BU YAZIYI SONUNA KADAR OKURSANIZ DEHŞET İÇİNDE KALACAKSINIZ
‘’Tuğrul Türkeş’in dönekliği, soyadına ve babasının davasına olan ihaneti; Başbuğa karşı olan sevgimizden, O’na karşı olan bağlılığımızdan bizleri kopartamaz ve de O’nun nesiller ve asırlar boyu Türk Dünyasının yüce Başbuğu olarak anılmasını gölgeleyemez. Alparslan Türkeş ismi önce gönüllere ve sonra genç dimağlara, dağlara, taşlara bir daha silinmemesiye kazınmalıdır.
BAŞBUĞUMUZ UNUTULURSA NE OLUR?
Başbuğumuz unutulur veya da unutturulur sa; Türk milleti param parça olur ve bir daha bir araya gelemez. Çünkü bir Türkeş daha gelmeyecektir!
Türk milliyetçileri olarak bundan sonra O’nun manevi şahsında kenetleneceğiz. Oğlu Tuğrul da olsa birkaç kendini bilmez lavuğun yaptığı aymazlıkların etkisinde kalarak O’ndan ayrılmayacağız, aksi Türk milletinin felâketine olur. Bundan sonra Türkeş ismini her an daha çok anacağız, sık sık O’nunla ilgili yazılar derleyip paylaşacağız ki Türkeş ismini canlı tutalım, unutturmayalım ki buna mecburuz…’’
12 EYLÜL 1980 İHTİLÂLİ’NİN YEGÂNE GAYESİ;
Türkiye'de iktidara yürüyen MHP ve ömrünü Türk dünyasının yeniden inşasına adayan ve bu uğurda ülkücü kadroyu hazırlayan BİLGE LİDERİ ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN, Sovyetler Birliğinin dağılması sonucu komünizmin esaretinden kurtularak serbest kalacak olan Türkleri teşkilâtlandırması sonucu oluşturmayı hedeflediği bu yeni bloka Ortadoğu'yu da dahil ederek, Batı aleminin karşısına çok güçlü bir organizasyonu çıkarmasının engellenebilmesidir...
Bunun bizzat böyle olduğunu, Türkiye ve Ortadoğu Alparslan Türkeş'e teslim edilmediği için zil çalıp etek giyerek oynayan ABD Ankara Büyükelçisi James Spain'in ağzından dinleyelim:
''Türkiye'de her on yılda bir mutlaka askeri müdâhaleye yol açtınız. İşin ABD ve Batı dünyası için sevindirici yanı, ülkenin idaresini Alparslan Türkeş ve O'nun milliyetçi kadrolarının ellerine teslim edilmemesidir. Türkiye'yi, üç aşağı-beş yukarı hep aynı meyil ve eğilim içinde seyreden mutedil ve ABD isteklerini reddetmeyen liderlere yönettirdiniz...'’
İŞİN EN İLGİNCİ SIRRI İSE, CUMHURİYET GAZETESİ YAZARLARINDAN MERHUM UFUK GÜLDEMİR'İN ABD Lİ GENERALE SORDUĞU SORUYA KARŞILIK ALDIĞI CEVAPTA SAKLIDIR...
Ufuk Güldemir, ABD li Generale ''ABD'nin bu ihtilâl de parmağı var mı'' diye sorunca, aldığı cevap ''Ne yani, Türkiye gibi önemli bir devletin idaresini ve Ortadoğu coğrafyasının politikalarını Türkeş ve onun milliyetçi MHP'sinin ellerine mi bırakılsaydı?'' şeklinde olmuştur...
12 EYLÜL 1980 İHTİLÂLİNE BİR DE İÇ CEPHEDEN BAKACAK OLURSAK, AŞAĞIDAKİ OKUYACAK OLDUĞUMUZ ESKİ TARİHLİ BİR MAKALEDEN YAPTIĞIM ALINTI VE BU ALINTIYA YAPTIĞIM İLÂVELERİM SANIRIM HER ŞEYİ İFADE AÇISINDAN YETER DE ARTAR BİLE..
