Sendika, ilke ve düşünce özgürlüğü içermeli içsel değil bütüncül olmalı, kapsayıcı çok sesliliği ile çalışanların özlük haklarını idareye karşı menfaat ve çalışma haklarını koruma kollama manifestosunu hayata geçirmiş olmalıdır.
Sendika, hâkim siyasal yapı ve hükümetlerin güdümünde olmamalı, iş başındaki hükumete yandaş, onun arka bahçesi, manevra alanı olmamalıdır. Kısacası sendika veya sendikacılık; özgür söylem ve eylemlilik ilkesini benimsemiş ve bunu hakkın, hukukun üstünlüğüne dayalı, liyakati esas olan şeffaf, adilane davranış ve katıksız samimiyettir.
Sendikacılık tabiatı gereği içinde mücadele ve pes etmeyen hak arayışı bir ruh taşır. Bu ruh, hak ve adalet arayışında kurumsal kimliğe dönüşür.
Üyelerinin haklarını savunmak, emeğinin karşılığını almasını sağlamak ve çalışma ortamı koşullarını iyileştirmek temel görevleridir.
Ülkemizde sendika tarihine, oluşum ve fikir boyutuna girmeden güncel sendikalarımız ne yapar? Sorusuna cevap arayalım.
Üyelerinin özlük, mali ve sosyal haklarını savunma, koruma ve kollaması gereken sendikalarımız, dünyada eşi ve benzeri görülmemiş bir tekelci yapıya sahiptirler. Devlet destekli tekelcilik. 4688 sayılı KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI VE TOPLU SÖZLEŞME KANUNU 25. Maddesinde 24.06.2004’te yapılan bir değişiklikle üyelik aidatlarını işveren tarafından (kurum) yani devlet tarafından ödenmesi öngörülmüştür. Bu tarihten itibaren sendikal mücadele başka bir evreye geçmiştir. Aynı kanunun birinci maddesi şöyledir: “– Bu Kanunun amacı, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için…” kuruluş amacı teoride açık ve net olarak taleplerinin ağırlık merkezini üyelerinin yoğunluğu oluşturmalı iken uygulamada çeşit çeşit çıkar beklentileri hep bize bencilliği nedeniyle, asıl tabanlarını ihmal ederek, başka gruplara (yönetici güce, hükümete) yaranmaya ve karşılıklı çıkar ilişkileri ile bir bana bir sana paylaşımı yapan sendikacılığa döner. Bu da doğru ve etik bir sendikacılık değildir.
Devlet destekli aidat ödentileri yetmezmiş gibi özgürce örgütlenme hakkı; 25.08.2021 tarih ve 31579 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Görevlilerinin Geneline Ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali Ve Sosyal Haklara İlişkin 2022 Ve 2023 Yıllarını Kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşme'nin "Kamu Görevlilerinin Geneline Yönelik Mali ve Sosyal Haklar" başlığını taşıyan İkinci Kısmının "Kamu Görevlilerinin Geneline Yönelik Toplu Sözleşme" başlığını taşıyan Birinci Bölümünün "Toplu Sözleşme İkramiyesi" başlığını taşıyan 23. Maddesinde; “(1) 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 4 üncü maddesinde yer alan "üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine" ibaresi, "kamu görevlisi sendikasının kurulu olduğu hizmet kolundaki sendika üyesi olabilecek toplam kamu görevlisi sayısının en az %1'inden fazla sendika üyesi kaydeden sendikalara üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine" şeklinde, "kırkbeş Türk Lirası" ibaresi "2119 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarda" şeklinde uygulanır. (2) Birinci fıkraya göre üye sayılarının tespitinde ödeme tarihi itibariyle Resmi Gazetede en son yayımlanan "4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu Gereğince Kamu Görevlileri Sendikaları ile Konfederasyonların Üye Sayılarına İlişkin İstatistik Hakkında Tebliğ" esas alınır.” Düzenlemesiyle gasp edilmeye çalışıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51, 53, 128. Maddeleri, 4688 sayılı Kanun, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 657 sayılı Kanunun 22. Maddesi, 87 ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartının 5 ve 6. Maddelerine açıkça aykırı düzenlemeye karşı açılan dava sonucunda Danıştay 12. Dairesince iptal etmiştir. Bu iptal kararı dahi sarı sendikacılık anlayışının çıkarcı yandaşlığını durduramamıştır. Üye kayıplarını engellemek, aidat kesintilerini durdurmak, akan para musluklarının (ki bunlar üyelerini salt aidat olarak görüyor) devamlılığını sağlamak için şeytanın bile aklına gelmeyeni yaptılar. Danıştay’ın Anayasal ilke ve esaslarla uyumlu kararının ardından bu kez sendikal hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı mahiyette bir düzenleme bu kez yasa ile getirilmek istenmiş; 28.12.2022 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7429 Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna eklenen düzenleme ile Anayasal ilke ve esaslarla bağdaşmayan, ülkemizin usulüne uygun olarak kabul ettiği uluslararası sözleşme ve antlaşmalara da açıkça aykırı bir takım düzenlemeler getirilmiştir.
Bu düzenleme sayesinde bir nebze de olsa aidat kayıplarını durdurmanın yanında; ekonomik, özlük ve sosyal hakları buçuk zamlara satılmış zavallı çalışanın sırtından lüks ve şatafatlı yaşamlarını sürdürmeyi şimdilik başardılar. Bu haksız ve anayasal ilkelerle bağdaşmayan düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edileceğini herkes biliyor ve inanıyor.
Devlet destekli sendika tekelciliğini İSTEMİYORUZ!
Mevcut hatalı ve arızalı sendikal anlayışı kabul ETMİYORUZ!
Çalışanların iradesini ipotekleyen bağnaz kurnazlığı RED EDİYORUZ!
Sendikacılığı, kendi çevresine menfaat temin etmekten öteye götüremeyen malum senler, yönetici atamalarında pazarlık ve iş takipçiliği basitliğine düşmüşler. Belirli etnik gruplara, siyasi görüşlere dayalı yapıları ile tabanı yansıtmayan, suni çoğunluklar kurmuşlar. Günün şartlarını kendilerine fırsat bilen bu sendikal anlayıştan nasıl kurtuluruz?
Gönül işi ve halka hizmeti Hakka hizmet olarak gören bir anlayış olmalı. Devlet hazinesine her ay büyük yük getiren ve milletin bütün bireylerinin hakkı, payı olduğu devlet destekli aidat ödentisine son verilmeli. Üyelerin hür iradeleriyle ve imkânları ölçüsünde aidat ödedikleri bir düzenleme farz olmuştur.
Ticari şirkete dönüşmüş, belirli vakıf, dernek ve cemaatlerin hizmetine girmiş, kuruluş amaçlarından sapmış sendikalardan hayır gelmeyeceğini artık çalışanların görmesi gerekir.
Rıdvan AY
Liyakat-Sen Genel Başkan Yardımcısı