Görevden alınan Okul- Kurum Müdürleri mahkemeleri kazanmaya devam ediyor, ancak tetikçi Şube Müdürleri veya İlçe Müdürleri toplanıyor tekrar başarısız ilan ediliyorlar. Mahkeme bunu hukuksuz buluyor, ağalar arkadan dolanıp yeni bir yönetmelik hazırlıyor. Bu kez de İlde mülakat yapılmaya başlanıyor. Puanlama yapılıyor fakat okul falan açılmıyor, atamalar yapılmıyor puanları derin dondurucuya koyuluyor. Ne zaman kendi adamların mülakata çağrılınca o zaman onlara yüksek puan vererek ve sonra da atama hesapları yapılıyor. Doğaldır ki mahkemeleri kazanıp mülakatla oyalanan kurum yöneticileri tekrar havalarını alıyorlar. Bu kısır döngü böyle devam edip dururken tabi ki bu hukuksuzluğa sebep olanların cebinden değil milletin cebinden hovardalık yapılıyor.
Hovardalığın Türk Dil kurumuna göre anlamı zevki için para harcamak demektir. Elbette zevkler ve renler tartışılmaz. Her zevk deyince aklımıza aşk meşk işleri gelmemelidir. Bazen birileri de bizi kendi zevkleri için para harcamaya mecbur bırakabilir. Söz gelimi son birkaç ayda İstanbul özelinde atmış tan fazla Okul -Kurum Müdürü açtıkları davaları kazanmışlardır. Bunlardan kimileri üçüncü mahkemeleri de kazanmışlardır. Her mahkeme sonucunda avukatlara ortalama 750 lira devlet kasasında çıkmaktadır. Ortalamadan iki dava kazanıldı derseniz 120X 750= 90000 lira etmektedir. Bir de bu mahkemeleri kazananların büyük bir bölümü tazminat kazanmışlardır. Kişi başı ortalama 2000 lira tazminat sayarsanız varın siz hesaplayın. Yani davayı kazandıkları tarih itibariyle ek dersler ve başka kayıpları devletçe ödenmiştir.
Bu sadece İstanbul da bize ulaşan bilgiler ışığında son iki veya üç aylık dönemin devlete olan maliyetidir. Bir de bu durumu Türkiye geneline yayarsanız ve son iki yıllık dava kayıplarını dikkate alırsanız devlete ne kadar büyük bir külfet getirdiğini varın siz düşünün. Bu ödemeler son mu olacaktır? Kesinlikle hayır. Çünkü son yapılan mülakatlara da dava açılacak ve yine davalar kazanılacak ve yine milletin parası göz göre göre avukatların cebine akacaktır.
Peki bütün bunlar neyin inadıdır, neden hukukun verdiği kararın gereği yapılmamaktadır? Milli Eğitim Bakanlığı neden Milletimizin paralarını birilerinin zevki için hovardaca harcamaktadır. Bunun bize göre tek cevabı vardır. Bu da devletin paralelinde kurulan sözde sendikanın baskılarıdır. Eğer bu sendika mahkeme kazansalar dahi kurum yöneticilerinin göreve dönmelerini zinhar istemiyorsa ve Bakanlığın Bürokratları da bu talepleri karşılamakla kendilerini sorumlu görüyorlarsa, o zaman bu tazminatları neden sendikaca ödetmiyorlar da garip gurabanın vergisinden toplanan paralardan ödüyorlar. Bu Milletin sırtından hovardalık yapmak değil midir? Yok eğer sendika müdahil değil de, bürokratlar bu inadı sürdürmekteler ise o zaman neden kendi maaşlarından ödemiyorlar da garip gurabanın parasından ödüyorlar. Hani seçim meydanlarında ateşli nutuklar atıyordunuz, biz garip gurabanın dostuyuz diyordunuz. Hani biz kimsesizlerin kimseyiz diyordunuz. Bu mudur sizin garip gurabanın hakkını korumanız. Onların emanetlerini kendi kuru inadınız ve hukuka karşı çıkmak pahasına hovardaca harcamanız hangi değerle izah edilebilir.
Sonuç olarak gelin bu inadınızdan vazgeçin; birlik ve beraberliğe ihtiyacımızın olduğu bu dönemde hukuksuzluktan ısrar etmeyin. Hukukun gereğini yapın, hem milletin emanetini koruyun hem de hukuk devleti olduğumuzu gösterin.