ABD doları ve kontrolündeki finansal sistemi silah olarak kullanarak Türkiye’ye post-modern tarzda savaş ilan etti; en yetkili ağızdan bunu açıkladı. Aradaki sorunları görüşüp çözüm aramak maksadıyla ülkelerine giden heyetimiz üzerinden uzattığımız elimizi, küstah bir kovboy edasıyla itip havada bıraktı. Ardından Başkan Yardımcısı Pence, rahip Branson’u hemen bırakmamamız durumunda ağır yaptırımlar uygulayacaklarını söyleyip tehdit marjını daha da yükseltti.
Cumhuriyet tarihi boyunca en zor şartlar altında bile hiç böylesine İstiskal edilip aşağılanmamıştık. Bu tarz bir muamele en son 1919’da Osmanlı’nın çöküş döneminde toplanan Paris Konferansı’ na katılma niyetiyle Fransa’ya giden Damat Ferit ve ekibine yapılmıştı. Önceden diplomatik kanallardan doğru bir durum tesbiti yapılmadan, muhatabımızın tavrı öğrenilmeden çıkıp gidilerek onlara bu fırsatı vermiş olduk.
Dış ilişkilerimiz neden bu kadar sorunlu diye uzun uzun araştırmaya gerek yok. Bu derece ciddiyetten yoksun bir politikanın sonuçları sürpriz sayılamaz.
Karşımızdaki hasmın ne derece kararlı ve ciddi olduğunu tam olarak anladığımızı söyleyemeyiz. Ekonomimizi bizden de daha iyi biliyorlar, ne derece kırılgan olduğunun farkındalar. Konvonsiyonel silahlar ve askeri yöntemler kullanmadan ekonomik kanallardan bizi çökertmeye çalışıyorlar. Buna karşı aynı kanallardan doğru ve etkili politikalar oluşturmak, piyasa kurallarına uygun önlemler almak yerine, hamasi ve hissi söylemlerle iç siyasette etkili olan popülist yöntemlerle bu saldırıları önleyeceğimizi düşünüyoruz. Kendine özgü kuralları bulunan piyasa ile çatışmaya girerek ABD ‘ne işine yarayacak bir çeşit müttefik sunmuş oluyoruz. Onlar da bunu etkili şekilde kullanarak dolar üzerinden kaotik bir ortam oluşturmak amacıyla ellerinden geleni yapıyorlar.
Gerçekleri görerek gerekli önlemleri almak üzere, konuları iyi bilen, uzmanı olan, küresel piyasalarda da itibarı olan , hemen herkesin tanıdığı belli isimlere inisiyatiflerini rahatça kullanacakları tarzda görev verilmeli, işler erbabına bırakılmalı. Girilen bu tehlikeli dar boğazdan çıkmakta kararlı olunduğu içeriye de dışarıya da gösterilmek suretiyle oluşmuş olan psikolojik bariyerler aşılmaya çalışılmalı. Orta ve uzun dönem için rasyonel programlar yapılarak, kaynaklar, öncelikler doğru belirlenip doğru kullanılarak, tasarruf önlemleri hemen uygulamaya konularak doğrulup ayağa kalkmalıyız. Bunların yapılmaması durumunda doğacak sorunların, karmaşanın altında ezilmemek için büyük sıkıntılara hatta çilelere katlanmak zorunda kalabiliriz. Yanlışta ısrarın sonuçlarını Suriye konusunda yaşayıp dururken, benzerini tekrardan kaçınmalıyız.
Nuri Gürgür