Lenin der ki;
‘’Artık iktidardayız, bütün şerefsiz alçaklar bizimledir’’
Lenin’in yukarıda ki sözü bugüne bakarak sizlere neyi hatırlatıyor?
Bana günümüzü ve bugünkü yandaş ve çanak yalayıcıları hatırlatıyor.
CÜCE VE SIĞ ADAMLARIN BÜYÜK DEV GÖLGELERİ
Bir ülkenin üzerini cüce, sığ ve küçük insanların büyük büyük gölgeleri kaplamış ve bu gölgeler kör gözlerce fark edilemeyip halen daha o yalancı dev gölgelerin sahiplerinden medet umuluyorsa, o ülkede güneş batıyor, sonu meçhullerle dolu zifiri karanlık ve sabahsız bir gece başlıyor demektir…
ATATÜRK’E SALDIRANLAR!
Din üzerinden Atatürk’e saldırıların temelinde, saldıranların dine olan bağlılıkları değil, geçmişte dedelerinin Bizans, Ermenistan ve Pontus’u kurma hayallerinin Atatürk tarafından yok edilmesi yatar.
AFGANLI VE SURİYELİLER!
Yurdumuzu kirli bir senaryo gereği işgâl eden Afganlı ve Suriyelilerin kalıcı olmaları için çaba gösteren akademisyen, yazar, çizer, siyâset erbabının dedeleri de Mondros sonrası Anadolu’ya çıkarma yapan İngiliz, Yunan, İtalyan ve Fransızların kalmasından yanaydılar ve bu sebeple işgâl ordularıyla işbirliği halindeydiler.
Yerli işbirlikçiler;
Dün de vardırlar.
Bugün de varlar.
Yarın da olacaklar.
Bunların soyları pis, kanları bozuk, sütleri necisdir.
SİZLERİ İYİ TANIRIZ!
1920’lerde İngiliz işgâl kuvvetlerinin yüksek rütbeli subaylarının kollarına girip evinize getirdiğinizi, karşılıklı birer kahve içtikten sonra; İngiliz subayları evde hanımınızla baş başa bırakıp sokağa çıkarak ‘’Şu an evimde bir İngiliz subayı var, bizim hanımla gönül eğlendiriyor’’ diyerek, alçakça ve şerefsizce öğündüğünüzü de henüz daha unutmadık!
İngiliz subayın biri hatıralarını yazdığı kitabında sizleri şöyle târif ediyor;
‘’Bunlar ne şerefsiz âdi yaratıklar. Bizleri zorla evlerine getirip, hanımlarıyla tanıştırdıktan sonra, hanımıyla bizi evinde yalnız bırakıp gidiyorlardı. Bunlar asla Türk olamazlar. Çünkü Türkler namuslarına düşkün şerefli insanlardır…’’
Türk ne zaman ayağa kalksa, yüz seksen derecelik bir dönüş yapar hemen kuyruklarınızı kıvırır ve Türk’e yılışırsınız. Utanmadan öyle hamasi nutuklar atarsınız ki dinleyenler de sizden daha iyi vatansever, daha dürüst, vatanına ve devletine daha sadık kişi yoktur sanır!
Bugün de Türk Devleti üzerinde kara bulutlar dolaşmakta ve hainler kol gezmekte yurdumun dört bir yanında. Bu durumu fırsat bilen bütün çakallar inlerinden başlarını uzatmışlar, kendilerine yeni efendiler, yalamak için yağlı çanaklar aramaktalar.
ÇAKALLAR BİLSİNLER Kİ;
Türk milleti, asker millet oluşundan dolayıdır ki kendisine ''Dedenin 9 Eylül 1922 de İzmir'den denize döktüğü palikaryaların geride kalan enikleri şimdi sana kefen biçiyor ''Ey Türk! Titre ve kendine dön'' emrini verecek bir komutan bekliyor.
BU TİTREYİŞ;
Romatizmal ağrıların veya yükselen sıtma ateşinin neticesinde meydana gelen bedeni bir titreme olmayıp, yüce bir imânın, yüksek bir asaletin ve eşsiz bir karakterin neticesi ruhlarda kopan fırtınadır.
BU TİTREYİŞ;
Genlerde mevcut olan Türklük mağmasının ısınarak kızgın lavlara dönüşüp cihanı sarsmasıdır.
BU TİTREYİŞ;
Türk’e has milli ve mânevi değerlere karşı duyulan muhabbetin gönüllerde yaktığı aşk ateşinin etkisiyle hücrelerde meydana gelen volkanik patlamalar olup, asil ve soylu insanlara mahsus bir titreyiştir.
BU TİTREYİŞ;
Milli ve mânevi bir cezbenin tezahürüdür.