Soma faciasından sonra bu işin mukadderatında bu da var deyip geçiştirenler, şehit yakınına sen de asker yapmasaydın diyerek ölümü seçtiği işe bağlayanlar, Suruç’ta ne işleri varda Kobani için toplanıyorlardı diyenler, herhalde Ankara da ki olay için de neye toplanıyorsunuz barış kardeşlik neyinize diye söyleniyorlardır. Kimse demiyor ki kardeşim ben oraya buraya gideceksem, şu işte bu işte çalışacaksam sana ölümü kabul ediyorum diye imzalı belge mi verdim? Bu bakış açısıyla meseleyi değerlendireceğinize sizin en temel göreviniz vatandaşın can ve mal güvenliğini korumaktır. Neden bunu yapmıyorsunuz da her acı olayı ya yabancı güçlere, ya mukadderata ya da muhalefete yıkmaya çalışıyorsunuz?
Devlet yönetmek yol yapmaktan köprü yapmaktan çok daha ciddi bir iştir. Yöneten kim olursa olsun geçmiş devlet yönetim tarzından faydalanmıyorsa her söylenene dudak büküyorsa işte sonu böyle çuvallamak olur. Tarih sadece hamaset nutukları atarak ecdat böyle yaptı ben de yaparım deyip önünü arkasını düşünmeden hareket etmekten ibaret değildir. Övündüğümüz birçok başarı sadece birer neticedir. O netice veya sonuçları yakalamak için ne tür çabaların harcandığını görmemek gaflettir. Bu dereyi görmeden paçayı sıvamaktan veya dibini görmediği kuyuya dalmaktan başka bir şey değildir.
Bu sayfalarda defalarca hükümetin bu tavırlarının bizi Suriyeleştirmeye doğru götürdüğünü yazdık. Çünkü Türk Devlet geleneği tamamen yok edilmeye başlandı. ABD başta olmak üzere batılı ülkelerle iş tutulmaya çalışıldı. Eş başkanlıklar yetmedi eğit-donatlar vs. İçeride vatandaşı birleştirmek adına adalet diye bir şey kalmadı, töre unutuldu. Cumhurbaşkanının tarafsızlık ilkesini yerle yeksan etmesi işin tuzu biberi oldu. Nitekim geldiğimiz noktada son üç ay içerisinde gerek güvenlik güçleri gerek sivil vatandaş yaklaşık dört yüz kişi hayatını kaybetmiştir. İşin en acı yanı da bu sonucu adeta hazırlayan bir hükümetimiz olmuştur. Ne yazık ki bu gafleti de vatandaşa vatanseverlik diye yutturma becerisini de göstermiştir.
İçeride ayrılıkçı teröriste her türlü tavizi verdiği halde muhalefet her şeyin sorumlusudur deme yüzsüzlüğüne şahit olduk.
Dışarıda Suriye yi karıştıran hükümetin çok bilmiş yöneticileri iki milyon üç yüz bin Suriyeli yi Türkiye ye getirirken ( bunlar kimdir nedir demeden) ve bunun faturasını halka ödettikleri halde sanki Suriyelilerin getirilmesinden sorumlu muhalefetmiş gibi algı oluşturmasını başarmışlardır.
İŞİD militanları bundan iki yıl önce Ceylanpınar da sanki muhalefetin talimatıyla ellerini kollarını sallayıp geziyorlardı gibi suçlanan yine muhalefet olmuştur.
Her çuvalladıklarında birilerini mesul gösterme alışkanlıkları artık kına getirdi.
Aldattılar diyorlar; millet niçin aldandın diye sormuyor?
Vay hin oğlu hinler bak gördünüz mü koca Türkiye Cumhuriyeti Devletini aldatmışlar diye aldatanlara kızıyor.
Kumpasa getirildik diyorlar; kardeşim akıl var izan piyasa da dolandırıcı mı yok tabi ki kumpasa getirtirler hatta sen bu kafayla Karaköy de bul ası al parayı oyununa bile gelirsin gelme kardeşim denilmiyor.
Vay hainleri görüyor musun devlet büyüklerimizi kumpasa getirmişler diye kumpas kuranlara kızıyorlar.
Devlet büyüklerini dinlemişler diye feveran ediyorlar; kimse dinletme kardeşim kendini demiyor.
Nasıl dinliyorlar devlet büyüklerimizi diye isyan ediyorlar.
Yabancı ülkeler bizim topraklarda terörü tırmandırıyorlar diyorlar;
Kimse demiyor ki peki senin eğit donat dediğin neyin nesiydi?
Kendi ülkende adam eğitim silahlandırıp Suriye ye gönderirken yaptığın iş sıhıyecilik veya ilk yardım yapmak mıydı?
Haydi diyelim onu da yaptın peki yabancı ülkeler veya istihbaratları senin ülkeni karıştırmak isterken senin istihbaratın ne yapıyor?
Onların işi senin ülkeni karıştırmaktır. Senin işin ise onların tezgahını bozmak değil midir?
Demek oluyor ki sen işini yapmak yerine başka işler kovalıyorsun.
Sonuç olarak yollara, köprülere takılıp devlet yönetimini bunlardan ibaret gören akıl fukaraları ölüler köprülerden geçerken hiçbir şeyin farkında değildirler.