• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • GÜNDEM
  • KAMU
  • SENDİKA
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • SİYASET
  • HUKUK
  • TÜRK DÜNYASI
  • EĞİTİM MEMURLAR
  • Ara
SON DAKİKA:
00:09
Öğretici: Açlık Sınırı 26.115 TL, Yoksulluk Sınırı 85.066 TL Olmuşken Refah Payı Şarttır!
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Türk Ocakları'ndan
  3. Türkiye büyüktür ama biz hakkını veriyor muyuz?
Yayınlanma: 04 Ağustos 2021 - 23:18
Güncelleme: 04 Ağustos 2021 - 23:28

Türkiye büyüktür ama biz hakkını veriyor muyuz?

04 Ağustos 2021 - 23:18
Güncelleme: 04 Ağustos 2021 - 23:28
Yorumlar
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Türkiye büyüktür ama biz hakkını veriyor muyuz?
Türk Ocakları'ndan


Büyük bir millet; derin bir tarih, cihan devletinin küllerinden doğan genç Cumhuriyet ile yeniden bir atılım, kabına sığmayacağı açık olduğundan sürekli gözetlenen ve bir yerlere demirlenmek istenen bir millet… Dışarıdan hep dikkat edilen, “Yunanistan’ı ezmeyecek, İsrail’i tehdit etmeyecek kadar” güçlenmesine müsaade edilen bir ülkeyiz. Bundan daha da mühimi, kendi iç kavgalarını geniş bir uzlaşma ile yönetilebilir kılmak yerine bunlardan beslenmeyi tercih eden siyasetçiler ve aydınlarımız ile hep iki ileri bir geri gidiyoruz.

Ra’d Suresi’nin 11. ayetinde şöyle buyuruluyor: “… Bir kavim kendisindekini/kendisini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez...” Bu ilahi mesaj, toplumların başlarına gelenlerden kendilerinin sorumlu olduğunu ikaz ediyor. Onun içindir ki, muarızların, rakiplerin, düşmanların hileleri, desiseleri veya komplolarını öne sürüp kendi sorumluluğumuza mazeret aramamız doğru bir davranış değildir. Nitekim Enfal Suresi’nin 53. ayetinde de “Allah, bir topluluğa lütfettiği nimetini, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez.” denilmektedir.

Meseleye dünyevi açıdan, sosyal bilimci, tarihçi olarak yaklaştığımızda da insanlar arası, toplumlar arası ilişkilerde elbette pek çok değişkenin rol oynadığını söylemeliyiz. Kişisel hayatımızı olduğu gibi toplum ve devlet hayatımızı da karmaşık süreçler ve çeşitli faktörler etkiler. Bizler de seçimlerimizle, kararlarımız veya kararsızlıklarımızla bu süreçlerin gideceği yön üzerinde şu veya bu derecede etkili oluruz. Bununla birlikte insan hafızasının unutkanlığından dolayı şairin dediği gibi ibret almadığımızdan tarihin tekerrür etmesi de söz konusu olabilir. 

Bireylerin hafıza zayıflığının maliyeti, kendileri ve yakın çevreleri tarafından ödenir; buna mukabil devletlerin, hele de Türkiye gibi sadece kendi toprakları ile sınırlı olmayan, tarihinden ve coğrafyasından kaynaklı mesuliyeti büyük olan bir devletin hafızası her zaman güçlü, şuuru daima uyanık olmak zorundadır. Tabii bu da yetmez; iktisadi ve askerî açıdan da çok güçlü olmak gibi bir başka mecburiyetimiz daha var. Unutmayalım ki üzerinde yaşadığımız topraklardan, Türklerin kesintisiz siyasi egemenliği öncesindeki bin yıllarda farklı siyasi oluşumlar, türlü halklar gelip geçmiştir. Bunlardan kalan izlerin bir kısmı, Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor. Ön Türk tarihini de hesaba katarsak binlerce yıllık bir tarihe sahip olan Türk milleti, canlı ve dinamik yapısıyla devletsiz kalmadan varlığını devam ettirmektedir. Ancak tarih, rehavete kapılan, nemelazımcılık hastalığına yakalanmış milletlerin acı sonlarına şahittir. Onun içindir ki, içinden geçtiğimiz süreci çok iyi anlamak ve geleceğe dönük projeksiyonlar yapmak zorundayız.

