• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • GÜNDEM
  • KAMU
  • SENDİKA
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • SİYASET
  • HUKUK
  • TÜRK DÜNYASI
  • EĞİTİM MEMURLAR
  • Ara
SON DAKİKA:
01:36
Konya'da sağlık skandalı: Hastasından ameliyat parası isteyen doktora gözaltı!
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
  1. Köşe Yazarları
  2. Türk Ocakları'ndan
  3. Türkiye’nin Eğitim Davası: Bir Nesli Daha Mahvetmemek İçin
Yayınlanma: 20 Eylül 2017 - 20:25

Türkiye’nin Eğitim Davası: Bir Nesli Daha Mahvetmemek İçin

20 Eylül 2017 - 20:25
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Türkiye’nin Eğitim Davası: Bir Nesli Daha Mahvetmemek İçin
Türk Ocakları'ndan

 

Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık. (…) Akıl, karanlık gecede bir meş'ale gibidir; bilgi, seni aydınlatan bir ışıktır.

(Yusuf Has Hacib)

Çağımızı tarif etmek için kullanılan terimlerden biri, “bilgi çağı” idi. Esasen bu, yanlış bir tanımlamadır; zira bilgi, bir çağda değil bütün çağlarda insanlar için en önemli hazinelerden biri olmuştur. Yusuf Has Hacib’in akıl ve bilgiye dair sözlerinin benzerlerini farklı dönemlerde ve uygarlıklarda da bulursunuz. Ama çağımızda bilginin ve bilimin önemi katlanarak artıyor. Bununla bağlantılı olarak eğitim, bilimsel araştırma ve teknolojik yeniliklerde süregelen yarışta geride kalanların bağımlılığı da vazgeçilemez bir hâl alıyor. Doğal maddi kaynaklara sahip olmayan milletler ve ülkeler için yetişmiş insan gücünün, üretimin ve yaratıcılığın önemi daha da büyük. Doğal kaynakların bir kısmının, özellikle petrol, doğalgaz gibilerinin, yenilenebilir olmadığı gerçeği, insanları sürdürülebilir enerji kaynaklarına yöneltiyor. Burada da eğitim, bilim ve teknolojik yaratıcılık devreye giriyor. Bunun gibi pek çok örnek verilebilir. Bu alanların gelecekte bugünkünden daha da etkili olacağı, dünya yüzünde var kalma mücadelesinde kilit rol oynayacağı kesindir.

19. yüzyıl ve hatta önceki yüzyıllardan itibaren Osmanlı yöneticileri de askerî ve teknik alanlarla bağlantılı konulara öncelik vererek eğitim kurumlarını modernleştirmeye başladılar. II. Mahmud ve bilhassa da II. Abdülhamid devirlerinde büyük atılımlar yapıldı. Cumhuriyet’in kurulmasından sonra da eğitim, öncelikli konulardan biri oldu. Ancak geldiğimiz noktada maalesef en başarısız olduğumuz alanlardan biri eğitimdir. Buna bilimsel, akademik performans ve yenilik (inovasyon) konularını da ekleyebiliriz. 2000’lerde bütçeden Ar-Ge’ye ayrılan payda meydana getirilen artışa rağmen Türkiye hâlâ olması gereken seviyenin çok çok altındadır.

Büyük devletler nitelikli kadrolarla, yetişmiş insan gücüyle ayakta durur ve gelişmeye devam eder. Bilimde ve teknolojide öncülük etmek için eğitim sisteminin belirli bir felsefeye dayanması, kurumların buna göre şekillenmesi şarttır.

Türk milleti evrensel/cihanşümul düşünmelidir. Onun için de eğitim felsefemizin bir ayağı Türk tarihine, Türk kültürüne ve vatan toprağına sımsıkı basarken bir ayağı da dünyayı dolaşmalıdır. Kozmopolit değil cihanşümul olmalıdır. Önce körü körüne Batı hayranlığı sonra da medeniyetler arası diyalog masallarıyla heba edilen nesiller ve yılların tekerrür etmemesi şarttır. Bizim kimliğimizi coğrafyamız, tarihimiz ve dilimiz yoğurmuştur. Bunun mayası da Anadolu’dur. Oradan başlayacağız. Türk’ün Anadolu’dan önceki tarihi, kültürü ve müktesebatı bu mayanın asli elemanlarından biridir. Anadolu’nun da elbette ki Türk-öncesi tarihi, geçmişi, birikimi vardır ve biz onu da temellük etmişizdir. Burada bin yıllık tarih var. Bu tarih tecrit edilmiş değildir, dışındaki dünyayla etkileşimdedir. Büyümüştür ve o “dış”ın önemli bir kısmını “iç” yapmıştır. Dolayısıyla biz Anadolu, Balkanlar, Orta Avrupa, Karadeniz’in kuzeyi, klasik İslam topraklarını kapsayan bir coğrafyada siyasi ve medeni açıdan hüküm sürmüş bir milletiz. Bugün de Afrika’dan Güney Amerika’ya, Arap ülkelerinden Türk dünyasına bütün dünya ile ilişki ve iletişimdeyiz.

