Türk Milletinin kültüründe yaylalar birinci sırada yer alır. Yaylaya göçmek, yaylada yaşamak özellikle yörüklerde gelenek halindedir. Ortaasyaya ata yurduna bakarsak aynı yaşantıyı görebiliriz.Kış bitip, şehirlere bahar gelince yayla göcü başlar. Hürriyetin tadını, lezzetini serin serin esen yayla rüzgarında farklı bulursunuz. İçtiğiniz suyun, yediğiniz yufkanın tadına doyamazsınız.
Rivayet edilir, Osman bey, zamanında Osmanlı Beyliği yerleşik düzene geçmek ister.Çadırda yaşayan, Oğuz boyuna yaşayacağı evler yaptırılır. Evlerde yaşamak mecburiyeti getirilir. Evlerde yaşamaya başlayan erkekler, özellikle evi hiç sevmezler..Çadırın tepesi açıktır, rahat rahat gökyüzünü ayı yıldızları seyrederken evlerde seyredemez olurlar, çareyi avluya çadır kurup saklı saklı çadırda kalmada bulurlar..
Yaylalar dağların zirvelerine kurulmuştur.
Yaşadığım yerde, Seydişehir, yaylalarıyla meşhur bir yerdir. Yola çıktığınızda, yaylaya gitmek için, öbek öbek yaylalarda yaşayan yörükleri görürsünüz. Konyadan Antalya, Alanya istikametine gitmişseniz camdan dışarıyı manzaraya bakmışsanız mutlaka yörük çadırlarını, keçileri, koyunları, oğlakların, kuzuların meleştiğine şahit olmuşsunuzdur.
Rahmetli Atatürk bir vecizesinde şöyle der:Arkadaşlar gidip Toros Dağlarına bakın eğer orada bir tek yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi bilinizki bu Dünyada hiç bir güç ve kuvvet asla Türkü yenemez, Ne muazzam bir tespittir. Atatürke boşuna dahi demiyoruz..
Yörükler Türkün bozulmayan boyudur. Türk Milletinin teminatıdır. İşte bu yaşantıya şahit olmak, merakınızı gidermek isterseniz, Seydişehirden yola çıkacaksınız, hemen hemen her köyün, nahiyenin, yerleşim yerinin yaylası vardır. Hepside orman içindedir. , Envayi, çeşit çiçeklerin arasında buz gibi suları vardır. . Yollarda peyder pey çeşmeler görürsünüz. Hani Çoban çeşmesi şiirinde olduğu gibi. Bir o yana bir bu yana savrulur. . Suyunun tadı ve lezzetine doyamazsınız. Ne yiyeceğim derdi yoktur. Seyyar kasaplar, keçi kuzu etleriyle sizi karşılarlar. Mis gibidir. Çok açıkmışsanız gözlemeler imdada yetişir. Yörük çadırlarına gidip tanışmak konuşmak yoğurt süt, peynir, yağ alayım derseniz hemen arabanızın yolunu anayoldan tali yola çevirmeniz yeterli olur. Tombulcana, al al yanaklı bir yörük kızı, kırmızı fistanıyla sizi karşılar.Hemen samimi olur, sohbet etmeye başlar. Hiç çekinmesi yoktur. Yüreğinden herhangi bir şüpe geçmez. Anasının körölası ne çene ediyorsun,? Ayran versene diye bağırdığını duyarsınız.
Hani söz sözü açmışkan, bir Fransızın hikayesini anlatayım: Fransız bir turis uzun süre bir yörük obasına misafir olmuş. Yine bir bahar, Antalya yöresinde yaşayan yörüklere gidip çadırını kurmuş, onlardan biri gibi yaşantısına devam etmeye başlamış, hemde iyi bir gözlemciymiş. Merakı yalın ayak, başı gabak(örtüsüz demek) çocuklar sağlıklı sıhhatli koşturur dururlarmış.
Hamile bir bayan çalı toplamak için dağa gider, sancısı tutar, çalının arkasında doğum yapar, şalına sarıp çatırın önüne getirir. Kaynanası çocuğu gelinden alır, akmakta olan buz gibi çayın suyuna batırıp çıkarır. Fransız meraklı gözlerle bakar, çocuk hasta olur diye! bakar, fakat çocuk sapa sağlamdır. Sorar, ne yapıyorsunuz diye, Buna "çelikleme" derler diye cevap verirler.
Fransız seneye tekrar obaya gelir, gözü geçen sene doğan çocuktadır, sorar gösterirler. Eline yufka sıkılmış çocuk, al al yanaklı, tombalakca koşturuyor ortalıkta. Yüzünden adeta kan damlıyor. Sağlık fışkırıyor. Kendi kendine söz verir. Çocuğum olurda bende böyle yapacağım diye.
Memlekete dönen, Fıransız evlenir. Hanımı hamile kalır. Arkadaşlarına düşüncesini anlatır. Öncelikle hanımı kabul etmez ama adam ısrarcı olur.
Doğum yaklaşır, eve buz depolar. Hanımının sancısı tutunca ebeyi eve getirir, küveti suyla doldurur, buzları içine atar. Çocuğu doğar doğmaz, oğlu olmuştur. Küvete atar, yapma etme diye dedilerse de dinlemez. Çocuğu güzelce yıkar. Saral sarmalar ama çocuk üşütmüştür, zatürre olur, ölür.
Hanımıyla tekrar yörük obasına gelir. Başından geçenleri obanın büyüklerine anlatır. Onlar hikayeyi dinleyince gülümserler oğlum onun anasıda çeliklemeli, babasıda çeliklemeli derler, Mesele anlaşılmıştır.
İşte yörükler böyle sağlam bünyeli kişilerdir. Özellikle ata sporumuz güreşle ilgilenirler.
Artık yayla turizmide başlamıştır. O nuda Alanyada gördüm. Alanyanın yerlileri yaylalarına çok güzel evler yapmışlar, şato gibi. Kendileri bahar gelince oralara göcüyorlar. Evlerinin önünde bahçeleri var. Aynı zamanda ekip dikiyorlar. Boş olan dairelerini haftalık, aylık kiraya veriyorlar.
Dostlar dağ ve yayla havası mis gibi çam kokusu hem rahat nefes almanızı sağlıyor hemde astım, şeker, kolesterol hastalıklarına iyi geliyor.
Şu sıcak günlerde yayla olsada gitsek diyenler çevrenizde mutlaka vardır.. araştırın. Şehrin sıcağından, kirinden pasından arınıp, temizleneyim derseniz, yaylaya gidin mutlaka.
Hani Osman Öztunç bir türküsünde ne der? Dağlara çıkmanın tam zamanıdır.
Acaba, Erciyesemi çıkmalı DOSTLAR? BAŞBUĞU MAZİYİ YADETMEK İÇİN....