Siyaseten belirli maksatlar için kullanıldığı düşünülse veya iddia edilse de bugün, başka devletler gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de bir beka meselesi vardır. Evet, Türkiye; tarihi, medeniyet birikimi, insan sermayesi ile etrafındaki devletlerden çok farklı özelliklere sahiptir. “Büyük Orta Doğu Projesi” adı altında paramparça edilen, zayıflatılan ülkeler gibi suni bir devlet yapısı yoktur. Ancak uzunca bir süredir başta ABD ve İsrail olmak üzere sözde müttefiklerinin “Büyük İsrail (sözde Kürdistan) Projesi”nin hedefindeki ülkelerden biri olduğumuz aşikârdır. Son olarak ABD’nin yeni Başkanı Biden’ın sözde Ermeni soykırımını telaffuz etmesiyle bu düşmanlık bir kez daha ilan edilmiştir. Türkiye, elbette diplomatik ve siyasi kanalları sonuna kadar kullanarak NATO’dan ve AB’den kaynaklanabilecek fenalıkların önünü almalıdır. Bununla birlikte Suriye’nin kuzeyindeki yapılanma, sözde soykırım iddiaları ve Doğu Akdeniz’deki hakları konusunda asla ve katiyen geri adım olarak algılanabilecek hiçbir eylem veya söylemde bulunmamalıdır.

Birkaç yıldır, ekonomik yönden devam eden ve küresel salgının etkisiyle artan sıkıntılar var elbette. Bunları aşmak için fedakârlıklar da gerekiyor. Burada en önemli görev, devlet yetkisini elinde bulunduranlara, kamu imkânlarını kullananlara ve yüksek gelirli kesimlere düşmelidir. Son yapılan zamlar, zaten “reel gelir”i azalmış veya bir bölümü işini kaybetmiş olan dar gelirli kesimleri daha da zor duruma düşürecek mahiyettedir. Kamu harcamalarıyla ilgili açıklanan tedbirler yerindedir, ancak zamlar konusu yeniden düşünülmelidir.

Manzaraya daha yukarıdan baktığımızda, yine son dönemde ülkenin iş hayatı, basını ve kamu yöneticilerini ilgilendiren çeşitli iddiaların; mafya görünümlü yapıların çapraşık ilişkilerinin sadece bir çürümeye işaret etmediği, Türkiye’yi uluslararası alanda zora sokmak için de kullanılmak üzere gündeme getirildiği aşikârdır. Bu tartışmalar sırasında Türkiye’nin Suriye iç savaşında desteklediği gruplarla olan ilişkilerinin çarpıtılması, son derecede dikkat çekicidir. Kendi kurdukları ve kullandıkları IŞİD’e mıntıka temizliği yaptırdıktan sonra “Batılı değerler”e uygun PYD-YPG militanlarını sahaya sürenler ve insan hakları örgütleri, bu katiller sürüsünün kendilerine boyun eğmeyen Kürtler dâhil pek çok insanı yurtlarından sürüp etnik temizlik yaptıklarını, küçük yaşta kız ve erkek çocukları silahlandırıp cepheye sürdüğünü sanki bilmiyormuş gibi Türkiye’ye çamur atmaya çalışıyor. AB ülkeleri ise Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılar için güvenli bir duvar olma rolünü sürdürmesini istedikleri için zaman zaman sert tutumlarını yumuşatıyorlar. 

