7 Haziran seçimlerinde Milli Eğitimin içinde bulunduğu çıkmaz muhalefetçe yeterince dillendirildi diyemeyiz. Dahası olup bitenlerin pek farkında olduklarını da sanmıyoruz. Oysa neredeyse bu ülkede yaşayan her ailenin az çok irtibatlı olduğu bir kurumdur Milli Eğitim. Dahası canından çok sevdiği evladının geleceğinin şekillendiği okullar bu kurumun bünyesindedir. Siyasiler oy aldıkları ailelerin evlatları için neler yapacaklarını ortaya koymalı mevcut yanlış giden işleri de dillendirmelidirler.
Öğrenci yetiştirilmesinde üç ana unsur vardır. 1-Öğretmen 2-Aile 3- Çevre
Aile ve çevreyi düzeltmek ha deyince mümkün olmuyor. Bunun için ülkemizde yükün en ağırı öğretmen ve okulun omzunda kalmış oluyor. Gerektiğinde aileyi hatta çevreyi de eğitmekte öğretmene düşebilmektedir. Peki mevcut hükümetin her alanda olduğu gibi öğretmen yetiştirme politikasının da ideolojiye dayandırması bu ülkeye hayır getirir mi? Aksini iddia edebilirler. Ancak bu iddiayı çürütmek için aday öğretmenlerle konuşmanız yeterli olacaktır. Hükümete yakın sendika mensubu olmazsan asaletin gelmez tehdidiyle karşı karşıya kalan öğretmen mesleğin ilk günlerinden itibaren heyecanını yitirmekte ve değerlerinden taviz vermek zorunda bırakılmaktadır. Bu ruh haliyle siz öğretmenin erdem ve fazilet sahibi, ahlaklı, dürüst, namuslu, sorgulayan- düşünen hak mücadelesi veren bir nesil yetiştirmesini bekleyebilir misiniz? Bu eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur. O halde muhalefetin sesini yükseltmesi gereken birinci öncelik aday öğretmenlik sürecinde yaşanan yandaşlık algısıdır.
İkinci önemli husus idarede kadrolaşmaktır.
Okulların aile birliklerine kadar müdahale eden hükümet işin ehli ve kendilerinde olmayan binlerce kurum müdürünün görevine son vermiştir. Bu da yetmemiş müdür yardımcılarına bile müdahale etmişlerdir. Aile Birlikleri de mahalle temsilcilerinin vesayetiyle seçilmeye başlanmıştır. Bu kadar siyasete bulanan okulların verimli olmasını beklemek akla ziyandır.
Üçüncü önemli itiraz lise kapatmaya ve temel liselerin açılmasına olmalıdır.
Özel okullara yönlendirmeler hızla artmaktadır. Bu durum eğitimin kalitesini arttırmıyor bilakis düşürmektedir. Çünkü birkaç marka okul olmuşların dışında devlet teşvikiyle birlikte derdi yalnızca para kazanmak olan bol sayıda özel okul türemiştir. Bu okulların öğretmenlere verdikleri ücretler son derece düşük kalmaktadır. Çünkü bu okullarda görev alan öğretmenlerin çoğu KPSS kazanamadıkları ve devlette öğretmen olamadıkları için buralara yönlenmişlerdir. O halde geçim sıkıntısı çeken öğretmen başarılı olabilir mi? İş veren açısında bakıldığında okulunu ayakta tutabilmek için öğrencilere oldukça tavizkar davranmakta devlet okullarının af edemeyeceği birçok suçu cezasız bırakmakta veya görmemezlikte gelmektedir. Bu durum ise başarıdan ziyade yılını doldurup diploma alsına evriliyor. Nasılsa mezun olunca bol sayıda özel üniversite var para basılır orada da okunur. Böylece işlem tamamlanmış olur.
Dördüncü itiraz edilmesi gereken TEOG yerleştirmelerindeki karmaşadır.
Yerleştirmeler sırasında bazen puanı düşük öğrenci iyi okula puanı yüksek öğrenci ise yerleşecek okul bulamamaktadır. Puanı Anadolu Liselerine girmeye yetmeyen öğrenci eğer liseye gitmek istiyorsa özel bir lise tercih etmek durumundadır. Çünkü devlet lisesi yoktur. Böylece TEOG puanı bir Anadolu Lisesine yetmeyen devlette ancak Meslek Lisesine gidebilecek öğrenci dümeni özel liseye kırmaktadır. Bu durumdaki bir lisenin başarısını varın siz tahmin edin.
Beşinci husus ise mevcut Anadolu ve Meslek Liselerinden mezun olan öğrencilerin başarı durumudur.
Neden bir öğrenci dershanelere ihtiyaç duymadan Üniversite sınavını kazanamamaktadır. Ya sıkıntı sınav sorularındadır, ya da okullardadır.
Dershanelerin kapatılmasıyla birlikte açılan Temel Liseler şu anda son sınıf öğrenci kayıtlarıyla dolmuş neredeyse devlet liselerinin son sınıfları boşaltılmıştır. Vatandaş Üniversiteye hazırlarlar umuduyla çocuğunu bu okullara yönlendirmiş böylece devlet liselerinde de bir karmaşa yaşanmasına neden olunmuştur. Devlet aslında hem devlet okullarının hem de Özel Liselerin insacımını bozmuştur.
Okullardaki her etkinlik siyasetin malzemesi yapılmaya başlandı, idareci atamaları ve kadrolaşmayı anlatmaya gerek bile yok. Hepsinden önemlisi öğretmenin o fedakarlık anlayışı, amatör ruhu öldürüldü. Muhalefetin bu ve benzeri konulara eğilmesi beklentisindeyiz.