Bu yazıyı okuyup, paylaşıp, çıktısını alıp torunlarına bırakmayan Trabzon ve Karadeniz insanlarına yazıklar olsun!
Sonuna kadar okumayacaksan lütfen sayfamdan uzaklaş!
EY TÜRK EVLÂDI!
Milli meseleler karşısında gösterdiğin duyarsızlık ve rehavetin, sana kastedenler ve toprakların üzerinde kirli emelleri olan düşmanların için bulunmaz bir fırsat olup, düşmanlarına en büyük ikramındır bilesin!
Bugünkü rehavetinin ve vurdumduymazlığının faturasını yarın günahsız torunların çok acı bir şekilde ödeyeceklerdir.
ŞUNU BİLESİN Kİ;
Yarın esaret altında inleyen torunların mezarın başına Fâtiha değil, sana lânet okumak için geleceklerdir!
NE HAZİNDİR Kİ;
Atatürkçülük, Türklük, milliyetçilik, ülkücülük denildiğinde esip gürleyerek mandada kıl, mangalda kül bırakmayan birçok Trabzonlu arkadaşımın sadece geyik muhabbetiyle arzı endam ederek bu gibi hayati konularda kaçak güreştiklerini görüp kahrolmaktayım.
BU YAZIYI ÖZELLİKLE;
İçişleri Bakanı Sn. Süleyman Soylu, Trabzon Sn. Vâli ve Sn. Emniyet Müdürü, siyâsi partilerin İl- İlçe Başkan ve yöneticileri, Büyükşehir ve İlçe Belediye başkanları, Trabzonspor'dan yazmayı gazetecilik sanan mahalli medya okumalıdırlar.
BU İSİMLER OKUMASA DA OLUR!
AKP Milletvekili Adnan Günnar, Bahar Ayvazoğlu, Muhammet Balta, Salih Cora / CHP Milletvekili Ahmet Kaya / İYİ Parti Milletvekili Hüseyin Örs, bu yazıyı okuyarak sorumsuzluğun derin vadisinde daldıkları uykularından uyanıp huzursuz olmasınlar.
Hani bazı uyanık hinoğlu hinler derler ya;
''Karadeniz'de Rumlarla kardeşçe yaşayıp gidiyorduk. Ne güzel komşuluk ilişkilerimiz vardı, onlar Karadeniz'in kültürel zenginliği idiler, mübâdele ile onları doğup büyüdükleri bu topraklardan kopardılar'' ve daha bir sürü yalan ve aldatıcı sözler.
O ZAMAN DİNLEYİN BAKIN!
PONTUSCU TRABZON RUM METROPOLİTİ HRİSANTOS.
1916 yılında Rusların Trabzon’u işgâl ettiklerinde Rus ordusunun şehre giriş yaptığı yolun zeminine Rumlar Türk bayrağını sermişler, fakat Rus Komutan, Rumların yere serdikleri Türk Bayrağını askerlerin çiğneyip geçmemesi için yerden kaldırtmıştır.
Ruslar'ın Trabzon'u işgâlini bir büyük bayram gibi kutlayan Hrisantos, Rus Komutana söylediği ilk sözü ''Emrinize amâdeyim, ne isterseniz yapmaya hazırım, her türlü yardımlarımızla yanınızdayım...''
Rusların Trabzon şehrine girmesinden sonra azılı Pontuscu Trabzon Rum Metropoliti Hrisantos Türklere karşı çok büyük ihanetlerde bulunarak, masum Türkleri yalan beyanlarla Rus Komutana ihbar etmiştir.
En önemlisi de, Rum Metropoliti insafsız nankör Hrisantos Türklere zulmeden eli kanlı Pontusçu çeteleri desteklemiştir.
Hani Rumlar günahsızdı?
Hani kardeşçe yaşıyordunuz?
Hani bu topraklardan haksız yere gönderilmişlerdi?
Biz Rumlara en güçlü olduğumuz zamanlarda bile dokunmadık ve onları her türlü nimetlerimizden faydalandırdık lâkin ilk zayıf anımızı yakaladıklarında kurdukları Pontus çeteleriyle savunmasız insanlarımızı katlettiler, yaktılar, yıktılar, yağmaladılar, her türlü tecâvüzde bulundular.
TRABZON RUM METROPOLİTİ HRİSANTOSUN FAALİYETLERİ;
Avrupa'daki Pontusçuluk faaliyetlerinin öncülüğünü Giresun Belediye Başkanı Kaptan Yorgi'nin oğlu Konstandinides yaparken, Türkiye'deki faaliyetlerini de Patrikhane ile birlikte Trabzon metropoliti Hrisantos yürütüyordu.
Şubat 1919’da Patrikhane tarafından İstanbul'da düzenlenen Pontus Kongresi'nde kendi kaderini tayin, bağımsızlık ve daha sonra da Yunanistan'a ilhak edilmesi kararlaştırılmıştır.
