''Şayet bu yazıyı son kelimesine kadar okumaktan, paylaşıp anlatmaktan üşeniyorsan, endişelerin çoğalıp, beynin zonklayıp, her hücren alev alev tutuşup korlanarak bu geceyi uykusuz geçirmiyeceksen meclisimize uğrama, çek git!''
Benim her yazım ibâdetimdir, Allah'a niyazımdır!
Benim her yazım Türk milletinin dini, ırzı, vatanı, devleti içindir!
Her yazımı imanımdan aldığım güçle yazar, irşat ve cihat niyetiyle paylaşırım!
Türk öksüz!
Türk sahipsiz!
Mevcut siyâsilerden hiçbirinin Türklük diye bir meselesi yoktur!
Bizlere, milletçe perdenin önünde ''gölge oyunu'' seyrettirilirken, perdenin arkasındaki kuklacılar Türklüğü yok etmenin, devleti bölmenin hesabı içindeler.
Uyan Türkoğlu!
Vatanının üzerinde kirli hesaplar var!
Türk'e Anadolu'da hayat hakkı tanımayacaklar!
Irzın, namusun, haysiyetin ve tüm mukaddeslerin, tarihte misli yaşanmamış hakaretlere uğrayacaktır!
Merhum Necdet Sevinç Ağabeyinin, 19 Ocak 2010 tarihli ''TÜRK'ÜM DİYEN KALMADI'' başlıklı yazısından bir bölüm;
''Türk çocukları dün üç kıt'ada ki kan ve barut kokan cephelerde savaşırken, dönme ve devşirmeler Boğaziçi meyhanelerinde kafayı tütsüleyip, rum dilberlerine veya frenk asıllı yosmalara şiir yazıyorlardı lâkin zaferi biz kazanınca da ganimetten pay kapmak için en ön sırada saf tutarlardı.
Ya savaşı kaybedersek?
İşte o zaman hangi mekân veya makamda bulunuyorlarsa, '’kendilerinin aslında Türk olmadıklarını'’ açıklamaya başlarlardı. Bu açıklamalar aynı zamanda düşmanla veya yerli işbirlikçisiyle çalışabileceklerine dair sinyal gönderme anlamına gelirdi.
Geçmişten bir örnek verecek olursak;
Bu döneklerden biri de Rıza Tevfik’tir. Rıza Tevfik, Türk Ordusunun cephelerde mağlup olacağını hissedince ‘’Ben artık Türklükten istifa ettim'' deme zilletine düşerek, daha sonraları ise Sevr'i imzalamaktan sıkılmayacaktır!
Günümüzde, ‘’Türk değilim! Türklükten istifa ettim! Türk'ün kılıcından başka övünecek nesi var? O da bitti. Hâlâ İstanbul'da oturabiliyorsanız bunu büyük devletlerin size değil, İslâm âlemine duyduğu saygıya(!) borçlusunuz'' diyebilecek kadar küstahlaşan Rıza Tevfik gibiler öylesine çoğaldılar ki hangi televizyonu açsanız bu gibi dönme devşirme kalıntılarıyla karşılaşırsınız.
Rıza Tevfik'in Türklüğü reddettiği günlerde, Maarif Nazırı Fahrettin Rumbeyoğlu da okul kitaplarından Türk kelimesinin çıkarılmasını istemiştir!
Bugün içinde bulunduğumuz durumu anlatmak için daha fazla söze gerek yok sanırım.
Devlete sızarak önemli makamları gasp eden günümüz dönekleri, geçmişin meşhur döneklerinden olan Rıza Tevfik ve Maarif Nazırı Fahrettin Rumbeyoğlu’ndan daha bin beterler.
Hiçbir şey değişmedi!
Her taraf ve her etkili saha Türk düşmanlarınca ele geçirilmiş vaziyette.
Bu döneklerin kafalarında tasarladıkları son ihanetleri;
Irak ve Suriye’de devlet olma yolunda hızla ilerleyen PKKİSTAN ve YPGİSTAN’I Türkiye’ye bağlanarak bir FEDERASYON oluşturulacak.
Ve sonra;
Yandaş ve oynaş medya, kiralık kalemler, Türk ve devlet düşmanı sözde aydınlar, makam verilerek satın alınmış Akademisyenler bir anda devreye sokularak, BREMEN MIZIKACILARININ atı, eşeği, kedisi, köpeği, horozu gibi Televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde ve salonlarda yaygara kopartarak, bu ihaneti aşağıda yazıldığı şekilde allayıp pullayıp milletimize yutturmak için diyecekler ki;
Bak büyüdük…
Türkiye Yüz Yılı…
Devlet olarak genişliyoruz…
Misak-i Milli sınırlarına ulaştık…
Musul- Kerkük petrolleri artık Türkiye’nin oldu…
Türkiye artık eski Türkiye değil, dünya bizi kıskanıyor...
Asrın Lideri sayesinde Türkiye gücünü dünyaya ispat etti...
Kısa bir müddet sonra da halk oylamasıyla, PKKİSTAN ve YPGİSTAN en az 15 Vilâyetimizi de bizden kopartarak ayrılacaklardır.
BÜYÜYECEĞİZ YALANIYLA BÖLÜNECEĞİZ.