Rahmi Hoca anlatıyor.
Bitlis’te bir okulda öğretmendim. Dersimiz resimdi. Çocuklar resimlerini yaptılar, sonra sırasıyla oturduğum masaya getirip kontrol ettiriyor, parafımı alıp yerlerine geçiyorlardı. İçlerinden birinin yaptığı resim ilgimi çekti. Ağzında sigara büyük bir adam elini uzatmış, küçük bir çocuğa doğru; “Çocuklar sigara çok zararlıdır” diyor. Dayanamadım sordum. Oğlum bu adam kimdir? Örtmenim bu sensin bu da benim. O anda ateşten sular tepeme döküldü. Çocuk bana dersimi vermişti. Onların yanında sigara içerek ne büyük bir hata yaptığımı anlamıştım. Bir daha elime bu mereti almadım.
Sıkıntımız tam da bu çocuğun anlattığı noktadadır. Değerlerden bahsedenler sanki efsunlanmış, her hatadan münezzeh yaşıyorlar. Ağzlarnda değerler düşmüyor, din iman edebiyatı bitmiyor, istismarın her türlüsünü yapıyorlar sonra masuma yatıyor milleti kandırıyorlar.Hukuk diyorlar katleden onlar, adalet diyorlar yok eden onlar, kardeşlik diyorlar yok eden onlar, hoşgörü diyorlar zaten esamesi okunmuyor. Dünya malına tamah etmeyin diyenlerin nasıl dünyalık için küçüldüklerini görüyoruz. Makam ve mevki için tüm değerleri poşetleyip çöplüğe atanlar içimizden birileridir. Yani ahlak abidesi kesilen ahlaksızlardır. Kokuşmuşluğun gerçek mimarları başkalarıymış gibi bir de iftiraya başlıyorlar. Birilerinin ektiği günah tarlasında mahsul derme işini toplum olarak kaçırmadık!..
Halbuki;
Bizler; bir zamanlar Allah için sever Allah için buğz ederdik. Şimdi biri seviyorsa seviyoruz nefret ediyorsa nefret ediyoruz.
Bizler; bir zamanlar Sağ elin verdiğini sol el duymayacak kadar hayır hasenatta yarışır, Allah için verirdik. Şimdi herkesin görmediği reklamını yapamadığımız hiçbir hayır ve hasenatı yapmıyoruz.
Bizler; bir zamanlar gıybet ve dedikoduyu “Ölmüş kardeşinin etini yemek olarak bilirdik.” Şimdi gıybeti, dedikoduyu menfaat kapmak için olmazsa olmaz görüyoruz, adına da algı diyoruz.
Bizler; bir zamanlar kul hakkı yemeyi af olunmaz bir günah olarak görüyorduk. Şimdi kul hakkı yiyip semirenlere makbul insanmış gibi itibar gösteriyoruz.
Bizler; bir zamanlar rüşveti alanı da vereni de melun olarak görüyorduk. Şimdi rüşvetin adına hayır, hasenatın adına bağış diyoruz.
Bizler; bir zamanlar ölülerin arkasında konuşmaz, ya da hayırla yad ederdik. Şimdi ölen kişi bizden değilse arkasında demediğimizi bırakmıyoruz.
Bizler; bir zamanlar namazı Allah rızası için kılardık. Şimdi cemaat bizi görsün diye camilere gidiyoruz.
Bizler; bir zamanlar cenaze namazında bulunmayı bir görev görürdük, cenaze sahiplerinin acısını paylaşmak için giderdik. Şimdi orada kulis yapmak ve sosyal medyada paylaşmak için gidiyoruz.
Bizler; bir zamanlar devlette kural kaide teamül görürdük. Şimdi kuralı da kaideyi de, töreyi de tanımıyoruz.
Bizler bir zamanlar sevdirirdik, kolaylaştırırdık, birleştirirdik. Şimdi ise nefret ettiriyoruz, zorlaştırıyoruz ve ayrıştırıyoruz.
Bizler çok değiştik çok. Ya üzüm üzüme baka baka karardı, ya da ak gömlek üzerindeki kiri gösterdikçe kirin sınırı kalmadı. Artık bu piyasada iyilere yer yok, ahlaklılara yer yok, dürüst ve namuslu insanlar mahkum, zalim ve ahlaksızlar hakim konumdalar. Kokuşmuşluk ruhumuzu sarıp sarmalamış ve ne yazık ki kokuşmuşluğa alışmış bir toplum olduk. İmkansız değil ama; bu bünye artık temiz hava vermeye çalışanları zor kabul eder gibi!.Hal bu iken; gelecek adına tedirgin olunmaz da ne yapılır?