Öncelikle Çanakkale Deniz Zaferinin 106. Yılında 18 Mart şehitler günü vesilesiyle kutsal vatanımız için canını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyoruz.
Osmanlı Türk İmparatorluğunun küçük Balkan Devletlerine karşı verdiği savaşlarda kısa zamanda yenilgiye uğraması bir kısım devletleri sömürgesinde bulunduran İngiliz denilen Büyük Britanya İmparatorluğunu iştahlandırmıştı. İngiliz, sömürge ülkelerinden derlediği modern silahlı teçhizatlarıyla donanımlı askerleriyle, üstün donanımlı savaş gemileriyle Çanakkale Boğazını geçerek Osmanlı’nın Payitahtı İstanbul’u işkâl Osmanlıyı parçalama amaçlı Çanakkale boğazındaydı. Ne var ki umduğu gibi olmadı. Zira karşısında Osmanlı Türk askerinin çetin mukavemetiyle karşılaşacaktı.
Zamanın Büyük Britanya İmparatorluğu İngiliz Emperyalizmine karşı
Osmanlının Payitahtı İstanbul’un işkâl edilmesini önleyen Çanakkale savaşları, Osmanlı subaylarının olduğu gibi İngiliz subaylarının da takdirlerine mazhar olmuş olacak 57. Alay Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in savaş tekniğini isabetle kullanması, askerine verdiği cesaret ve taktikler sonucu, savaşın kazanılmasında başrol olmuştur.
Zira Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal’in tarihe geçen o meşhur taarruz emri verilen savaşın ne kadar hassas süreçlerden geçtiğini gösterir;
Çanakkale'de Mustafa Kemal'le röportaj yapan ilk gazeteci olan Ruşen Eşref Ünaydın'ın yansıttığı anılar da o muhteşem "zafer"in ardındaki askeri dehaya dikkat çeker...
Atatürk'ün Çanakkale anılarında, tarihe geçen o ünlü "taarruz" emri de önemli bir yer tutar... İşte o an hatıralarda şöyle aktarılır;
"Tarihte bazı kritik anlar vardır bir muharebenin kaderini belirler, o muharebe de savaşın kaderini tümden değiştirir... Mustafa Kemal'in emriyle kaçmakta olan Türk askerleri mevzi alınca karşı taraf da mevzi alarak duraklar... O duraklama sayesinde 57. Alay Öncü Bölüğü Conkbayırı'na yerleşir... Artık savaşın seyri değişmiştir... Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay'dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57. Alay'a şu emri verir:
Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir."
Osmanlı'nın kaderini değiştiren ve tabii ki Türkiye Cumhuriyeti'ni de var eden Çanakkale Zaferi dünya döndükçe anımsanacak, her anlatıldığında ise içinde kesinlikle Mustafa Kemal olacak...
*
İki yıl sürecek ( 1915/ 17) bu çetin ve zor şartlarda geçen kara ve deniz savaşlarının kazanılmasının verdiği üstün moralin ve güvenin 1919 ruhunun başlangıcı; Kurtuluş Savaşlarının da öncüsü olacaktı.
Zira Çanakkale Zaferinin üçüncü yılında Montrö Mütarekesi sonucu Osmanlı parçalanmış; İngiliz İstanbul Sarayburnu önlerindedir. Anadolu’ya çıkmak üzere görevlendirilen Mustafa Kemal bu tarihte kendisine tahsis edilmiş gemisiyle Samsun’a gitmek üzere İngiliz muhripleri arasından geçerken arkadaşlarına dönerek ‘’geldikleri gibi giderler!’diyecekti. Bilindiği gibi, İngiliz’in desteğinde Yunan’a karşı verilen kurtuluş savaşlarında Başbuğ Mustafa Kemal Yunan’ı İzmir’den denize döker; İngiliz geldiği gibi gider; Osmanlının külleri üzerinde Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti kurulur.