***

Eğitim siyasetimiz ve zaman içerisinde yaptığımız değişikliklerde, bu temel ile zamanın ruhu arasındaki ahenk ve uyumu tutturmak esas olmalıdır. Partilerin farklı programları bir yana, ülkeyi 15 yıldır yöneten bir siyasi partinin farklı bakanları dahi eğitimi sil baştan ele almaya giriştiler. İdeolojik ve siyasi hesaplaşmaların girdabında çabalamak yerine bu meseleler, geçmişten geleceğe bir ufukla değerlendirilmelidir. Bu bağlamda farklı görüşler, dünyanın değişik tecrübeleriyle karşılaştırmalar dikkate alınmalıdır. 28 Şubat sürecinin yanlışları, tersinden başka yanlışlarla düzeltilemez. Devlet kurumlarının ve hükûmetlerin müzaheretiyle, diğer bazı alanlar gibi, hatta en başta eğitim alanına “hizmet” ve “altın nesil yetiştirmek” söylemi ile hâkim olan yapılanmanın benzerlerine yol açabilecek özel/vakıf okulları konusuna dikkat gösterilmelidir. Türk milletinin İslam anlayışında merkezî bir yer tutan tasavvuf anlayışını; sorgulamayan, körü körüne itaat eden müritler yetiştirmeyi esas alan bir tarzda istismar eden yapıların eğitim hayatına hükmetmelerinin ne denli vahim sonuçlar doğurabileceğini, FETÖ’nün15 Temmuz darbe girişimi bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Hâl böyle iken benzer yapıların bu yöndeki çabalarına ihtiyatsızlıkla yaklaşılması yanlıştır.

İnsanların din ve vicdan hürriyetlerinin kâmil manada sağlanması elbette devletin görevidir. Ancak toplumsal ve tarihî gerçeklerimizle bağdaşmayan bir takım “liberal” telakkilerle çok-hukukluluk gibi fantezilere itibar edilmemelidir. Cumhuriyet’in, hangi tarihî tecrübelerden ders alınarak kurulduğunu anlayamayanlar var. Aşırılıkların törpülenmesi, kendi medeniyet değerlerimizin süzgeçten geçirilerek gelenekten geleceğe taşınması çok önemlidir. Eğitim alanında da tevhid-i tedrisata böyle bakmak lazım. Toplumun ihtiyaçları ve millî yapımız gereği din eğitiminin hakkıyla yerine getirilmesi lazım. Bu bakımdan imam-hatip okullarının sayılarını arttırmak yerine diğer okullarda başlatılmış olan seçmeli dersler modeli daha doğru ve gerçekçidir.

Orta öğretimde meslek okullarının özendirilmesi, çağımızın gerçekleri ve gelişmelerinin doğal bir gereğidir. Ancak en öncelikli olarak ele almamız gereken işlerin başında, sürekli müfredat yenilemek yerine öğretmen yetiştirme politikamızı sağlam esaslara bağlamak gelmelidir. Bu konuda Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet döneminde çok iyi örnekler var. Bunların da eleştirilecek yönleri var elbette ama idealist, mesleğine âşık öğretmenler yetişti. Tabii ki çağ değişiyor, hatta eğitim-öğretimin yapısı hakkında farklı düşünceler neşvünema buluyor. Bilgilerimizin kaynağı, eskisi gibi ağırlıklı olarak okul ve aile olmaktan çıkıyor; medya ve sosyal medya ağırlık kazanıyor. Tam da bu noktada çağın ihtiyacı olan öğretmen tipini iyi belirlemek ve yetiştirmek zorundayız. Öğretmenlik mesleğini cazip kılmalıyız. Eğitim Fakülteleri ile Fen-Edebiyat ve İlahiyat gibi fakültelerin bu siyasetteki yer ve konumlarını, rol paylaşımlarını ülke gerçekleri ışığında tespit etmek gereklidir. Öğretmen olmak için adayların kişilik özelliklerinden öğrenim hayatlarındaki kazanımlarına uzanan çok sağlam yeterlilikler ve ölçütler getirilmelidir.

