İstanbul Kamu Sen olarak 1 Aralıkta başlattığımız yardım kampanyası nı 6 Aralık günün de noktaladık ve 7Aralık Salı günü iki tır dolusu başta gıda ve battaniye olmak üzere yardımı Yayladağı na götürmek üzere yola çıkarttık. Bizler de dört kişilik bir heyetle Çarşamba günü sabah 5.30 da evimizden ayrılarak Sabiha Gökçen Hava alanından Hatay’a uçmak için vardık. Hatay’a saat 10 civarında ulaştık. Buradaki sendika başkanımızla görüştükten sonra Yayladağı na doğru yola çıktık.
Yayladağı; Hatay ilimize bağlı yurdumuzun en güney ucunda, Suriye sınırına sıfır noktada, etrafı dağlarla çevrili derin bir vadiye yerleşmiş küçük bir Anadolu Kasabasıdır. Burada bizleri Türkmen Komutan Ebubekir, MHP İlçe Başkanı Celal Atmaca ve yardımcısı Mustafa adındaki bir arkadaş karşıladı. Tuttukları deponun önüne çekilen ilk Tır da ki malzemeleri yaklaşık on beş Türkmen genci taşıdı. Bunlardan birisini getirip tanıştırdılar. Diş Fakültesi ikinci sınıftan terkmiş. Babasını kaybetmiş, ailesinin diğer fertleriyle birlikte Yayladağı’nda küçük bir eve yerleşmişler. Tahsiline devam etmek istiyor ancak nasıl olacağını bilmiyor. Kendisini YÖK e yönlendirdik, yine de irtibat halinde olalım yapabileceğimiz bir şey olursa bilgilenmek istedik.
Sonra Mustafa cebinden bir liste çıkarttı. Liste iki guruptan oluşuyordu. Birinci gurup; Ailesi geride kalan yani şehit ailesi, diğeri ise Ailede Şehit olanların listesiydi. Bu listede olanların hiçbiri çadır kamplarda kalmıyor. Ev denilebilecekse; bir gözlü, azami iki gözlü evlerde oturmaktalar. Maddi imkanları yok. Gönderilen yardımlarla geçiniyorlar. Celal Başkan gıda kolilerini tek tek açıp ortaya yığdı. Yeniden koliler oluşturmaya başlarken bir evde ihtiyaç olabilecek ne kadar gıda ihtiyacı varsa onları kolilere yerleştirip listede isimleri bulunan şehit ailelerine göndermeye başladılar. Bizler gece saat yirmi ikiye kadar bu çalışmaları bazen izleyerek bazen yardım ederek gözledik.
Bu arada Ebubekir Komutanla yetimhane dedikleri yere gittik. Burada hepsi Suriye Türkmenleri kırk kadar dul kadın ve seksen beş yetim çocuk kalıyordu. İhtiyaçlarını tespit edip depoya yönlendik. Ebubekir Komutanın aracına ihtiyaçları yükleyip yeniden yetimhanenin yolunu tuttuk. Buradan sorumlu bir hanımefendiye ihtiyaçlarını sorduk.
Onlar içeride bize bir liste yapmaya çalışırlarken bizler de Ebubekir komutan ve Mustafa Başkan la sohbete koyulduk. Ebubekir Suriye ordusunda Albaylığa kadar yükselmiş bir Türkmendir. Dört yıl önce Türkiye de en üst düzeyde yetkililerle görüşmüş. Yetkililer kısa sürede Suriye de yönetim değişikliği olacak sizler de bu yeni yönetimde görev almak istiyorsanız silahlanıp Esad’a karşı mücadele başlatmalısınız denilmiş. Önce silahları kendi paralarıyla satın almışlar. Daha sonra İstanbul da muhaliflerin toplantısı yapılmış. Bu toplantıdan sonra başta Amerika olmak üzere Türkiye’den bol miktarda yardım almışlar. Geniş bir alana hakim olmuşlar. Ne zaman ki Kürtler bağımsız hareket etmeye başlayınca yardımlar bıçak gibi kesilmiş. Zaten kendi içlerine yerleştirilen kişiler vasıtasıyla silahlar dağıtılıyormuş. Ortalık bozulunca ağır silahlıların bir kısmı El Nüsra ya bir kısmı İŞİD’e diğer bir bölümü de PYD güçlerine katılmaya başlamışlar. Türkmenler burada yalnız bırakılmış ve hakim oldukları alanlar terk edilmiş Türkmen Dağına çekilmişler. Şimdi tamamen yalnız kalmış durumdadırlar. Rusların desteğiyle Suriye ordusu bütün gücüyle saldırmaktadır. Şu anda Türkmen Dağında Azerbaycan ve Türkiye’den gelen gönüllüler sayesinde direndiklerini söylüyor. Ebubekir Komutanın başta kız kardeşi olmak üzere ailesinden birçok kişi ağır işkencelerden sonra öldürülmüş. Şimdi son derece ümitsizce kendi topraklarını koruyabilirlerse mutlu olacaklarını söylüyorlar. Sonuç olarak kendilerini Rusların ve Esad’ın önüne atılmış yem gibi görmekteler ve eski günlerini mumla aramaktalar.