*
Türk milleti için Çanakkale, ortak ideallerde buluşmanın, millet bilincine sahip olmanın en güzel tezahürlerinden biridir. Manevi değerlerin üzerinde hiçbir değer tanımamak gerektiğinin nadide bir örneğidir. Zira Çanakkale’de dilleri, renkleri, coğrafyaları farklı nice vatan evladı din, millet, vatan, hak, hakikat, adalet ve fazilet için canından geçmiştir. Anadolu’nun her evinden, Rumeli’nin her bölgesinden, Şam’dan, Bağdat’tan, Kahire’den, Trablus’tan, Üsküp’ten, Kosova’dan, Saray Bosna’dan, Kafkasya’dan son ehl-i salibin savletini yıkmak için Çanakkale’ye akın edilmiştir. Ve neticede milletin izzet ve onuru çiğnetilmemiştir. Ümmetin umudunun tüketilmesine izin verilmemiştir. Karanlıkların, bugünümüzü ve yarınlarımızı esir almasına müsaade edilmemiştir
Zamanın Büyük Britanya İmparatorluğu İngiliz Emperyalizmine karşı
Osmanlının Payitahtı İstanbul’un işkâl edilmesini önleyen Çanakkale Zaferi’ni her yıl millet olarak elbette kutlayacağız. Tarihte eşine az rastlanan böylesi büyük bir hadiseyi, Türk gencine anlatmaya elbette devam edeceğiz.
Ne var ki Çanakkale’yi ve diğer zaferlerimizi anmakla yetinemeyiz. Bu zaferlerimizi sadece belirli merasimlere indirgeyemeyiz. Ecdadımızın başarılarıyla övünüp kalamayız. Zira aslolan bu başarılardan büyük dersler ve ibretler çıkarmaktır. Bugünümüzü ve geleceğimizi bu zaferlerin ışığında inşa etmektir.
Çanakkale savaşları, esir yaşamaktansa bağımsız bir şekilde ölürüm diyenlerin zaferi olduğunu unutmadan...
*
Gazi Paşamız Atatürk’ün günümüz Liderlerine ışık tutacak veciz ifadeleriyle yazımızı sonlandıralım:
‘’Artık millet, iki şey için silaha sarılacaktır: Milli sınırlarımız içinde yaşamını, bağımsızlığını ve egemenliğini korumak için! Artık bizim saldırgan bir askeri siyasetimiz olmayacaktır. Cihangirlik sevdasında, savaşarak ülkeleri alma peşinde olmayacağız. O düşünüş biçimini izleme yüzünden en ağır cezaları hala çekmekteyiz. ‘’
Bir gün sofrasında son padişah Vahideddin’i kötüleyen adama Atatürk hışımla böyle konuşmayınız der ve devam eder: ‘’O çok dürüst bir insandır., isteseydi yurt dışına giderken bütün hazineyi götürürdü. O bunu yapmamış. Pırlanta işlemeli sigara tabakasını hazineye iade etmiştir. Şu anda büyük sıkıntı içinde olduğunu biliyorum ve hiçbir şey yapamadığım için kahroluyorum.’’diyecekti.
*
Anlaşılan o ki, dünyada en büyük talihsizlik bir insanı tanımadan, dinlemeden, eserlerini okumadan o’nun hakkında hüküm vermektir. Sanırım en talihsiz insanlar nankörlerdir. Bu vatan için ter döken, kan döken, can veren herkese sonsuz minnet duyuyoruz. O eşsiz kahraman kadronun tırnağı etmeyen zavallıların, onları küçümseme gayretleri sadece ve sadece ‘’yarının utanç levhaları’’ olacaktır. Diğer Müslüman ülkelerin hali karşısında bugün pırıl pırıl bir Türkiye varsa unutmayalım bu ‘’Atatürk’ün ve arkadaşlarının’’ eseridir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların iradesini, milliyetçi iradenin önemini Türk Düşmanlığı üzerine kurgulanmış ve cemaatçilik örgütlenmesi adı altında son yaşanan melanetten görmeliyiz.
En cahilinden bilginine kadar insanları beşine takarak koyunlaştıran ‘’Sahte Din Soslu’’ iki sihirli kelime yeterli olabildi: ‘’Diyalog’’ve ‘’Hoşgörü’’! Çocuklarımız, Türk Kültür DNA’sı ile donanımlı ‘’Kurt Gibi’’ yetiştirilmezse yine olacağı budur.
Başta Ebedi Başbuğ Atatürk olmak üzere, bize bu toprakları vatan kılmak, vatan tutmak için can veren Kuvva-i Milliye şehitleri atalarımız, bu aziz milletin necip evlatları, kutlu ruhlarınız şad olsun.