Yıllardır Türkeş`i cezaevinden kimin kurtardığına ilişkin çeşitli iddialar ortaya atıldı. Ama Türkeş`i herkesin bildiğinin aksine Kenan Evren kurtarmamıştı.
Olayın iç yüzü daha başka. Hatta Evren; okul sıralarında kendisine tokat atan Türkeş´ten intikam almak için O´nu "Gizli idam"a mahkûm etmeyi planlamıştı. Yani, hastanede tutuklu olarak yatan Türkeş, tahliye edilmeyerek hastanede ölecekti
Türkeş`in tahliye olmasını sanılanın aksine Kenan Evren`in değil rahmetli Turgut Sunalp paşa sağladı. Alpaslan Türkeş`in Askeri Mevkii Hastanesi`nde tutuklu olarak kaldığı odaya dinleme cihazları yerleştirilmişti.
TURGUT ÖZAL, TÜRKEŞ’İN ÖLÜMÜNÜ İSTİYORDU
Zamanın Başbakanı Turgut Özal, Türkeş`in cezaevinde kalmasının hayati tehlike arz edeceğini bildiren doktor raporunu bile kasten saklamıştı. Çünkü Türkeş, ANAP iktidarı için "Vahşet Kapitalizmin iktidarı" tanımlamasını yapmaktaydı. Hastanede ölmesi isteniliyordu. Amaç; modern idamını sağlamaktı.
12 Eylül 1980 askeri darbesin de siyasilerden, 4,5 yıl zaman ile en çok hapis yatan lider Alpaslan Türkeş olmuştu. Türkeş, tutukluluğunun büyük bir kısmını Askeri Mevki Hastanesi`nde geçirdi. En büyük şansı ise kendisine bakmak için görevlendirilen askeri DOKTOR SELİM KAPTANOĞLU`NUN ülkücü olması idi.
Türkeş rahattı ama odasının her tarafına dinleme cihazı yerleştirilmişti. Türkeş sanki tek başına terörü tırmandırmış ve olaylara sebebiyet vermiş muamelesi görüyordu. Askeri Savcı Nurettin Soyer`in ise yanlı davrandığı herkes tarafından biliniyordu. Bütün duruşmalarda tahliye talebi mahkeme heyetince reddediliyordu.
Türkeş, kendisine reva görülen bu davranışlar karşısında çok üzülmüş ve gözünün birisi kapanma noktasına gelmişti. Tabip Yüzbaşı Kaptanoğlu bunları rapor edip, zamanın Özal hükümetine sunuyordu. Hatta ayrı bir rapor ile Türkeş`in ağır şekilde rahatsızlandığı ve kapalı yerde kalmasının hayati tehlikeyi doğuracağını belirtir bir raporu yine Başbakan Özal`a ulaştırmıştı.
ÖZAL İSE BU RAPORUN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEDİĞİ GİBİ ÖZELLİKLE SAKLAMIŞTI.
AMACI TÜRKEŞ’İ İÇERDE TUTMAKTI.
Türkeş`e göre, kendisini Kenan Evren ve birkaç yandaşı idam etmeyi düşünüyorlardı ama asker kökenli ve gençlik tabanı olduğu için idam ettirmekten korkmakta idiler.
TÜRKEŞ BİZZAT YAKINLARINA DİYORDU Kİ;
‘’Beni burada tutmalarının sebebi, üzüntüden hasta olup ölmemi sağlamaktır. Yani modern idam sayılacak kurnazca bir yok etme planı…’’
Türkeş o zamanlar maddi sıkıntı da çekmekteydi. Hatta çok yakın bir dostu ile bir görüşmesinde, ağlamaklı olarak evini satılığa çıkardığını ve çok üzüldüğünü belirtmişti. Çünkü Başbuğ´a ulaşacak kişilerin hemen hemen hepsi aranmakta idi.
Onunla en çok Turgut Sunalp Paşa ilgilenmekteydi. Sunal Paşa aynı zamanda MDP Genel Başkanı idi. Sunalp Paşayı Evren ve konsey üyeleri siyasete itmişti. Yani Evren ve arkadaşlarının birçok sırrını bilmekte idi.