Yapılan bu kongrede, Rum isteklerini Paris Barış Konferansına sunmak üzere Patrik vekili Droteos başkanlığında bir heyet seçilmiş, Trabzon Rum Metropoliti Hrisantos da bu heyete dâhil edilmiştir.
Bu azılı Türk düşmanı pontuscu Hrisantos Paris'te bulunduğu sırada Anadolu'yu gezen bir tahkik heyetinin başkanı olan General Harbord ile görüştükten sonra Pontusçulara tarihi emelleri hususunda ümit vermiş, onları Türk milletine karşı kışkırtmıştır.
MERKEZ ORDUSU'NUN BAŞINA GETİRİLEN VE PONTUS ÇETELERİNİ BASTIRMAKLA GÖREVLENDİRİLEN NURETTİN PAŞA HATIRATINDA ŞUNLAR SÖYLÜYOR:
‘’Metropolit ve Papazların, insanlara barış içinde yaşama ve kardeşlik yollarını göstermeleri gerekirken bunu yapmayarak, eli kanlı Rum çetelerini ve eşkıya çetelerini destekleyerek bizzat sevk ve idâre etmişlerdir.
Rum Papazların din kisvesi altında ne kanlı faciaların amili ve teşvikçisi olduklarını ispat edecek yüzlerce binlerce vesika elde etmiş bulunuyoruz.
Mesela Trabzon metropoliti Hrisantos Efendi, Mütareke esnasında Anadolu'yu dolaşan "Amerikan Tahkikat Heyeti" reisi General Harbord ile Paris'te konuşmasına dair Pontusçulara 20 Ağustos 1919'da bir telgraf çekmiştir."
Telgrafta, Hrisantos "Karadeniz kıyısındaki köylerin muhafazası için Pontusçuların, gayet iyi tâlim ve terbiye edilmiş taburlarıyla Amerikan askerlerinin birlikte harekat yapabileceklerini, böyle bir harekat için Pontusçuların şevkle hazır olduklarını" söylemektedir.
Metropolit Hrisantos, Pontus propaganda ve çete faaliyetlerini idâre ediyor, bununla beraber diplomatik yollarla Pontus hülyası için hizmet veriyordu.
Mart 1919'da Paris'e gönderilen Hrisantos'a İstanbul Patrikhanesi, Paris Barış Konferansı'nda "Pontus'u temsil yetkisini vermiş, Hrisantos ise, Pontus hakkında sahte belgelerden ve asılsız bilgilerden oluşan raporu 2 Mayıs 1919'da Paris Barış Konferansı'na sunmuştur".
ORJİNAL METNİ FRANSIZCA OLAN MUHTIRADA;
Rus sınırından Sinop'un batısına kadar uzanan topraklarda, eski çağlarda İran Şehinşahı Birinci Dara tarafından bir Satraplık olarak kurulan ve en meşhur hükümdarı Mihridat olan PONT DEVLETİ’NİN ihya edilerek bir Pontus Rum Cumhuriyeti kurulması talep ediliyordu.
Bu taleplere o sırada İngiliz Dışişleri Komiseri olan Arnold Toynbee, ‘’Hrisantos tarafından ileri sürülen sürülen istatistikler ve sınırlar hayal mahsulüdür" diyerek karşı çıkmıştır.
Nitekim, Paris Barış Konferansı'nın yapıldığı sıralarda İtilâf Devletlerinin genel görüşü, Giresun- Mersin- Sivas hattının doğusunu Ermeniler'e bırakmak ve bu konjonktür içerisinde Rumları mandater bir devletin idaresine bağlamaktı.
Şüphesiz bu muhtıra ile ilgili görüşler Pontusçcuları hayal kırıklığına uğratmıştır.
Paris'ten dönen Trabzon metropoliti Hrisntos, Batum'a giderek burada "Pontus komitesi rüesasından Taymaktaklos'un eniştesi Yuanidi Gastropulos ve Bünyatoğullarının evinde kalarak bir ara bütün Rumlara Avrupa'daki çalışmalarını ihtiva eden bir nutuk vermiş ve Batum'dan Tiflis'e gitmiştir.
Hrisantos, 23 Temmuz 1919'da Londra'da idi.
İstanbul Patrikliği adına Canterbury Başpiskoposu'nu selâmlamak için Londra'da olan Hrisantos, Yunan elçiliği vasıtasıyla propaganda maksadıyla hemen gazetecilerle temasa geçti. Ağustos 1919'da Ronald Groham'ı tanıdı ve ondan Trabzon'a İngiliz birliklerini göndermesini istedi.
İngilizlerin idâresinde Jandarma teşkilatı kurulmasını rica etti.