Bütün bu tablo karşısında bizim tavrımız açık ve kesin olmalıdır. Türkiye, bir savaş ortamından kaçan insanlara kapılarını açmıştır ama onları burada tutmak gibi bir mecburiyeti yoktur. Milletimiz,  kırk yıla yakın bir süredir Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve iç huzuruna kasteden PKK terör örgütünün Suriye uzantısının, ABD yetkilileri tarafından resmî muhatap ve müttefik olarak muamele görmesini kesinlikle hazmedemez.
***
Küresel salgınla boğuştuğumuz dönemde “Büyük Sıfırlama” adı altında yeni bir proje de gündeme geldi. Dünyada, kapitalist sistemin yeniden sıfırlanarak “daha güler yüzlü” bir şekilde sunulmasından küresel egemenlik mücadelesinde yeni yükselen güç olarak Çin’i dengelemek için dört kutuplu bir dünya tasarımının daha elverişli olacağına dair değişik senaryolar tartışılmakta. NATO’nun son toplantısında ABD, Başkan Biden’ın ifadesiyle “Geri döndü.” ve yeniden, Rusya ve Çin gibi rakipler karşısında “Batılı değerler ve demokrasi” söylemini öne çıkaran bir yaklaşımı ortaya koydu. Tabii, bu insan hakları ve demokrasi nutuklarının Afganistan, Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerdeki sonuçlarını biliyoruz. Ancak buradaki ciddi gelişmeleri ve tavrı görmek ve ona göre duruş belirlemek zorundayız.

NATO’nun “2030 Vizyon Belgesi”nde, “Rusya, Çin, terörizm, kurallara dayalı uluslararası düzene yönelik tehditler, göç ve siber güvenlik” başlıca endişeler olarak kaydedilmiştir. Raporda, Çin'in açıklanan hırsları ve baskın davranışlarının, kurallara dayalı uluslararası düzene ve ittifakın güvenliğiyle ilgili alanlara sistematik meydan okumalar oluşturduğu da vurgulanmıştır. NATO, Rusya’yı “ana hasım” olarak değerlendirirken Çin’i “doğrudan askerî tehdit” olarak nitelememekle birlikte Çin'in yükselişiyle ilgili kaygılarını dile getirmiştir. 

Hiç şüphe yok ki, Çin ve Rusya gibi totaliter ve baskıcı rejimler de ABD gibi sözde demokrasi şampiyonu devlet de esas itibarıyla kendi çıkarları ve küresel siyasi üstünlükleri için çaba sarf etmektedirler. İnsan hakları ve demokrasi kavramlarını savunduğunu söyleyenlerim gözünde Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Afrika’nın değişik ülkelerinde, Yemen’de, Afganistan’da devam eden çatışmalarda ölen ve yurdundan olan insanların bir değeri yoktur. Doğu Türkistan’ı 21. yüzyılın Nazi kamplarıyla dolduran Çin’in ise kendi iktisadi ve siyasi gücünü arttırmak için feda edemeyeceği insani değer yoktur. 

