Devletin en temel görevlerinden biri vatandaşına eğitimde fırsat eşitliğini sağlamaktır. Şimdi size iki okulu tanıtalım ve fırsat eşitliğinin geldiği boyutu görelim.
Okulun biri İstanbul- Sultangazi de Meslek Lisesi. Bu okulumuz ikili eğitim yapmaktadır. Haftalık ders saati 44 yani bu demektir ki sabahçılar günde 9 saat öğlenciler de 9 saat ders görmekteler. Bu okulda günde 18 saat ders verilmektedir. Bir ders saatini 40 dakika olarak hesaplarsanız hiç teneffüs yapılamasa bile 720 dakika ders yapılacaktır. Bu da 14 saat demektir. Teneffüsler 5 ila 3 dakikayla sınırlandırılmıştır, bunu da ilave ederseniz toplamda 15 saat 30 dakika okul açık kalacak demektir. Saat 7 de ders başı yapılırsa akşam saat 22.30 da ders bitecek demektir. Bu okulumuz meslek okulu olduğu halde bir tek atölyesi bile yoktur. Burada görev yapan öğretmen ve idarecilerin, öğrenci velilerinin çektikleri zorlukları bir düşünün.
Diğer okulumuz İstanbul-Başakşehir’de bir İmam Hatip Lisesidir. Bu okulumuzun üç tane spor salonu vardır. Her öğretmenin kendisine ait odası, zümre öğretmenler odası, müzik, resim ve iş atölyeleri mevcuttur. Tabi ki normal öğretim yapmakta yemek dahil öğrencinin her türlü ihtiyacı karşılanmaktadır. Bu iki okulumuz da devlete ait ve devletin vatandaşına sağladığı eğitimde fırsat eşitliğine bir örnektir. Cengiz Dağcı nın meşhur romanında “Onlar da İnsandı” diye sormuştu. İmam Hatiplere gidenler insan da Meslek liselerine gidenler insan değil midir?
Bir başka çelişkili örnek ortaokulu bitiren on binlerce öğrenci kendisine kaydolunacak bir okul bulamadığı için Açık Liselere yönlendirilmiş durumdadır. Bu öğrencilerin velileri çocuklarının bir liseye kaydolmasını istiyorlar. Çünkü Açık Lise demek çocuğun sokakta kalması demektir. Oysa devlet mecburi eğitimi 12 yıla çıkartarak bu çocukları sokaktan kurtaracağız diye vatandaşa söz vermişti. Bu demek oluyor ki söylenenler sadece sözde kalıyor. Okullara yerleştirmediğiniz bu çocuklar insan değil midir?
Bir başka sıkıntı da Orta Okulların müstakilleşmesiyle ortaya çıktı. Malum ilkokullarda veliler daha hassas oldukları için okullara maddi olarak katkı sağlıyor ve sağlamaya devam ediyorlar. Ancak Orta Okullara aynı oranda veli katkısı yapılmıyor. Devletin ise hiçbir katkısı yoktur. İlkokullara veliler, liselere devlet az da olsa kaynak aktarmakta özellikle yoksul semtlerdeki Orta Okullar ise dökülmektedir. Birçok okul temizlik elemanlarını çıkartmakta zorunda kalmış bu okullar Allah’a emanet gitmektedir. Sanırım bu da eğitimde fırsat eşitliğine iyi bir örnektir. Yine soralım; Orta Okullar da okuyan çocuklar insan değil midir? Çünkü hakikaten yoksul semtlerdeki bu okulların temizliği yeterince yapılmıyor. İleri ki aşama da problemler daha da çoğalacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı önce Allah’a sonra malum sendika, dernek ve vakıflara emanet. Hal böyle olunca garibanın çocuğu kimin umurunda! Sendikanın derdi kadrolaşmak daha çok kadrolaşıp bu kadroların baskısıyla üye sayısını arttırmaktır. Vakıf ve derneklerin derdi ise özellikle İmam Hatipleri kendine yandaş devşirmek aracı alanı olarak kullanmaktır. Ya diğerleri? Aman altta kalanın canı çıksın. Bizim Bakanlığın fırsat eşitliğinde anladığı budur ne diyelim. Bize düşen de yitip giden nesillerin ardından “Onlar da İnsandı” demek kalıyor.