Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Medine Müdafaası kahramanı Fahrettin Paşa ve Osmanlı'yı 'hırsızlıkla' suçlaması Türk Milletine karşı duydukları tarihi husumetlerinin bir başka ifadesi olmalı.
Arabistanlı Lawrence adlı İngiliz kırmasının peşine düşüp din kardeşini arkadan hançerleyen bu arsız, bu görgüsüz güruhu tanıyoruz tarihi ihanetlerinden…
Arabistan çöllerinde, Yemen'de, Filistin'de Müslüman atamıza işgalci deyip İngiliz’le iş tutan ahlaksızların mahdumlarının fıtratına tanığız yakından..
Sanırım İktidarlarının ilk günlerinden beri, dolarcıklar yüzünden diplerinden ayrılmadıkları adamların ne mal olduğunu yeniden anlamış olmalı muktedirlerimiz..
Ne yazık ki 'Açılım' rezaletinde, bu adamlar gibi bir İngiliz uşağı olan Şeyh Sait'in adının meydanlara verilmesine de sessiz kalmayı yeğlemişti muktedirlerimiz..
Eh, kendi tarihindeki ihanetin adının meydanlara yazılmasına sessiz kalırsan, dedesi gibi kendi de İngiliz uşağı olan bir adam, atana hayda laf eder..
Evet ülkemiz kazansın ama gavur parasıyla beş para etmez adamları, sırf gavur parasının hatırına bu kadar cilalarsan, bu cüretle karşılaşman kaçınılmaz olur..
Yıllardır dünyayı, dolar milyarderi bu mirasyedi güruhtan ibaret gibi algılaman, bugün yaptıkları ahlaksızlığın açık bir cesaret çeki olmalı… Tarihin gerçeklerine rağmen.. Bu adamların kıvraklıklarına rağmen, Mukaddes kitabımızı onların dilinden okumaktan başka hiçbir ortak yanımız yokken, bu kadar yüz verir, gavur parası hatırına bu kadar adam yerine koyarsan..
Kendi vatanından, kendi milletinden çalan bu ahlaksızlar da, küffar yağmalamasın diye, Peygamber efendimizin kutsal emanetlerini can siperine koruyup İstanbul'a gönderen Fahrettin Paşa'yı hırsızlıkla suçlar. Aslında hedef Türkiye’yi karalamaktır… Demek ki devletlerarasında dostluk yanlış bir terim…’’ Devletlerarasında karşılıklı çıkarlar vardır’’ kavramı en sağlıklı yol ve yöntem olmalı… Zamanında İngilizler tarafından her petrol kuyusunun başına kurdurulmuş ve kendinden olan kırmaları başına getirdiği bu suni devletlere devlet diyebilirsek…
Bu vesileyle tarihi kaynakların ışığında Fahrettin Paşayı yakından tanımaya çalışalım:
Medine Müdafii Gazi Ömer lakaplı bu çöl aslanı bir Tuna boyu çocuğudur. Rusçuk doğumlu. Harbiye'den Erkânıharbiyeye kadar hep birinciliklerle mezun olmuş asker. Balkan savaşlarındaki başarısı, imzası bulunan ilk destandır. Çatalca muharebelerindeki olağanüstü karşı taarruzuyla Bulgarları bozguna uğrattı. Edirne'nin geri alınmasının yolunu açtı.
1. Dünya Savaşı başladığında Musul'daki 12. Kolordu'yu yönetiyordu. İngilizlerin kışkırtmasıyla Suriye'nin çeşitli bölgelerinde başlayan Arap isyanlarını bastırdı.
Daha sonra bugünkü Ürdün kralının büyük dedesi Şerif Hüseyin'in ayaklanmasında Medine'yi savunma görevi aldı. Müslümanlığın kutsal emanetlerinin İngilizlerin eline geçmesini engelledi ve İstanbul'a nakledilmesini başardı.
Mondros Mütarekesi'nin -Osmanlının teslimi- imzalanmasından iki ay sonra Medine'yi teslim etti. Sürgüne gönderildiği Malta'dan Mustafa Kemal Paşa'nın çabalarıyla kurtuldu. Kars üzerinden Türkiye'ye girdi. 12. Fırka'nın başına getirildi. Başkomutanlık Meydan Savaşı'na katıldı. Büyük Zafer'den sonra Afganistan'ın başkenti Kabil'e büyükelçi olarak atandı.
Fahrettin Paşa'nın Medine'yi terk edişinde bile büyük asalet vardır. İngilizlere el sürdürmez. Kılıcını dahi isteyemezler. Onu 1948 yılında Eskişehir'e giderken bindiği trende kaybettik. Geçirdiği kalp kriziyle Hakk'a yürüdü. Dualarımız her zaman onun için.
Suudi Arabistan yönetiminin, yani Suudların Türk düşmanlığı bilinen bir gerçek. Milyonlarca altın sarf ederek yaptığımız kutsal yapıları yıkıp duruyorlar. Bunun gerçek sebebi 450 yıl yönetmemizin kompleksi. Ortaylı Hocanın dediği gibi, "Bunlar nankör". Arkadan vurmaya hazırdırlar. Zaten tembel bir millettir, bakalım petrolleri tükenince ne halt karıştıracakları merak konusudur.