Biz, bunları birer gerçeklik olarak kabul etmek, kendi gücümüzü de iyi hesaplayarak farklı güç odakları ile kendi çıkarlarımızın gerektirdiği ölçü ve şekillerde denge politikası izlemek durumundayız. Burada kritik nokta, tavrımızın ve politikalarımızın sağlam bir eksene oturtulması ve kırmızıçizgilerimizin dosta da düşmana da açık ve kesin bir şekilde gösterilmesidir. Türkiye’nin güvenilir müttefikliğini, her denileni yapmasına bağlayan yaklaşımların asla geçerli olamayacağı, işbirliği ve dostluk talep edenlerin Türk Devleti’nin bölünmez bütünlüğüne halel getirecek düzenlemelere girmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceği, diplomatik bir dille herkese hatırlatılmalıdır. Elbette, burada en önemli dayanaklarımızdan biri, mütekabiliyet ilkesidir. Bu temel çerçeve etrafında NATO müttefikimiz ABD ve Batılı devletlerle de Rusya, Çin gibi devletlerle de ilişkilerimizi daha da geliştirebiliriz. Bu noktada, devletimizin III. Selim Dönemi’nden itibaren kurumlaşmış bir şekilde süregelen diplomasi tecrübesinin ve geleneklerinin zamanın ihtiyaçlarına göre iyileştirilerek devam ettirilmesi de üzerinde özenle durulması gereken bir husus olarak vurgulanmalıdır.
***
Türkiye’nin en önemli zenginliklerinden biri olan yetişmiş insan gücü konusunda da gerçekçi ve ön alıcı politikalara ihtiyaç vardır. Gençlerimiz arasında yurt dışında yaşama tercihinin giderek arttığına dair haber ve araştırmalar kaygı vericidir. Bir yandan üniversite mezunu işsizler meselesi öbür yandan sayısal (dijital) çağın meslekler alanında meydana getirdiği yenilikler ve canlılık; bundan kaynaklanan istihdam daralması vb.nin ister istemez yarattığı olumsuz havadan etkilenen gençlerin ülke dışına gitme istekleri, ciddiyetle üzerinde durulması gereken bir meseledir. Bunları tek sebebe bağlayamayız. Devleti yönetenlere düşen, bu noktada vakıayı iyi tespit ve tahlil etmek ve sonra da alınacak tedbirleri tasarlayıp hayata geçirmektir. Her şeyden evvel ülkede fikir ve ifade hürriyetinin kâmil manada yerleşmesi temin edilmelidir. Bu konuda söylenecek çok şey var ancak burada kısaca bunu demokratik hukuk devleti ölçütlerine işlerlik kazandırmak ve bunu somut olarak toplumun hissetmesini sağlamak olarak ifade edebiliriz. Devlet, ülkemizdeki farklı fikir ve yaklaşımlara, hayat tarzlarına eşit mesafeli olmak durumundadır. 28 Şubatçı zihniyetin yaptığı haksızlıkların tersinden yapılmasına müsaade ve müsamaha edilmemesi gerekir. 
Velhasıl, Türkiye’nin imkânları ve gizilgücü kısa vadede bölgesel, orta vadede de küresel bir aktör olarak etrafımızda ve dünyada cereyan eden hadiselere müdahil olmamız için yeterlidir. Bunun için hükûmet, kamu kurumları ve sivil toplum teşkilatları hakkaniyete, adalete ve emaneti ehline vermeye birinci dereceden önem vermek zorundadır. Yine demokrasinin de iyi yönetimin de temelinde danışma, istişare, fikir alışverişi vardır. Liderliğe düşen, farklı fikirlerden yararlanıp en doğruyu bulmaya ve onu uygulamaya çalışmaktır. İster muvafıktan ister muhaliften gelsin, ülkeyi yönetenler her fikre kulak vermelidir. Erol Güngör merhumun dediği gibi “Hakikatten kötülük çıkacağını düşünmek için ya sahtekâr ya da geri zekâlı olmak gerekir.”

