Her canlının yaşamında belli evreler vardır. Tıpkı dört mevsim misali. Her canlı doğar, gelişir, yaşlanır ve kendine yaşam hakkı verene geri döner. kimi buna tabiat kanunu derken kimide yaradılışın gereğidir diyor. İnsan oğlunu da bu canlıların bir parçası olarak her canlının geçtiği bu evrelerden geçer. Öncelikle doğan her çocuk için sevinir çığlıklar atar, Allah'a şükürlerle o gelişi karşılarız, hiç düşünmeyiz ki bu doğan kişi yaşadığı zaman sarfında nelerle karşılaşır, karşılaşacağı zorlukları aşabilir mi, yoksa ona yenik mi düşer diye düşünmeyiz. Yani başta ağlayacağımız duruma gülerken, sonunda kendimizi göz yaşlarımıza boğarak hıçkıra hıçkıra ağlarız. Ne çare ki ne giden zamanı nede gideni geri getiremeyiz. Bırakın geri getirmeyi kendi sonumuzun da aynı olacağını hiç ama hiç düşünmeyiz. Zannederiz ki hayat hep böyle devam edecek. Yaşlı kişi de aynısını düşünmüştü, ancak hiçte düşündüğü gibi olmadığını ancak yaşlanınca öğrendi.
Atalar "Yaşlılık kapıya konulacak şey değildir" derken, gençlerin gülüp geçtiği görülür. Halbuki yarınlarda kendilerinin de yakalanıp kaçamayacağı bir durumun, şimdi tecrübe sahibi olan yaşlılar tarafından dile getirilmesidir. Bu sözün altında yatan gerçekler ise eskimiş bir arabanın yolda giderken her tarafından ses gelmesi gibi, yaşlının da uzuvlarının yorgun düşmüş vücudu taşırken verdiği ızdarap sonucunun dile getirilişidir. Artık hücrelerinin kendini yenilememesi sonucu yıpranmış olanların görevlerini ifa edememesi ile baş gösteren ağrılar, takatsiz ve güçsüzlük durumu bir şey yapamama, gözün görememesi, kulağın duyamaması ve unutkanlılar birlikte yapması gerekenleri hatırlamaması ve dişlerin dökülmesiyle yaşanan konuşma zorluğunun yanında hazımsızlığın başlamasını ifade eden bir sözdür bu söylenen söz. Tüm bu zorlukların gençlikte yaşanmamasıdır.
Bünye zayıf düştüğü için her türlü tehlikeye açık olması sonucu ve mikropların çok çabuk bir şekilde tahribat yapmasıyla birlikte bir çok hastalığın başladığı dönemdir yaşlılık. Bu nedenledir ki yaşlı insanlara daha bir ayrıcalıklı davranarak onların beslenmesine daha çok itina gösterip bulaşıcı hastalıklardan uzak tutulması gerekmektedir. O yorgun ve güçsüz bünye bir çok problemle uğraşırken birde bulaşıcı hastalıkla karşılaşırsa kaldırması mümkün olmayabilir. Güçlünün görevi güçsüzü korumak olup, tıpkı gençlerin de o insanların kendilerini koruyup kolladıkları gibi yaparak onları alaya alıp onurunu kırmadan bir insan gibi davranmaları gerekmektedir. Yapmazsa ne olur, yaşlı kişinin de kendisi gibi bir canı olduğunu kabul etmeyip o canı sahibine vermesine neden olursun. Yada yatalak hale gelen o insana bakmak zorunda kalırsın. Ha diyeceksin ki, ben onun sağlığında ilgilenmedim ki hastalığında ilgileneyim, işte o zamanda senin hastalığında bir başka sağlıklıda kişi aynı şeyleri yapar. Kendine yapılmasını istemediğini bir başkasına yapmak bencillik ve utanmazlık değil midir?
Yaşlı tecrübelerinden faydalanılandır. Onun yorgun ve güçsüz haliyle dalga geçilen bir oyuncak olmayıp insan olmasıdır. Yaşlıyı küçümseyip, hakir görmek ve ona hakaret etmek ne adap, ne edep'e sığar ve nede inançlarımızla bağdaşır. Zannetme ki bugün yaptığın çirkinlik yanına kar kalır, unutma ki, yarın misliyle sana geri döner. İşte o zaman eyvah dersin ama tavşan çalıyı dolanalı çok olmuş olur. Yaşlıya en azından gençliğinde bizlere verdiği hizmetten dolayı saygı duyup hoş görüyle yaklaşmasını bilelim. Bugün görmediklerin yarın senin görünmezlerin olmasın istemiyorsan ona göre davranmalısın. Yaşlı kardeşim elbette sizin içinizden de sizi rencide edecek davranış sergileyenler çıkacaktır, bunlarında doğal karşılanması gerekmektedir. Kim bilir o yaşlının neyi vardır da, böyle yaşına yakışmayan davranışlarda bulunuyor. Acaba hastamı, evden mi kovuldu, aç ve susuz mu kaldı da kendini sokaklara atıp derdine çare arar oldu. Tüm bu olumsuzlukları da düşünmek gerekmez mi? Çocukların yaptıkları her şey hoşgörüyle karşılanırken, yaşlıların yaptıkları neden kınanır. Yaşlılarında o yaşlarda çocuklaştığı düşünülmeden ona karşı çirkin davranılır?
Yazık ediyorsunuz, hem de kendinize bunu biliyor musunuz bilmem. Şayet bir yaşlı ile uğraşıp onu küçük düşürecek kadar zamanınız varsa o zamanı insanlığa veya ülkene iyi işler yapmak için kullan. Onu da yapmıyorsan geleceğini hayal ederek, o zamanda kendine nasıl davranılmasını istiyorsan o yaşlı kişiye de öyle davran ki herkes seni alkışlasın. Devletin ve medyanın bazı kendini bilmezlerin yaşlılara karşı davranışını ele alıp gerekeni yapmasını takdirle karşılarken olaya şahit olanlarında aynı duyarlılığı göstermesini beklerdik. Allah kimseyi sağlığından edip başkalarına muhtaç eylemesin.