Eğitim ve bilim hayatımızın en önemli kurumlarından üniversitelerin durumu apayrı bir konudur. Ortaöğretimle bağlantılı olarak en ciddi meselelerimizden biri, yükseköğretime giriş sistemimizdir. Türkiye, olabildiğince nesnel bir ölçüt olarak ÖSYM sistemini yıllardır uyguluyor. Zaman içerisinde değişikler olmakla birlikte sistemde en çok eleştirilen yönlerden biri, giriş sınavında test uygulamasıdır. Aday sayısı dikkate alındığında buna alternatif sistemleri uygulamanın zorluğu açıktır. Ancak kabul etmeliyiz ki test çözmeye odaklı dershane ve okul uygulaması, çözümleyici ve eleştirel düşünmeyi geliştirmek açısından sakıncalıdır. Türk öğrencilerin PİSA sonuçları bunun göstergelerinden biridir. Türkçe ve matematik alanlarındaki başarısızlık çarpıcıdır. Türkiye, ortalama puanı anlamlı bir şekilde OECD ülkeleri ortalamasının altında olan ülkeler arasında, Moldova, Bulgaristan, Uruguay vb. ülkelerden aşağıdadır. Türkiye’de yeterli altyapıya sahip olmayan üniversiteler açılmış ve hâlen de eğitim ve öğretime devam etmektedir. YÖK bir takım ölçütler getirse de az sayıda öğretim elemanı ile lisans programları açılabiliyor ve bunlarda ikili öğretim uygulanabiliyor. Üniversitelerin belirli ortamlarda gelişebileceği açıktır. Üniversite ortamının olmadığı yerlerde yükseköğretim kurumu açmak, enerji ve para kaybından başka bir şey değildir. Siyasetçilerin popülist yaklaşımlarda bulunması olağandır ama akademik kurumların bu konuda ciddiyetten ve bilimsel yaklaşımdan ayrılmaması lazım. Değişen dünyanın ihtiyaçlarına ve gereklerine uygun yeni mesleklerin özendirilmesi, mezuniyetten sonra iş imkânları neredeyse hiç olmayan bölümlerle ilgili yeni projeler geliştirilmesi, bu gibi alanlarda üniversiteye girişten sonraki ilk iki yılda daha genel programlar uygulandıktan sonra öğrencilere sonrası için tercih imkânlarının sunulması, bazı alanların sadece lisansüstü öğrenime yönlendirilmesi vb. tedbirler tartışılmalı ve uygun çözümler bulunmalıdır.

Özetle, eğitim ve öğretimde, bilimde ve teknolojide eleştirel düşünceyi, sorgulamayı, yeniliği özendirmeli, fikri, irfanı ve vicdanı hür nesiller yetiştirmeliyiz. Aksi hâlde gelecek nesilleri de kaybederiz. Hatadan ders almamak ahmaklıktan da öte ihanettir. Hepimiz bu özeleştiriyi yapmak ve bu ülkenin, bu aziz Türk milletinin ve aslında bütün insanlığın ümidi olacak yeni bir medeniyet perspektifi sunmalı ve yüksek medeniyet inşa etmek için çalışmalıyız.

