Kuvayı Milliye kadrosuyla Türk Halkının önüne düşerek oluşturduğu güçle, Emperyal güçlerin desteğiyle Anadolu’yu işkâl eden Yunan ordularına karşı verdiği başarılı Kurtuluş Savaşları sonucu Anadolu’yu Türk Milletine yeniden bağımsız bağlantısız vatan yapan Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü şükran ve minnetle yat etmek her namuslu Türk vatandaşının vatandaşlık borcudur; vicdani borcudur.
Eşsiz Lider ve Onun güçlü kadrosunun önderliğinde, inanç ve direnişle kazanılan kutlu zafer, Türk’ün son devletinin kurulmasını sağlayan Zafer Bayramımız İslam Âleminin örnek alabileceği bu Bağımsızlık Savaşımız, aynı zamanda bağımsızlıklarını kazanmalarında mazlum milletlere örnek teşkil etmiş bir zaferdir.
Bu Türk zaferi sonucunda ortaya çıkan durum, tarihe yepyeni bir Türk devletinin, tamamıyla milli ve dipdiri bir Türk devletinin doğmasını sağlamıştır. Avrupalı emperyalist güçlerin tam bir oyunu olarak ortaya çıkan ve Sevr’in zorla Türklere kabul edilmesi için tertip edilen bu Anadolu seferi, onların oyuncağı olan ve kendi küçük ülkesinin ulaşamayacağı bir serüven halinde başlayıp sona eren Yunan macerası, aynı zamanda tarihin bir dönüm noktasıdır. Avrupalı emperyalist güçlerin ve sömürgeler devrinin de sonunu ilan eden bir Türk zaferidir. 26 Ağustos 1071 tarihinde Anadolu’nun kapılarını İslam’a açan Malazgirt Meydan Muharebesini zaferle sonuçlandıran Türk zaferi, aynı zamanda, 30 Ağustos 1922 tarihinde Anadolu’nun kapılarını Hıristiyan Emperyalist düşmanlara kapatan Baş Komutanlık Meydan Muharebesini kazanmış bir Türk zaferidir.
Kazanılan bu Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferi sonucudur ki, Batılı ülkelerin demir pençeleri altında inleyen esir ülkelerin ayaklanması ve milli devletlerini kurmak için savaşmaları dönemini de başlatmıştır. Artık her zincirin kırıldığının başında Anadolu mücadelesi, Türk Kurtuluş Savaşı ve sonuçları anılacaktır.
*
Kazanılan Kurtuluş Savaşları sonucu şehirlerimiz de düşman işkalinden kurtulmaktadr.
Osmanlının payıtahtı dünyanın incisi güzide şehir İstanbul'un 5 yıl süren işgali bundan 97 yıl evvel, 6 Ekim 1923'de sona ermişti.
Zamanın düşünürlerinden Yazar Abdülhak Şinasi Hisar'ın dile getirdiği bir cümle vardı ki, tek cümlede bütün gerçekleri ortaya koyuyordu: İstanbul'u işgal eden itihaf devletleri dediğimiz medeni vahşiler İstanbullulardan cephelerde Türklerden yedikleri dayağın intikamını 5 yıl süreyle almışlardır.
Abdülhak Şinasi Hisar devamla şunları söylemişti:
"İstanbul'u işgal eden bu medeni vahşiler adeta bu binlerce yıllık uygar şehre kudurmuş köpek sürüleri gibi daldılar. Yanlız orduları değil, orduyla birlikte İstanbul'a dalan bir caniler sürüsü vardı. İstanbul'da 5 yıl cehennem azabı yaşatan bu sürülerdi. İngilizler 1. Dünya Savaşında Türk Orduları karşısında aldıkları ve kendi tarihlerinin kaydettiği en büyük mağlubiyetlerin intikamı peşindeydiler. 2. Dünya Savaşında Nazi canilerinin Avrupa'ya yaşattıkları vahşetin bir kaç katını İstanbullulara yaşattılar. İstanbul esir şehir halindeydi hiç bir Türk'ün şehir dışına çıkması mümkün değildi. Yakalanan İstanbul'daki direnişçiler Taksim'deki Topçu Kışlası'nda işkence görüyordu. İstanbul'a dehşet saçmak ve halkı sindirmek için işkence yapılan kışlanın camları özellikle açık bırakılıyordu. Canhıraş feryatları yoldan geçen halkın duyması için böyle bir yöntem uyguluyorlardı."
İstanbul'un kurtuluşuna gelince;
Lozan Barış Antlaşması'nın ilgili maddelerine göre, 25 Ağustos 1923 gününden itibaren işgal kuvvetleri, İstanbul'dan ayrılma hazırlıklarına başladılar. İşgal bölgelerini birer ikişer terk edeceklerdi. İstanbul Kumandanlığıyla, İtilaf Devletleri Komutanları anlaşarak, 1,5 ay içinde işgale kesin olarak son vereceklerdi.
2 Ekim 1923 günüydü. Daha önceden hazırlanan program uyarınca, Türk, İngiliz, Fransız ve İtalyan birliklerinden seçilen müfrezeler, belirli saatte Dolmabahçe Meydanı'nda yerlerini aldılar. Yapılan teftiş töreninden sonra, şanlı sancağımızı ayrı ayrı selamlayan işgal kuvvetleri kumandanları, cami rıhtımında bekleyen "Arabîc" gemisine binerak İstanbul'dan ayrıldılar. Gemi, bu sırada bütün düdüklerini çalarak veda etmekte, "Marlborough" gemisindeki bando da "Auld Lang Syne" marşını çalarak ona eşlik etmekteydi.
Bütün İstanbul, artık büyük bir sevinç ve sabırsızlık içinde, ordusunun şehre girmesini bekliyordu. 6 Ekim sabahı, Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu birlikleri İstanbul halkının coşkun alkışları arasında Sarayburnu'na çıkmış, Gülhane Parkı'ndaki yerini almıştı ki, o kapkaranlık işgal günlerinin sonunun geldiğinin en kesin kanıtıydı.
*
Günümüzde Emevi Din sosuyla beslenmiş Osmanlı kalıntılarının Başbuğ M Kemal Atatürk ve ekipiyle alakalı fütursuzca saygıdan uzak söz ve davranışlarına tanık olunca;
Anlaşılan o ki, dünyada en büyük talihsizlik bir insanı tanımadan, dinlemeden, eserlerini okumadan O’nun hakkında hüküm vermektir. Sanırım en talihsiz insanlar nankörlerdir. Bu vatan için ter döken, kan döken, can veren herkese sonsuz minnet duyuyoruz. O eşsiz kahraman kadronun tırnağı etmeyen zavallıların, onları küçümseme gayretleri sadece ve sadece ‘’yarının utanç levhaları’’ olacaktır. Diğer Müslüman ülkelerin hali karşısında bugün pırıl pırıl bir Türkiye varsa unutmayalım bu ‘’Atatürk’ün ve arkadaşlarının’’ eseridir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların iradesini, milliyetçi iradenin önemini Türk Düşmanlığı üzerine kurgulanmış ve cemaatçilik örgütlenmesi adı altında son yaşanan melanetten görmeliyiz.
En cahilinden bilginine kadar insanları beşine takarak koyunlaştıran ‘’Sahte Din Soslu’’ iki sihirli kelime yeterli olabildi: ‘’Diyalog’’ve ‘’Hoşgörü’’! Çocuklarımız, Türk Kültür DNA’sı ile donanımlı ‘’Kurt Gibi’’ yetiştirilmezse yine olacağı budur.