Halbuki Albay Katenyotis'in Trabzon veya Batum'a gönderilmesi ve bunların himayesinde Pontus devletinin kurulması isteğini İngiliz hükümeti daha önceleri reddetmişti. Fakat bu kez Dışişleri Komiseri yardımcısı, Metropolitin fikirlerini ilgiyle karşıladı.
NETİCE OLARAK;
Yunanistan, başta Trabzon olmak üzere tarihinde hiç bulunmadığı Karadeniz Bölgesi üzerinde Pontusçuluk faaliyetlerine hız kesmeden devam etmektedir.
Yunanistan, yeni kurduğu askeri birliklerine verdiği "SMYRNİ" ve "PONTUS" isimleri pek düşündürücüdür!
Smyrni (İzmir) Piyade Tümeni,
Pontus ise Uçar Birlik Tugayıdır.
Yunanistan, birliklerine verdiği bu isimlerle, açık açık İZMİR ve TRABZON'U hedef seçmiştir!
TARİH MASAL DEĞİLDİR!
Madem ortada ''Rum Pontus'' diye bir imparatorluk var ise, bu imparatorluğun 200- 300, hatta daha fazla ötelerden başlayan bir sınırının olması gerekmez mi?
Fâtih Sultan elini kolunu sallayarak şehrin surlarına kadar geliyor ve hiçbir karşı hareket görmeden. Bölgede bir Pontus Devleti vardı lâkin İranlı Fars'tı. Kurucusu ise Fars Mihridates'ti. Devlet İran'a bağlı 19. Eyâlet benzeri bir yapıydı.
YORGOS KORDATOS.
''Büyük Yunan Tarihi'' eserinin yazarı Yorgos Kordatos, eserinin 1. Cildinde der ki;
''Yunanlılar, hiçbir zaman Trabzon ve havalisinde bulunmamışlardır. Yunanlıların bölge ile olan tek bağı, Karadeniz bölgesinin ineklerinin etleri leziz olduğundan, deniz yoluyla bu bölgeye gelen Yunanlı korsanların çaldıkları inekleri götürüp Mısır ve Atina’da satmalarından ibarettir''
HEREDOT.
Yunanlı tarihçi Heredot der ki;
"M.Ö 4. Yüz yılda Türkler o kadar kalabalıklardı ki Karadeniz Türkleri almıyordu…’’
PONTUSÇULAR ÇOK İYİ BİLMEKTELER Kİ;
1071 Malazgirt, Türklerin Anadolu'ya son gelişleridir .
M.Ö 5000- 4500 yılları arasında Kumanlar- Kıpçaklar- İskitler- Uzlar(Oğuzlar)- Tıbarenler- Sakalar- Hazar Türkleri- Avarlar ve daha birçok Türk Boyları Karadeniz’e gelerek bu bölgeyi yurt tutmuşlardır (Trabzon- Giresun- Ordu- Rize- Artvin- Gümüşhane- Bayburt....)
Trabzon, MÖ. 2200 de Turani (Türk) bir kavim olan Tiberanler tarafından kurulmuş, ilk ismi öz be öz Türkçe ‘’Tiberanzon’’ olan bir Türk şehridir.
Fâtih Sultan Han, İstanbu'a dönerken, Trabzon ve civarında yaşayan 8000 Türk'ü yanında götürmüştür.
ŞEHRİN DİĞER TÜRKÇE İSİMLERİ;
Tibarzon
Tarabuzan
Drabzan
Trabzan
Turabozan
Hurşidâbad
Trabefzun.
İSİM HIRSIZLIĞI!
Yunanlılar, şehrin Türkçe olan isminin ilk hecesini alarak, bu ilk heceye, PEZA- PEZÜS- PEZANT gibi uyduruk ekler ilâve ederek kendilerine mal etmeye çalışmışlardır.
TRABZON VE İSTANBUL
Tarihin hemen her döneminde dünyada çok büyük bir öneme sahip iki şehrimizden biri Trabzon, diğeri ise İstanbul’dur. İstanbul şehrini, Trabzon’la aynı tarihte kuranlar da yine bir Türk boyu olan ‘’OY- UY’’ Türkleridir ki Erenköy’de bulunan yazılı taşlar bunun en büyük delilidir. Nedense bu tarihi gerçekler milletimizden gizlenerek, hep yalan ve yanlış bilgiler verilmiştir.
Trabzon ve İstanbul, bu iki Türk şehri üzerinde kirli hesapları olanlar, hummalı bir gayretin içinde olanca melânetleriyle saldırıp en ufak bir duygusallığımızı, küçük bir boşluğumuzu fırsat bilip, dünyanın beli merkezlerinde aleyhimizde senaryolar geliştirip kamuoyu oluştururlarken, acaba idârecilerimiz, siyâsiler ve bölge insanı olarak bizler neler ile meşgulüz ve hangi tedbirleri almaktayız?