Cumali ŞİMŞEK
Tam 39 yıl, dile kolay tam tamına 39 yıl...
Cumali ŞİMŞEK Kayseri TAŞMEDRESELİLER olarak içimizde sızım sızım kanayan bir yaraydı.
Neden mi?
Çünkü 39 yıldır mezarı kayıptı.
12 Eylül Kayseri Zincidere zindanlarında işkenceler sonucu 03.Ağustos.1981 Perşembe günü ŞEHİT düştü. Cenazesini kim aldı, nereye götürdü, hangi mezarlığa defnedildi bilemedik, bulamadık.
Kayseri, Adana, Osmaniye, Kadirli, Tufanbeyli mezarlıkları didik didik arandı ama nafile. Yok, yok, yok...
Ağustos sonu gibi küçük bir kıvılcım, küçük bir iz bizi Kayseri Yahyalı Kuzoluk Köyü Eski Mezarlığına götürdü. Çok kişinin şehadetiyle yerini bulduk. Hüzün ve sevinci bir arada yaşadık. Buluştuk şehit gardaşımızla, selamlaştık, kucaklaştık yılların vermiş olduğu hasretle doya doya ağlaştık. Yılların hasretini giderdik. Tekrar en kısa zamanda geleceğimizi hemde yaşayan tüm TAŞMEDRESELİ arkadaşlarınla geleceğimize söz verip hüzünle ve huzurla dönüş yoluna geçtik. Develi'de TAŞMEDRESELİ Mustafa Beşparmak'a ısrarı üzere uğradık.
Mezarının yapımını TAŞMEDRESELİ koğuş arkadaşı Develi'li işadamı Mustafa BEŞPARMAK biz daha ağzımızı açmadan üstlendi. Nasip onaymış. Ona da ayrı bir gurur duyduk. Bu arada şehit mezarını yaptırmak için Seyfi Şahin, Seyit Demirezen, Suat Günel, Naim Yanık yarışa girdiler. Bununlada gurur duyduk. Sağolsun lar, varolsunla. Bu da bir KISMET işi...
Kabri bir hafta on gün içinde şaduman olur. Nasipse topluca ziyaretine gideriz.
Bizler Kayserili TAŞMEDRESELİLER olarak şehidimize de, gazimize de, yaşayanımıza da sahip çıkmaya devam edeceğiz.
ALLAH BİRLİĞİMİZİ, DİRLİĞİMİZİ, İRİLİĞİMİZİ DAİM ETSİN.
Mustafa KARATOPRAK
Kayseri TAŞMEDRESELİLER adına.
Şimdi bu şehidimizin şehadet gerçeğini okuyalım.
39 yıl sonra kabri birkaç gün önce bulunan "taşmedrese Şehidimiz" CUMALİ ŞİMŞEK.
Zincidere as. cezaevi 12 Eylül'ün en acımasız olduğu günler. Sene 1981 Cumali kardeşimiz oldukça sessiz, efendi, delikanlı, samimi bir arkadşımızdı. Hemen hemen hiç ranzasından dışarı çıkmaz, bütün gününü kitap okuyarak geçirirdi. Yanlış hatırlamıyorsam, haftanın ilk günü, sorguya çağırıldı. Akşam koğuşa döndüğünde o kadar feci işkenceden geçirilmişti ki yürüyecek takati kalmamıştı. Koluna girerek yatağına kadar götürdük. Şişen ellerini ellerimizin içine alıp yavaş yavaş ovalayarak acısısını dindirmeye çalışıyorduk. Koğuş kapısının mazgalını açan nöbetçi asker ''sayım'' diye içeri bağırdı.
Koğuştaki 100'e yakın mahkum tek sıra halinde dizildik. 1 2 3 sağdan saymaya başladık. 1 kişi eksik çıkıyordu. Koğuş sorumlusu olan arkadaş komutanım Cumali Şimşek çok rahatsız olduğu için sayıma çıkamayacağını belirtmesiyle birlikte komünist olduğu her halinden belli olan koğuş sorumlusu olan çavuş ''ne demek lan sayıma nasıl çıkamaz geberiyor bile olsanız herkes sayıma çıkmak zorundadır.'' diyerek Cumali kardeşimizin bulunduğu ranzaya doğru bağırarak yürümeye başladı. Cumali'yi ayaklarından tutarak aşağıya çekti. ve kaldırıp tokatlamaya başladı. Ağır işkenceden çıkmış olan Cumali kardeşimizin yalnızca iniltisini ve yediği tokat seslerini duyabiliyorduk. Şerefsiz kahpenin çocuğu çavuş ona avazı çıktığı kadar bağırıyor. Hem de tokatlıyordu. Koğuşta bulunan bütün ülkücüler buz kesilmiştik. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Koğuş sorumlusu olan arkadaşımız ''komutanım zaten bu arakdaşımız işkenceden geldi bu yaptığınız doğru değil'' diyerek çıkıştı. Bunun üzerine koğuş sorumlusu çavuş ''sen ne karışıyorsun lan'' diyerek koğuş kapısında beklemekte olan askerlere hitaben '' alın lan bunu tecrite'' diye bağırdı.
