Muhsin Başkan!
Sizi ve sizinle birlikte şehit edilen arkadaşların Erhan Üstündağ, Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya ve İsmail Güneş’i şehadetlerinizin 12. Yıldönümünde rahmetle anıyor, mahşere kadar ki makamlarınızın Peygamber Efendimizin kucağı olmasını niyaz ediyorum.
Muhsin Başkan!
Siz, üç günlük dünyada bugünküler gibi ne topaç olup döndünüz, ne fırıldak olup savruldunuz, ne birilerinin elinde düdük olup öttünüz, ne de dünya ve içindekilere meyledip birilerine yamak oldunuz.
Mertçe yaşadınız,
Ne var ki, kahpeler yüzünden yaşlanamadınız.
Arkanızda, isminizin geçtiği her yerde sizi hayırlarla yâd edip ruhunuza dualar gönderen, gözleri boncuk boncuk yaşlanan mütevâzi, bir o kadar da imanlı bir kitle bırakarak mü’mine yaraşır şekilde tertemiz göçtünüz bu kirletilmiş dünyadan.
Sizden sonra ne haramiler,
Ne dünyaperest dalkavuklar türedi.
Ne çakallar dadandı bizim bağlara.
Tamamı yılışık, tamamı arsız, kepaze.
Yeri gelmişken, milliyetçilik, ülkücülük denildiğinde mandada kıl, mangalda kül bırakmayan malum ve müseccel marka topaçlara, fırıldaklara ve düdüklere, sizin o meşhur sözünüzle sesleniyorum;
‘’İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok.’’
O' topaçlara diyorum ki;
Giden vatanın!
Giden senin karın!
Çalınan kızının iffeti!
Göz dikilen bacının bekâretidir.
Bunlardan kıymetli ne var ki, tümünü makama, menfaate değiştiniz?
Masum günâhsız gençliğe sesleniyorum;
Ey ülkücü genç!
Göz koyulan Türk'ün vatanı,
Çiğnenmek istenen namusu,
Yok edilecek olan Devletidir.
Millet olarak tek sana güveniyoruz ve tek tutar dalımız sensin!
Bizi bu şerlerden, kancıkların kahpece saldırılarından ancak ve ancak sen koruyabilirsin unutma!
Ey ülkücü genç!
Sen, Türk milletinin yegâne istiklâl ve istikbâl ümidisin, lâkin son yıllarda biraz kendi benliğinden, ülkücü ruhtan uzaklaşıp, Türk milletinin bekası için ömrünü vermiş, çilelerin en acımasızına, yokluğun en kahredicisine katlanmış ÜLKÜCÜ AĞABEYİLERİNE SÖVER VE ONLARI DÖVER OLDUN!
Yoook!
Sen bu değilsin
Ve sen bu olamazsın!
Seni böyle kimler bozdu?
Sen, Türk'ün kabul olan duasısın!
Sen, Allah'ın boğulmak istenen Türk'e uzattığı bir cankurtaran simidisin!
Ey ülkücü genç!
Bu 70 ini devirmiş Orhan Ağabeyini bir daha bulamazsın, sözüne kulak ver, seni sana belki de bir daha anlatma fırsatı bulamayacak, seni sana anlatırken ki ifadelerini gönlünün ve beyninin en müstesna yerine kazı!
ÜLKÜCÜ, NAMUSLU İNSAN DEMEKTİR!
Namuslu insan;
Bağrında ''Vatan yarası’’ diye bir yarası olup vatanı üzerine titreyen, bırakın bugünü, 1000 yıl sonrasının hesabını yaparak, asırlar sonra bu topraklar üzerinde doğacak olan Türk kızlarının iffet- Namus ve bekâretlerinin tasasıyla gece ve gündüz beyni zonklayıp, kalbi çarpan insandır.
NAMUSLU İNSAN;
Siyâsi liderini ma'bud edinip,
O'nun uşağı, kulu kölesi olup her yanlışına ve her ihanetine kılıf uydurmaz!
TÜRK ve NAMUS KAVRAMI
Dünya milletleri arasında namusuna en düşkün millet Türk milletidir.
Kastamonu evliyalarından merhum Mehmet Feyzi Efendi der ki;
''Allah hayâ, namus ve utanman duygusunun 10 da 9 unun Türk milletine vermiştir''
EY ÜLKÜCÜ!
Bağırlarınızın tam orta yerinde vatan yarası diye bir mübarek yaranız olsun!
Şayet böyle bir yaranız yoksa, YAZICIOĞLU, KILIÇKIRAN, ÖZMENEM, ÖNKUZU ve diğer şehitlerimizin kabirleri başına gidin oturun, tefekküre dalın ve onlara sorun bu yaranın sırrını ve ne demek olduğunu .
Vatan ve Türklük yarası olmayandan ne ülkücü, ne milliyetçi ve ne de insan olur!
Muhsin Başkan’ın ifadesiyle;
Önümüzde iki seçenek var!
Ya ibret almayanlar gibi tarihin tekerrürüne seyirci kalacağız, ya da bu ezberi bozacağız. Bizler ikinci yolu seçiyoruz.
Türk’ü felâkete götüren ihanet taşlarıyla döşenmiş kirli yollarda milyonlarla yürüyeceğine, inandığın ülkü yolunda tek başına yürü.
Muhsin Başkan,
Sizi ve sizinle birlikte şehit edilen Erhan Üstündağ, Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya ve İsmail Güneş’i rahmetle anıyor, mahşere kadar ki makamlarınızın Peygamber Efendimizin kucağı olmasını niyaz ediyorum.