DEVLETİ ÇALAN YÜZSÜZLER!
SİZLER, ALLAH’TAN BİLE UTANMIYORSUNUZ!
Ey devleti- Milleti çalan hainler!
Ey bu hainlere destek olan alçaklar!
Ey Kızılay'ı söğüşleyen vicdanı karalar!
Ey Milletvekilliği ''emekli maaşı'' alan yüzsüzler!
Ey birkaç yerden çifter çifter maaş alan aç keneler!
Ey 20 binin üzerinde çalar gibi maaş alan Milletvekilleri!
Ey ayda 40- 50 bin arası vurgun yapan danışmanlar!
Ey Belediyeleri hortumlayan kanı- nikâhı bozuklar!
Ey avradı, kızı ve damadını ballı maaşlarla işe koyanlar!
Ey 1150 odalı saraylarda oturup, uçak filoları kuranlar!
Anlatacaklarımı iyi dinleyin, dinleyin de biraz olsun utanın!
Beşikdüzü'ndeyim.
Kızım ve torunumla yürüyoruz.
Buz gibi havada, sırtında sadece ince bir entarisi olup tiril tiril titreyen 25 inde genç bir anne ile kolunda üstü başı dökülmüş küçük çocuğu tam karşımızdan gelirken gözüme iliştiler.
Zavallı anne ve çocuğu, elbisesizlikten dolayı öylesine üşümüşlerdi ki adımlarını dahi zorlukla atabiliyorlardı. Hatta karınları bile açtı.
O an, iki gün önce aldığım sırtımdaki yeni paltom'dan ve altında giydiğim deri montumdan, üst üste giydiğim iki kazağımdan ve dahası insanlığımdan utandım!
Zavallı annenin o perişan durumunu fark edince, hemen kızıma dönüp ''Kızım, şu genç anneyi görüyorsun, çocuğunla birlikte soğuktan donmuşlar. Onlara giymeleri için birer kazak ve kışlık bir etek alayım'' dedim.
Kızım da bana ''Baba, çok iyi olur ama acaba kabul ederler mi'' dedi. Bu arada zavallı anne ve çocuğu sokağın köşesini dönmüşlerdi.
Arkalarından koştum ve kendilerini uzun bir zaman aradım. Bulamayınca da kahroldum, içim acıdı. Geri dönüp eve geldiğimde üzüntümden tansiyonum 17- 18 arasına fırlamıştı.
O perişan hallerini unutamıyorum.
İçine, kazak, mont ve kışlık etek koyacağım çantamı elimden hiç bırakmayarak her gün şehre gelip o zavallı anneyi arayacağım, ta ki bulana kadar.
Ey bu devleti ve bu zavallı anne ile çocuğunun haklarını çalanlar ve de bu şerefsiz hırsızlara destek veren iki kere şerefsizler!
Görevi, makamı, rütbesi, konumu ne olursa olsun, bu devletten 10. 000 TL’den bir kuruş fazla maaş alanlar!
Ballı ihaleler, eşe dosta kıyaklar, uyduruk vakıflar ve bin bir türlü hilelerle milyarları götürenler!
Sizlere diyorum ki, sizler;
Ne insansınız!
Ne şerefiniz var!
Ne nikâhınız var!
Ne sütünüz temiz!
Ne Müslümansınız!
Ne vicdan, ne de ahlâk sahibisiniz!
Ne de annelerinizden dinlediğiniz ninniler Türkçe!
EY BEŞİKDÜZÜ BELEDİYE BAŞKANI!
Sana da bir iki sözüm olacak.
Bu şehirde tam iki yıldan beriye, Emekli Başkomiser Muhterem insan Cemâl Aksoy'un ücretsiz olarak verdiği 9 metrekarelik küçük bir dükkânda topladığım giyilmiş elbiseleri fâkirlere dağıtıyorum. Zaman zaman doğu İllerinin fâkir köy okullarına da gönderiyorum. Bana daha geniş bir yer bulmanız için sizden ricada bulundum. Bir yıl oldu halen daha bana bir cevap bile vermediniz. Daha doğrusu umursamadınız bile.
SN. RAMİS UZUN BEY!
Bu ne taş kalplilik?
Bu ne umursamazlık?
Bu ne merhametsizlik?
Bu ne ciddiyetsizlik böyle?
Yazıklar olsun, yazıklar olsun!
Sizden önceki Belediye Başkanı da ciddiyetten uzak, acımasız, merhametten yoksun taş kalplinin tekiydi. Fâkirlere- Muhtaçlara olan bu elbise yardımımızın olduğunu, Belediye Hoparlöründen bilerek ve kasten okutup halka duyuru yaptırmamıştı.
Bütün bunlara rağmen siz eski Başkandan 10 gömlek daha üstünsünüz.