Prof.Dr. Mehmet Öz

Yazarın Diğer Yazıları

  • Büyük Orta Doğu Yangını - 23 Haziran 2025
  • Fesih ve Ötesi* - 09 Haziran 2025
  • 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun - 25 Nisan 2025
  • Bayramınız Kutlu Olsun - 04 Nisan 2025
  • "Hukuk ve Hakkaniyeti Kaybetmemeliyiz. Yoksa Türkiye Kaybeder." (Abdullah Gül) - 25 Mart 2025
  • "Terörsüz Türkiye" ama nasıl? - 02 Mart 2025
  • "Terörsüz Türkiye": Yeniden "Çözüm Süreci" mi, Terör Örgütünün Kayıtsız Şartsız Teslim Oluşu mu? - 24 Şubat 2025
  • Hamas Durum Değerlendirmesi Yapmak Zorunda - 22 Ocak 2025
  • Suriye'de Yeni Dönem Başlarken - 27 Aralık 2024
  • Osmanlı Kuruluş Ve Klasik Döneminde Bilim Ve Bilim Zihniyeti Hakkında Bazı Notlar[1] - 13 Aralık 2024
  • Ekim Ayı Türkiye Gündemine Dair Bazı Notlar - 18 Kasım 2024
  • Cumhuriyet'imizin 101. Yılı kutlu olsun - 29 Ekim 2024
  • Numan Kurtulmuş Yanlış Konuşuyor - 20 Ekim 2024
  • 801 Yıl Arayla Tarihin Seyrini Değiştiren İki Savaş: - 28 Ağustos 2024
  • Sorun ve Çözüm - 02 Ağustos 2024
  • Bu Topraklardaki Türk Milli Varlığını Gelecek Yüzyıla Taşımak - 02 Haziran 2024
  • İstişare - 04 Mayıs 2024
  • Yerel seçimler: uyarı mı, dip dalga mı? - 28 Nisan 2024
  • Yerel seçimler: uyarı mı, dip dalga mı? - 08 Nisan 2024
  • Adalet - 25 Mart 2024
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
ilan.gov.tr
Gazete arşivi için üye girişi yapmanız gerekmektedir.
Köşe Yazarları
Toplu Sözleşme Sosyal Medya Anketi
Kadriye Demirel (AES Antalya il Temsilcisi , Eğitim koçu)
Toplu Sözleşme Sosyal Medya Anketi
Aziz Dolu Atabey
Aziz Dolu Atabey
Türkler bin boydur biri de Moğol'dur
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
Türkoloji ve Dil-2
Remzi ÖZMEN TES İst 8 Nolu Şb. Bşk, Kamu-Sen İst eski Bşk
Remzi ÖZMEN TES İst 8 Nolu Şb. Bşk, Kamu-Sen İst eski Bşk
Güç Zalimin Olunca
Reyhan Yıldız Eğitimci Yazar
Reyhan Yıldız Eğitimci Yazar
Sessiz Sadakat Vefa
Yusuf İPEKLİ
Yusuf İPEKLİ
Araç muayenesi
Cahit Akdoğan Giresun Valiliği Esk.Halkla İliş. Md
Cahit Akdoğan Giresun Valiliği Esk.Halkla İliş. Md
Diyanetten Alkışlanacak Cuma Hutbesi
Birliğimize Kast Edenlere Verilen Değeri, Anlamak Mümkün Değil
Mehmet ARSLAN Eğitim Yönetimi Ve Planlama uzmanı
Birliğimize Kast Edenlere Verilen Değeri, Anlamak Mümkün Değil
Avrupa Turundan Fransa Paris
Canan ÖZDEMİR Uzman Sosyolog
Avrupa Turundan Fransa Paris
Haydut Devlet İsrail Bölgede Barışı Ve İstikrarı Engelliyor
Misafir Yazılar
Haydut Devlet İsrail Bölgede Barışı Ve İstikrarı Engelliyor
Ankara, Adam Gibi Dinle!
Orhan KILIÇOĞLU
Ankara, Adam Gibi Dinle!
Siyonizm Nedir Ve Siyonizmin Tarihçesi
Av.Faruk Ülker Ümraniye Türk Ocağı Eski Bşk
Siyonizm Nedir Ve Siyonizmin Tarihçesi
Siyasi Bir Durum Değerlendirmesi
Ali Kemal Gül
Siyasi Bir Durum Değerlendirmesi
Büyük Orta Doğu Yangını
Türk Ocakları'ndan
Büyük Orta Doğu Yangını
Kerbela Çeşmesi
Şerife Güven
Kerbela Çeşmesi
Bayramın Kutlu Olsun
Köksal Cengiz
Bayramın Kutlu Olsun
Trabzon'umuzu-Rum ve Pontus diye bilenlere!..
Şevket Sezer
Trabzon'umuzu-Rum ve Pontus diye bilenlere!..
Çok Okunan Haberler
Yazarımız Tarafından Uzman Ve Başöğretmenlik Tazminatı İle Seyyanen Zamların Emekli Maaşına Yansıması İçin İmza Kampanyası Başlatıldı
Yazarımız Tarafından Uzman Ve Başöğretmenlik Tazminatı İle Seyyanen...
HSK kararıyla 24 ilde başsavcı değişikliği
HSK kararıyla 24 ilde başsavcı değişikliği
LGS sorularını sızdıran dönerci çıktı: Bakan 'yakaladık' dedi
LGS sorularını sızdıran dönerci çıktı: Bakan 'yakaladık' dedi
Ana Sayfa
GÜNDEM
KAMU
SENDİKA
DÜNYA
EKONOMİ
SİYASET
HUKUK
TÜRK DÜNYASI
EĞİTİM
MEMURLAR
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Gazete Manşetleri
  • EKONOMİ
  • HUKUK
  • KAMU
  • MEMURLAR
  • SENDİKA
  • TÜRK DÜNYASI
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Gazete Manşetleri
sanalbasin.com üyesidir

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.

Yazılım: Tumeva Bilişim