Tecrit; her nöbete gelen askerlerin orada bulunanları sabaha kadar işkenceye tabi tutup dövdükleri yerdi. Koğuş içerisinde müthiş bir sessizlik vardı. yalnızca salyasını saça saça bağıran, şerefsiz koğuş sorumlusu çavuşun sesi yankılanıyordu. Avazı çıktığı kadar bağırıyor, tehditler savuruyordu. Sonunda ''rahat ol!'' komutuyla birlikte koğuşta bulunan ülükücü arkadaşlar Cumali Şimşeğin başına vardık. O günkü gördüğü işkence ve şerefsiz çavuşun dayağından sonra acıya yenik düşen bedeni yerde yatıyordu. O geceyi Cumali kardeşimiz ateşler içinde sabahladı. Durumu koğuş sorumlusu komünist, şerefsiz çavuşa bildirmemize rağmen hiç bir müdahale de bulunmadı. Akşama doğru Cumali kardeşimiz bilincini yitirip konuşamamaya başladı. Bizlerin ısrarı ve diretmesi üzerine şerefsiz çavuş vicdana geldi ve ''1 kişi koluna girsin revire çıkarsın'' dedi. Başucunda ben olduğum için yatağından kaldırmak istedim. Sürekli inliyor, ateşler içinde yanıyor ve kalkamıyordu. Bir kaç arkadaşın yardımıyla sırtıma aldım ve revire çıkarttım. Bizim koğuş ve revir 2 kat yukarıda olmasına rağmen Cumali sırtımda iken hızla merdivenleri tırmandım. Ve Cumaliyi revir yatağına yatırdım.
Doktor benim dışarı çıkmamı söyledi. 10 dakika kadar dışarda bekledikten sonra beni içeri çağırıp ''arkadaşının hiç bir şeyi yok şu iki asprini içirin geçer'' diyerek söyleniyordu ki ben'' ama komutanım durumunu görmüyor musunuz? Ateşler içinde yanıyor. Bilincini kaybetti. Hastaneye gitmesi gerekmez mi?'' diye soruyu yöneltmemle birlikte suratıma yediğim tokatın acısıyla susmak zorunda kaldım. ''Doktor sen misin ben miyim lan? Al arkadaşını siktirin gidin!'' diyerek avazı çıktığı kadar bağırdı. Cumali kardeşimizi tekrar sırtıma aldım. Ağlayarak koğuşa tekrar getridim.
Hiçbir şey yapamıyorduk. Bu halimiz günlerce sürdü. Cumali kardeşimiz perşembe akşamı komaya girdi ve bizim koğuşta isyan çıkartmamızla birlikte Cumaliyi koğuştan alıp hastahaneye götürdüler. Pazar akşamı Cumali kardeşimizin şehit haberi geldi.
Hepimiz kahrolmuştuk. Koğuşta isyan çıkarttığımızdan dolayı pazartesi sabahı bütün ülkücüleri havalandırılma olarak tabir ettiğimiz alana çıkarttılar. O alanda bulunan 200'e yakın asker ellerinde joplarla bize saldırmaya başladılar. Askerlerin hepsi de kudurmuş köpekler gibiydi. Dayak faslı ne kadar sürdü bilmiyorum...Ama koğuşa çıktığımızda her tarafımız kan revan içinde kalmıştı. Bütün arkadaşlar Allahu ekber nidalarıyla koğuşa girip abdest aldık. Şehidimizin ruhuna birer Yasin-i şerif okuyarak hediye ettik. Hiçbir arkadaşımız fiziksel acıları hissetmiyordu. Göz göre göre ölüme gönderilen kardeşimizin acısı bütün acıların üstündeydi. O gün bugündür ruhumdaki izdırap hiç dinmedi. Eminim o günü yaşayan hiçbir arkadaşın da ruhunda o ızdırap dinmemiştir.
Bugün için mezarı bulan ve bizlere hediye eden kardeşlerimden Allah razı olsun. Şehidime rahmet diliyorum. Namluya sürülüpte pas tutmuş mermilerden utanıyorum. Rabbim bütün şehitlerimize rahmet eylesin. AMİN.
Kahrolsun 12 Eylüller..(.Cumali kardeşim çok hapşuran bir arkadaşımızdı her hapşırdığında koğuştaki arkadaşlar çok yaşa Cumali diye bağrışırlardı. Ömrünün bukadar kısa olacağını bilemedik)
Yazan:
Hüseyin Canki