daha faydalı olmaz m?
Çok yazık; muktedirler siyasal getirim peşinde; Bir tiyatro; pardon; Tiyatro sanatçılarına saygımız sonsuz.
Yirmi yıla yakındır bu ülkeyi yöneten muktedirlerin rahatsız oldukları temel sorun, siyasal muhalif Belediye Başkanlarından rahatsız olmaları.
Nedeni mi? Halk gördü ve anladı ki;
Bu ülkenin iktidar sahipleri dediğimiz muktedirlerin, beceremediklerini becerebilen birileri belirince "beceriksizlikleri" ortaya çıkıyor diye öfkelenmişler, buymuş bütün mesele; başka bir şey aramayın altında;
Gecesini gündüzüne katarak çalışan, çalışkan birileri belirince "tembellikleri" çıksın istememişler; çıkıyormuş çünkü!
Milletin derdiyle dertlenen, duyarlı birileri belirince "duyarsızlıkları" çıksın istememişler gün yüzüne.
"İyi niyet"i bir pazarlık malzemesine çevirmeyen, "iyiliği" rüşvetleştirmeyen, "yardım"ı muhtaçların gözüne soka soka, onları utandıra dursun, "borçlu" hissi yaratarak yapmayan birileri çıkınca er meydanına, nezaket çıkınca; azarın yerini rica alınca mesela, "kabalıkları", nobranlıkları, nadanlıkları, hoyratlıkları akla gelsin istememişler.
Adanmış birileri belirince "gemisini kurtaran kaptan"lardan başka bir şey olmadıkları anlaşılsın istememişler.
Topluma gerçekleri ama sadece -iyisiyle kötüsüyle- gerçekleri söyleyen birileri belirince, birer birer sönsün istememişler mumları, duyulmasın yalanları, "yalancılıkları".
Doğru olanı yapan birileri belirince, bugüne kadar yaptıkları "yanlışları" anlaşılsın istememişler.
Karşısındakini "insan"dan saymak için "kendisinden olma" önşartı koşmayan adil birileri belirince, "adaletsizlikleri" hatırlansın istememişler.
Haktan, hukuktan anlayan birileri belirince, "haksızlıkları", "hukuksuzlukları", zulümleri ve o dev "en büyük" gururlanmalı zulümhaneleri…
Tahammüllü birileri belirince "tahammülsüzlükleri", hoşgörülü birileri belirince "hoşgörüsüzlükleri" anlaşılmasın istemişler….
Hak etmediğimiz ehliyetsiz ellerde yapılan siyaset bezirgânlığına lanet olsun!