BU NE HAİN PRANGA!
BU NE BÜYÜK BİR ŞANSIZLIK!
BU NE BÜYÜK VE KİRLİ EMPERYAL BİR OYUN!
En büyük şanssızlığımız;
Türk’ün fıtratından gelen ve sahip olduğumuz bunca nimetleri harekete geçirecek yegâne güç olan ülkücü hareketin, kendi siyâsi organizasyonu durumundaki MHP tarafından saraya yamak yapılıp, ABD ve Batı’nın tâlimatları doğrultusunda kirli emperyal prangalara vurularak etkisizleştirilmiş olmasıdır!
Ülkücüler, daha dün, rahmetli Türkeş ve şehitlerimiz de dâhil olmak üzere kendilerine ''Kan içici vampirler- Morg bekçileri- Eli kanlı câniler- Dinsiz hayvan sürüleri'' diyerek aşağılayanların, andımızı yasaklayıp, ''Türklük ayaklarımın altındadır'' diyenlerin saraylarına ne hazindir ki bugün yamak yapılmaya çalışılmaktadır!
Bunları yazdığımız da ise, kendilerini ülkücü yerine koyan lâkin ülkücü davayı bir türlü kavrayamayan zavallıların tenkitlerine maruz kalıyoruz.
Ülkücüler üzerinde oynanan kirli oyunları balkondan seyrettiğimiz ve de Başbuğumuzun ölümüyle masal olan hayâli bir LİDER- DOKTRİN- TEŞKİLÂT ninnisiyle uyutulduğumuz müddetçe;
Daha büyük yıkımlar yaşayacağız...
Türk milleti ülkücü omurgasından olup yatalak duruma düşecek...
Savunma refleksini kaybeden milletimiz acz içinde inim inim inleyerek çeşitli saldırılara maruz kalacak...
BAKIN NELERE SAHİBİZ;
Allah'in övdüğü bir milletiz...
Kur’an gibi ilâhi bir anayasamız var...
Eşsiz bir medeniyet ve benzeri olmayan bir asâlet...
Tarihi bile kendine hayran bırakan bir Türk tarihimiz...
Kürşat’tan Atatürk’e uzanan bir kahramanlar silsilesi...
Türkistan piri Hoca Ahmet Yesevi’den Hacı Bektaş Veli, Yunus, Mevlâna gibi sevgi ve aşk deryası ulular zinciri...
Dünyanın incisi mümbit toprakları ve akarsularıyla Allah'ın tapusunu Türklere kestiği cennet bir Anadolu…
Ve dahası;
Alparslan Türkeş’in rahle-i tedrisinde pişmiş,
O’nun Türk- İslâm kokulu gönül ikliminden nasiplenmiş,
Vatan aşkıyla yanıp ''fenafil vatan'' olmuş ülkücü gençlik…
Bunca ilâhi lütuflara sahip olmamıza rağmen aklını kullanmayarak hazine üzerinde oturup ele güne avuç açan zavallı birer dilenci durumundayız!
Kısacası;
Ülkü denizi üzerinde oturan dilenciler gibiyiz vesselâm.