DEVLET YÖNETMEK YÜREK İSTER!
Devlet yönetiminde esas alınan bazı kriterler vardır. Bunlardan birincisi; her devletin kendi tarihinde ve kültüründe kaynaklanan bir geleneği var. Buna devlet geleneği veya devlet töresi diyoruz. İkincisi ise devlet yönetiminde süreklilik ve devamlılık vardır. Türk Devlet yapısında ne zaman bir sarsılma meydana gelmişse Bilgeler çıkmış ve bir nizamname hazırlamışlardır. Bunlarda zaman içerisinde devlet yönetmenin kültürünü oluşturmuşlardır. Günümüze intikal eden ilk belgelerden önemli bulduklarımızı sıralarsak;
Birincisi; Bilge Kağan, kardeşi Kültigin ve Vezir Tonyukun taşlara oyduğu kitabedir.
İkincisi; Yusuf Has Hacib’in kaleme aldığı devlet felsefisini oluşturan Kutadgu Bilig dir.
Üçüncüsü; Selçuklular döneminde kaleme alınan Niazmül Mülktür.
Dördüncüsü; Osmanlı Devlet kurulurken Şeyh Edebali nin Osmangazi ye öğütleridir.
Beşincisi ise; Dördüncü Murat döneminde yazılan Koçi Bey’in yazdığı tavsiyelerdir.
Cumhuriyet öncesi döneme baktığımızda devlet geleneğini oluşturan bu dört önemli belgenin hepsinde de törelerin ve teamüllerin önemli olduğunu belirtilmiştir. Devletin adaletle hükmetmesi, liyakatı, ehliyeti önemsemesi, işin ehline verilmesini tavsiye etmektedir. Hiçbiri yol yapmakla, köprü baraj yapmakla yani müteahit devletle toplumu bir arada tutmayı tavsiye etmemiştir ve nizamnamelerde bunlardan söz edilmemiştir.
İkinci husus devlette devamlılık ve süreklilik ilkesidir. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti elli yıl önce bir başka devletle herhangi bir anlaşma yapmışsa bugün devleti idare edenler biz bunu tanımıyoruz deme hakları yoktur. Bu dışarıda böyle de içeride yani devlet ile vatandaş arasındaki hukukta nasıl işlemektedir. Söz gelimi siz bir hükümet döneminde Üniversite bitirip diploma aldınız bir başka hükümet gelip ben sizin diplomanızı tanımıyorum bu diplomayı size hangi hükümet vermişse o dönemde kullanabilirsiniz diyemez. Başka hükümet sizi işe aldı deyip kapıyı gösteremez. Göstermemesinin nedeni devlette devamlılığın olmasındandır.
Mevcut Hükümetin yukarıda saydığımız ölçülere uygun olmayan bir kaç icraatına bakalım. Birincisi Devletin teamülleri yani töreleri vardır. Siz bu töreleri koymadınız ancak devleti yaşatmak isterseniz bunlara uymak zorundasınız. Belki de en bariz töre tanımamayı Cumhurbaşkanı nın icraatlarında görmek mümkündür. Örneğin; Hakan olan kişinin kuşatıcı olması, kendisini seven sevmeyen herkese şefkatle muamele etmesi kucaklayıcı olmasını tavsiye eden töre haline gelmiş ne yazık ki bugün ayaklar altına alınmıştır.
İkinci başlıkta saydığımız devlette süreklilik ve devamlılık ilkesine baktığınız zaman bunu memur gözüyle değerlendirelim.
Memurlar için ilk icraatı kamuda çalışan personeli işten çıkartarak 4/C li olarak başka kurumlarda çok düşük ücretle istihdam etmekle bu kaide çiğnenmiştir. Daha sonra devleti bizim dönemimiz ve diğerlerinin dönemi olarak ayırıp kamuda çeşitli istihdamları cezalandırmıştır. Örneğin 2011 yılından önce Kaymakamların Valilerin verdikleri takdirnameleri değerlendirme dışı bırakarak adeta bu ülkede geçmişte bir devlet yokmuş gibi davranmıştır. Daha sonra devletin düzenlediği sınavlarla Okul Müdürü veya Müdür Yardımcısı olanları kanunla görevden alarak bu devamlılığı bir kez daha ihlal etmiştir. Üçüncüsü ise bir önceki yönetmelikte tanımı yapılan şeflerle ilgili son düzenlenen İl, İlçe Milli Eğitim Yönetmeliğinde personel tasniflerinde şeflerle ilgili tek bir ibare bile geçmeyerek bu arkadaşların görev tanımı yapılmadığı gibi kendilerinin hangi tür personel gurubuna dahil oldukları belirtilmemiştir.
Sonuç olarak; Devlet yönetmenin yürek istediğini, kendimize dokunsa bile, ikbalimizi bitirse bile Millet istikbalinden vazgeçme hakkına sahip olmadığımızı bilmeyi gerektirir.
Sadece birkaçını belirttiğimiz devlete karşı güvensizlik yaratan, toplumda ayrıştırmaya neden olan icraat bile yönetenlerin devleti idare etme yeteneğine sahip olmadıklarını göstermektedir.