Adamın biri, ilk defa geldiği şehrin tarihi çarşısına uğradığında, bir dükkana girerek;
-Hatıra eşya almak istiyorum demiş. Ne tavsiye edersiniz?
Dükkan sahibi yaşlı zat, tepeden tırnağa süzüp:
-Burasının en meşhur malı, aynalardır evladım, demiş. Ama onları almaya güç ister.
Adam hiç düşünmeden:
-Ben yaşadığım şehrin en zengin insanıyım, diye atılmış. Benim için para önemli değil.
İhtiyar dudak büküp:
-İnşallah gücün yeter, demiş. Çünkü padişahlar bile alamadı onları.
Adam ses tonunu iyice yükselterek:
-Benim elde edemeyeceğim hiç şey yoktur!...diye direnmiş. Fiyatları ne kadar?
İhtiyar adam:
-Seçeceğin aynaya bağlı, diye gülümsemiş. Günümüze ait aynaları normal fiyata alabilirsin. Fakat eski aynalar pahalıdır. Hele hele antikalara gücün yetmez. Ama geleceğin aynası bedavadır, fakat onu da görsen pek beğenmezsin.
Adam, bu sözleri pek anlamamış. Ama merakından da çatlayacak gibiymiş. Aynaları bir an önce görmek istediğinden, yaşlı adamın koluna girip, dükkanın arka bölümüne geçmiş.
Yaşlı adam elindeki baston ile işaret ederek:
-Sana ilk önce günümüze ait aynayı göstereyim, demiş. Çerçevesi gümüştendir. Fiyatı ise sadece üç altındır.
Adam, duvarda asılı duran kristal aynayı kısa bir süre incelemiş. Ve ona bakarak saçlarını düzelttikten sonra:
- Bunun bir özelliğini görmedim, demiş. evim de bundan üç dört tane var.
Yaşlı adam, seke seke ilerleyerek:
-O halde bu aynaya bak!... demiş. Çeyrek asır öncesine aittir. Çerçevesi bakırdandır. Fiyatı ise üç yüz kese altındır.
Adam:
-Herhalde şaka yapıyorsunuz, diye gülümsemiş. Böyle basit bir ayna, on altın bile etmez.
İhtiyar adam:
-Ben sana söylemiştim!... diye kızmış. İsterseniz vazgeçin.
Adam, iş olsun diye aynaya baktığında, bağırmamak için kendini zor zapt etmiş. Gözlerini ovuşturarak baktığı aynadaki görüntü, onun yirmi beş yıl önceki haline aitmiş. Ne başının büyük bölümünü saran beyaz saçlar varmış bu görüntüde, nede yüzünü kırış kırış eden derin çizgiler.
Adamın aynaya takılan gözleri, biraz sonra fal taşı gibi açılmış. Çünkü aynadaki gençlik görüntüsünün hemen arkasından, sevdikleri geçiyormuş birer birer.
Büyük bir dehşet içinde:
-Aman Allah'ım!... diye bağırmış. Bu geçen, kız kardeşim değil miydi? Hem de henüz kanser olmadan önce. Daha sonra, en sevdiği teyzesi ve dayısı da geçmişler, adamın görüntüsü ardından her ikisi de çeyrek asır önceki halleriyle.
Adam dayanamayıp başını çevirmiş aynadan.Kardeşimi özlemiştim, dayımı ve teyzemi de.
Bu işten vazgeç!... demiş. Zaten bir çok insanda öyle yaptı.
-Peki!... demiş ihtiyar. Şu gördüğün bir antika aynadır. Çerçevesi ahşaptır. Değeri ise bin kese altın eder.
Adam, oraya doğru ilerlerken, korkusundan vazgeçmiş. Ama merakını yenemeyip aynaya baktığında, küçük bir çocuk gibi çığlık atmış.
Yedi sekiz yaşlarında bir çocuk duruyormuş karşısında. Soluk yüzlü, incecik. dişleri dökük ve saçları dağınık bir çocuk.
-Aman Allah'ım!... diye bağırmış. Bu benim çocukluğum cebimdeki sapan bile duruyor.
Adam, biraz sonra sendeleyerek duvara tutunmak zorunda kalmış. Bu sefer, 30-35 yaşlarındaki halleriyle annesi babası geçiyormuş geriden. Daha sonra da, nur yüzlü dedesi. Annesi her gün defalarca yaptığı gibi öpüvermiş onun yanağından. Babası ise, her zaman ki şakacılığı ile, ensesine bir şaplak atmış yavrusunun.
Adam, kaçarcasına uzaklaşmış oradan. İhtiyarın yanına yığılmış ağlayarak.
Yaşlı adam:
-Gerçek aynalar böyledir evladım!... demiş. Bu yüzden de ulaşılmaz onlara.
Adam, biraz olsun kendine geldiğinde, dükkandan dışarı atmak istemiş kendini. Fakat tam çakacakken:
-Bedava aynalardan söz etmiştiniz, demiş. Onu da merak ettim.
İhtiyar adam:
-Ona hiç bakma evlat!... diye atılmış. Bugün çok fazla yoruldun, kalbin dayanmaz.
-Mutlaka bakmalıyım!... diye ısrar etmiş adam. Gördüğüm şeylere alıştım artık.
Yaşlı adam, çaresiz kabul etmiş ve duvarlara asılanlardan farklı olarak, dükkan döşemesinin üzerine bir aynayı gösterip:
-İşte bu da geleceğin aynası!... çerçevesi altından olup bedavadır. Ama onu hiç kimse almadı.
Adam:
-Geleceğin aynası ha!...demiş. Üstelikte altından ve bedava...
İhtiyar, hiç sesini çıkarmamış. Adam ise aynaya doğru ilerlemiş ve bakmak için yere eğildiğinde orada yığılmış kalmış.
Yaşlı adam:
Geleceğin aynasında ne göreceğini tahmin etmen ve ona göre hazırlıklı olman gerekirdi evladım, demiş. Senin gücün yetmedi demek ki!...
İhtiyar adam, müşterisinin cansız vücudunu kucaklarken, onun aynada ki görüntüsüne bakmış. Kuru bir iskelet görüyormuş.
Hiç durmayın hemen aynaya bakın.
Ne görüyorsunuz? Hiç bir şey mi?
O halde.....
Geçmişte yaptıklarınızı, şu anda yapmakta olduklarınızı, üzdüğünüzü... Kıramadıklarınız zaten dua edecektir. Onları es geçin... Daha ne kadar ömrünüzün kaldığını... İnsan olarak hayatta imza atıp atmadığınızı... Gerçekten bir şey yapabilmiş misiniz? Yapmayı düşünüyor musunuz? Aynaya bakıp görebiliyor musunuz insan olmanın erdemliliğini, gerçek kimliğinizi... Muhakeme yapın... Tefekkür edin....
Sık sık aynaya bakın, yukarıdakilere ekleyecek daha o kadar çok şey var ki... Ekleyeceğiniz artıları kaydedin bir kenara. Siz kaydetmeseniz de zaten birilerinin kaydettiğini unutmayın.