Türkeş`in, okul çağlarından beri Kenan Evren ile arası yoktu. Evren’e öğrenci iken tokat attığı söylenmekteydi.
ÇOK KORKORKUNÇ VE ACI BİR GERÇEK:
MHP İDDİANAMESİNİN, YAZAR UĞUR MUMCU`NUN EVİNDE, EVREN VE İŞKENCECİ KOMİSER ZEKİ KAMAN TARAFINDAN HAZIRLANIP, SAVCIYA VERİLDİĞİ BİLİNMEKTEYDİ.
Sunalp Paşa, MHP`nin her duruşmasından önce Türkeş`in tahliye edilmesi için Evren ve konsey üyelerine ısrarlarda bulunuyordu. Fakat bu ekip her defasında Sunalp Paşanın teklifini reddetmekteydiler. Sunalp Paşa, Türkeş`in bu haline oldukça üzülmekteydi. Artık Türkeş`i tutukluluk halinden kurtarmak için her şeyi göze almıştı.
O zaman MHP`yi savunan tek yayın organı olarak çıkarılan haftalık YENİ DÜŞÜNCE GAZETESİ, her duruşmadan önce Sunalp Paşa ile görüş alış-verişinde bulunmaktaydı. Bir gün Sunalp Paşa gazetenin Ankara temsilcisi Cafer Uğurlu´yu çağırarak, ‘’Yarın gel, size müjdem olabilir. Albay`ı çıkarmak için kavgaya gidiyorum Haberin olsun’’ demişti. Uğurlu, olağanüstü haberi gazetenin sahibi Akkan Suver`e bildirmişti.
Ertesi gün MDP Genel Merkezine giden Cafer Uğurlu´ya Sunalp Paşa şunları söylemişti: ’’Gidin, manşetinizi atın. Başbuğ bu duruşmada tahliye olacak’’ Gazete, bir hafta sonraki duruşma için Türkeş`in tahliye edileceğini manşetten bildirmişti. Duruşma başlamış, Gazeteden Türkeş´in tahliye olacağını öğrenen binlerce vatandaş Mamak kapılarında heyecanla beklediği gibi mahkeme salonu tıklım tıklım dolmuştu.
Türkeş`in 2000 sayfalık iddianameyi yüzüne fırlattığı savcı Soyer`de değişiklik hissediliyordu. Duruşma sonunda Alpaslan Türkeş`in tahliyesini istemiş ve heyette bu görüşe uymuştu. İşte o an dışarıda heyecanla bekleyen vatandaşlar arasında ağlamalar ve haykırışlar oluşmuştu.
Telaşa kapılan mahkeme heyeti, Türkeş`i arka kapılardan birinden kaçırmışlardı. Başbuğ Türkeş tahliye olmuştu. Gazetenin manşeti yere düşmemişti. Türkeş, tahliyeden sonra ziyaretleri kabul etmeye başlamıştı.. Ziyaretçilerden Yaşar Okuyan ve DYP`li efsane KOMANDO AYVAZ olarak anılan Ayvaz Gökdemir bina önünde bekleyen ülkücüler tarafından içeri sokulmamıştı. Türkeş ise bunu duyunca kızmıştı. Çünkü Okuyan eski eşinin akrabası idi. Ayvaz Gökdemir’i ise çok severdi.
İşte Türkeş`in hapisten kurtulduğu günden itibaren, onu kurtaranın Konsey Başkanı Kenan Evren`in olduğu nedense yayılmaya başladı.
Rahmetli Sunalp Paşa ise ’’Boş verin millet öyle bilsin’’ diyerek söylentileri engellemiyordu. Gerçekte Türkeş`i Evren değil, Sunalp Paşa hapisten kurtarmıştı. Hatta Evren ve arkadaşlarını Türkeş´in tahliyesi için tehdit ettiği bile söylenmekteydi...’’
NOT:
Rahmetli Türkeş’i her yerde ve mekânda bolca analım, bilhassa gençlerin yanlarında ve de Türkeş ile ilgili yazılar paylaşalım.
Söz mü?