Prof. Dr. Mehmet ÖZ
Genel Başkan

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • Büyük Orta Doğu Yangını - 23 Haziran 2025
  • Fesih ve Ötesi* - 09 Haziran 2025
  • 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun - 25 Nisan 2025
  • Bayramınız Kutlu Olsun - 04 Nisan 2025
  • "Hukuk ve Hakkaniyeti Kaybetmemeliyiz. Yoksa Türkiye Kaybeder." (Abdullah Gül) - 25 Mart 2025
  • "Terörsüz Türkiye" ama nasıl? - 02 Mart 2025
  • "Terörsüz Türkiye": Yeniden "Çözüm Süreci" mi, Terör Örgütünün Kayıtsız Şartsız Teslim Oluşu mu? - 24 Şubat 2025
  • Hamas Durum Değerlendirmesi Yapmak Zorunda - 22 Ocak 2025
  • Suriye'de Yeni Dönem Başlarken - 27 Aralık 2024
  • Osmanlı Kuruluş Ve Klasik Döneminde Bilim Ve Bilim Zihniyeti Hakkında Bazı Notlar[1] - 13 Aralık 2024
  • Ekim Ayı Türkiye Gündemine Dair Bazı Notlar - 18 Kasım 2024
  • Cumhuriyet'imizin 101. Yılı kutlu olsun - 29 Ekim 2024
  • Numan Kurtulmuş Yanlış Konuşuyor - 20 Ekim 2024
  • 801 Yıl Arayla Tarihin Seyrini Değiştiren İki Savaş: - 28 Ağustos 2024
  • Sorun ve Çözüm - 02 Ağustos 2024
  • Bu Topraklardaki Türk Milli Varlığını Gelecek Yüzyıla Taşımak - 02 Haziran 2024
  • İstişare - 04 Mayıs 2024
  • Yerel seçimler: uyarı mı, dip dalga mı? - 28 Nisan 2024
  • Yerel seçimler: uyarı mı, dip dalga mı? - 08 Nisan 2024
  • Adalet - 25 Mart 2024
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
ilan.gov.tr
Gazete arşivi için üye girişi yapmanız gerekmektedir.
Köşe Yazarları
Toplu Sözleşme Sosyal Medya Anketi
Kadriye Demirel (AES Antalya il Temsilcisi , Eğitim koçu)
Toplu Sözleşme Sosyal Medya Anketi
Aziz Dolu Atabey
Aziz Dolu Atabey
Türkler bin boydur biri de Moğol'dur
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
Türkoloji ve Dil-2
Remzi ÖZMEN TES İst 8 Nolu Şb. Bşk, Kamu-Sen İst eski Bşk
Remzi ÖZMEN TES İst 8 Nolu Şb. Bşk, Kamu-Sen İst eski Bşk
Güç Zalimin Olunca
Reyhan Yıldız Eğitimci Yazar
Reyhan Yıldız Eğitimci Yazar
Sessiz Sadakat Vefa
Yusuf İPEKLİ
Yusuf İPEKLİ
Araç muayenesi
Cahit Akdoğan Giresun Valiliği Esk.Halkla İliş. Md
Cahit Akdoğan Giresun Valiliği Esk.Halkla İliş. Md
Diyanetten Alkışlanacak Cuma Hutbesi
Birliğimize Kast Edenlere Verilen Değeri, Anlamak Mümkün Değil
Mehmet ARSLAN Eğitim Yönetimi Ve Planlama uzmanı
Birliğimize Kast Edenlere Verilen Değeri, Anlamak Mümkün Değil
Avrupa Turundan Fransa Paris
Canan ÖZDEMİR Uzman Sosyolog
Avrupa Turundan Fransa Paris
Haydut Devlet İsrail Bölgede Barışı Ve İstikrarı Engelliyor
Misafir Yazılar
Haydut Devlet İsrail Bölgede Barışı Ve İstikrarı Engelliyor
Ankara, Adam Gibi Dinle!
Orhan KILIÇOĞLU
Ankara, Adam Gibi Dinle!
Siyonizm Nedir Ve Siyonizmin Tarihçesi
Av.Faruk Ülker Ümraniye Türk Ocağı Eski Bşk
Siyonizm Nedir Ve Siyonizmin Tarihçesi
Siyasi Bir Durum Değerlendirmesi
Ali Kemal Gül
Siyasi Bir Durum Değerlendirmesi
Büyük Orta Doğu Yangını
Türk Ocakları'ndan
Büyük Orta Doğu Yangını
Kerbela Çeşmesi
Şerife Güven
Kerbela Çeşmesi
Bayramın Kutlu Olsun
Köksal Cengiz
Bayramın Kutlu Olsun
Trabzon'umuzu-Rum ve Pontus diye bilenlere!..
Şevket Sezer
Trabzon'umuzu-Rum ve Pontus diye bilenlere!..
Çok Okunan Haberler
Yazarımız Tarafından Uzman Ve Başöğretmenlik Tazminatı İle Seyyanen Zamların Emekli Maaşına Yansıması İçin İmza Kampanyası Başlatıldı
Yazarımız Tarafından Uzman Ve Başöğretmenlik Tazminatı İle Seyyanen...
Konya'da sağlık skandalı: Hastasından ameliyat parası isteyen doktora gözaltı!
Konya'da sağlık skandalı: Hastasından ameliyat parası isteyen doktora...
Öğretici: Açlık Sınırı 26.115 TL, Yoksulluk Sınırı 85.066 TL Olmuşken Refah Payı Şarttır!
Öğretici: Açlık Sınırı 26.115 TL, Yoksulluk Sınırı 85.066 TL...
Ana Sayfa
GÜNDEM
KAMU
SENDİKA
DÜNYA
EKONOMİ
SİYASET
HUKUK
TÜRK DÜNYASI
EĞİTİM
MEMURLAR
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Gazete Manşetleri
  • EKONOMİ
  • HUKUK
  • KAMU
  • MEMURLAR
  • SENDİKA
  • TÜRK DÜNYASI
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Gazete Manşetleri
sanalbasin.com üyesidir

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.

Yazılım: Tumeva Bilişim