Dirilerin ölülerden çok daha hızlı çürüdüğü kokuşmuş bir zamanda yaşamaktayız.
Böyle bir zamanda ülkücü olmak...
Türk milletine adanmış şehadete hazır bir can olarak yaşamak...
Yılanın gömleğinden sıyrılışı gibi dünya sevgisinden ve içindeki tüm nimetlerden sıyrılarak hayatını Türk milletinin bekasına adamak...
Vatana karşı yüreklerde tutuşan sevda ateşiyle eriyip vatanda yok olup SİNAN ATEŞ gibi tasavvuf diliyle ‘’FENA FİL VATAN’’ olmak her faniye nasip olmayan büyük bir mertebedir ve aynı zamanda bu hal ilâhi bir lütuf meselesidir.
Ölümle tehdit edildiğini söyleyen Sinan Ateş'in Hanımı Ayşe Ateş, kızları Zeynep Banu Çiçek ve Bengisu bu dakika itibarıyla Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan, Adâlet Bakanı, Yargı, Savcı, İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Türk milleti ve ülkücü olduğunu iddia edenlerin namus, haysiyet ve şereflerine emanettir.
Osman Bey rüyasında, Şeyh Edebali'nin koynundan bir ayın doğup kendi koynuna girdiğini ve göbeğinden çıkan ağacın ise bütün dünyayı kapladığını görmüştü.
O ağaç, ulu bir çınardı.
O çınar koca bir imparatorluk.
O çınar daha sonra TC Devleti oldu.
O çınar, insanlığın en asili olan Türk milletiydi.
Ülkücü hareket ise, bu ulu çınarı yarım asırdan fazla bir zamandan beri bütün imkânsızlıklara ve tüm kahpeliklere rağmen besleyen, dünya var oldukça da beslemeye devam edecek yorgun lâkin yılmayan köküdür.
Türk milleti müsterih olsun.
Tüm kahpeliklere rağmen ulu çınarın yorgun kökleri olan ülkücüler, Şeyh Edebali'nin bağrından çıkan ulu çınarı bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da besleyip yaşatacaklardır.
Türk düşmanı hainler acımasızca adı ülkücü hareket olan bu kökün 5000 filizine kıydılar.
Bu kahpeler, bazen üniformalı, çoğu kez ise yabancı ideolojilerin uşakları, dedelerinden kendilerine intikâl eden büyük bir kin ve intikam duygusuyla açmaya yüz tutan gencecik ülkü tomurcuklarını, kopardılar.
Her gün ara vermeksizin içeriden ve dışarıdan hoyrat ellerin tutuğu binlerce balta inmektedir bu kökün üzerine. Gayeleri bu ulu çınarı köksüz (ÜLKÜCÜSÜZ) bırakıp kurutarak Türk'ün Anadolu’da ki varlığına son vermektir.
Bu mübarek köke balta vuran kahpeler bilsinler ki;
Ulu çınarı yaşatabilme uğruna toprağa düşen 5000 şehidimizin şehadet kanlarında boğulacaklardır.
Kıyamete kadar bâki olmak üzere tapusu Cenab-ı Allah tarafından Türklere kesilen Anadolu'ya asırlarca evvel dikilen bu ulu çınarın şefkatli dalları altında nice topluluklar huzur içinde bir hayat sürmüşler lâkin bir zaman sonra ulu çınarın kendilerinden esirgemediği şefkatini inkâr ederek nankörce, hoyratça ve dahası şerefsizce balta sallamışlardır köklerine.
Ulu çınarı yaşatan ülkücü davaya karşı ihanet edenler asla başaramayacaklar ve yaptıkları ihanetleriyle zelil olup lânetlerle anılacaklardır.
Ulu çınarın köklerine balta vuran bu zâlimler, beşeri yargıdan bir türlü kurtulabilirler lâkin İLÂHİ YARGIDAN kaçamazlar. Çünkü O’ bir sıfatı da ‘’EL ADL’’ olan Allah’tır, zâlimin yaptığını yarına bırakır lâkin asla yanına bırakmaz.
Anadolu'da hayat bulan bu ulu çınar, yıllar içinde sayısız kahpelikler gördü. Büyük bir acımasızlıkla bazen gövdesine, bazen dallarına, bazen de köklerine ardı ardına baltalar vuruldu ve en son olarak da SİNAN ATEŞ gibi nadide bir dalına kıyıldı.
Ulu çınara vurulan bütün balta darbelerine ve toprağa düşürülen evlâtlarına rağmen, toprağın derinliklerinden gelen ve adına ÜLKÜCÜ HAREKET denilen bu kök var olduğu müddetçe, Türk'ün tarihinden, töresinden ve İslâm dininden aldığı öz su ile bu çınarı ebediyen besleyerek yaşatacaktır. Ulu çınarı yıkmak ne mümkün.
Allah, Türk milletini ülkücüsüz bırakarak sahipsiz, çaresiz ve boynu bükük koymasın inşallah.