Milli Eğitimde yeni bir mülakat dönemine giriyoruz. YıllardıIr tiyatrodan farksız bir oyun sergilendi. Defalarca bunları belgeledik, kendileri de itiraf ettiler ancak hiçbir netice alamadık. Şimdi yeni bir dönemde Sözleşmeli öğretmen, Müdür, M.Yardımcısı ve Şube Müdürleri mülakat süreci başladı. Birçok kardeşimin adil olmazlar diye umudunu yitirip kenara çekildiği günleri yaşıyoruz. Ancak biz umudumuzu yitirmiyoruz. Çünkü er geç Türk Milletinin mayasında var olan adalet duygusu tecelli edecek inancımızı hep koruduk korumaya devam ediyoruz.
Devlet kültürümüzü yetkililere bir kez daha örnekleriyle hatırlatmak istiyoruz.
Yusuf Has Hacip diyor ki; Türk törükten gelir-törük töreden ve törede adaletten gelir. Töre Allah’ın insanlar için koyduğu düzenin adıdır.-Düzenin esası ise yerli yerine oturtmaktır. Kaşgarlı Mahmut Divanı Lügat-ı Türk’te “Zor devlete girerse töre bacadan çıkar” diyor. Hem zulmün ne kadar pahalıya mal olacağını belirtiyor, hem de Töre nin devlet yönetmedeki önemini bir kez daha hatırlatıyor. Töre “adalet” ile zulmün yan yana duramayacağını açıkça ifade etmektedir.
Yine Yusuf Has Hacip’in devlet yönetme felsefesini adalete dayandırır, töre güneşini adalet olarak tanımlar. O halde töre ile adalet aslında farklı şeyler değildir. Törenin kaynağını, ışığını menbasını töreye dayandırır. Adalet yer ile gök arasındaki direktir. Siz onu oradan alırsanız gök kubbe başınıza çöker düşüncesi de adaletin olmadığı ülkelerde huzur olmaz, düzen bozulur ve huzurunuz kaçar ifadesinden başkası değildir.
Bilge Kağan Orhun Yazıtlarında sıklıkla Töreden bahsetmektedir. Töre olmadan adalet olmaz ya da adalet olmadan töre olamaz. Töresiz kişi kut kazanamaz, kut kazanamayan erdemli olamaz .İslamiyet’ten önce erdemlilik ve kut-kutluluk yönetenlerin özelliğiydi. Bu özelliği taşımayanlar bir anlamda Tanrı tarafından görevlendirilmeyenler Kağan ya da Hakan olamazlardı. Çünkü kut-kutluluk ancak Tanrı vergisiydi. Tanrı bu özellikleri bir kağana vermeden tahtta oturursa ömrü uzun olmazdı.
Nizam-ül Mülk ün siyasetnamesinde; “Padişahın, haftanın iki gününde adalet divanı kurup, zalimlerin şerinden mazlumların haklarını almaktan başka çaresi yoktur. Halkın da bunu bizzat kendisinden duyması, bu hususta bulunan en önemli kıssalardan bir kaçını anlatarak, her olay için birkaç örnek vermesi gereklidir. Sultanın mazlumları ve adalet isteyenleri haftanın iki gününde sarayına çağırıp onların şikayetlerini dinlediği memlekete yayılınca, zalimler ve müstebitler padişahın kendilerine vereceği cezadan korkarak ellerini millet malından ve zulümden çekerler.
Milli ve İslami terkibin mayaladığı siyasi aklın temeli adalettir.Topluma yönelik hizmetleri önceleyen bu anlayışın dilinde siyasetin anlamı Topluma hizmettir. Hz. Ali ise devletin dini adalettir diyerek aslında devletin vatandaşları arasında ayrım yapamayacağını söylemektedir.
Ziya Gökalp ise Mefkürenin kanunu adalet, ahlakı şefkattir. Demek ki mefküre Allah’ın yeryüzündeki vekilidir, diyor.
Osmanlı Padişahları “Zillu llah fi l-alem” sıfatını kullanırken Allahın dünyadaki gölgesi değil, ilahi adalet ve düzenin temsilcileri olduklarını bilirlerdi. Osmanlı hükümdarları, adaletsizliğin söz konusu olup olmadığını bizzat araştırırlardı. …Mesela kuruluş yıllarında padişahlar sabahları saray kapısının önünde yüksek bir yere çıkarak halkın şikayetlerini doğrudan doğruya dinlerlerdi.
Osmanlının kuruluş döneminde gayri Müslim biri Bilecik te bardak satmaktadır. Germiyan Oğullarından biri bardağı alır ama bedelini vermez. Adam Osman Bey’e giderek şikayetçi olur. Osman Bey hemen adamı buldurtur ve bedelini tahsil ederek gayri Müslime verdirir. Hemen bir emir verir sakın Müslüman halktan hiç kimse gayrimüslimleri incitmesin diye. Elbette bu olaya benzer yüzlercesi yaşanmıştır.
1. Muradı n Evranos Bey’ gönderdiği beratda şöyle demektedir.” Bil ki bir adem bir memlekete bey olmak iki kefeli teraziye benzer ki; bir kefesi cennette bir kefesi cehennemdedir. Heman neylerse eyle, şunlardan ola gör ki onların gözleri uyursa kalpleri uyanık ola. Cümlenin serçeşmesi adalettir. Anı ide gör ki Peygamber sallahu aleyhi veselam anın bir günini altmış gün ibadetten saymıştır.
Kuranı Kerimin birçok ayetinde adalet ile ilgili öğütler görülür. “De ki Rabbim adaleti emretti Araf- 29”114 Allah şüphesiz adalet ve iyilik yapmayı emreder.
“And olsun ki biz elçilerimizi açık açık burhanlarla gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, beraberlerinde de kitabı ve mizanı indirdik" el Hadid gibi birçok ayetlere göre adalet nizamı ve intizamı temin eder. Peygamber Efendimizin “ Bir günlük icra-yı adalet atmış yıllık ibadetten üstündür.” İmam Gazali Devlet başkanların ter.
Fudeyl bin iyaz “Eğer duamın Allah katında kabul olacağını bilseydim, adil sultandan başkasına dua etmezdim. Çünkü kendinin ve Allah Taala nın dininin kurtuluşu, dünyanın imarı ancak adaletle mümkündür, diyor.
Sonuç olarak; adaletsizlik umutsuzluk doğurur, yarına güveni bitirir. Bunu kırmak için;devleti yönetenler ya adaletle hükmedeceksiniz,ya da Türk’ün değerlerini istismar etmeyeceksiniz.