Her fırsatta Egemenlik milletindir diyen seçkinler ne yazık ki hiçbir zaman milletin bu hakkını kendi iradeleriyle serbestçe kullanmalarına müsaade etmemişlerdir. Oyunların ve tezgahların hiç bitmediği siyaset sahnesi hep göz boyamak ya da halkı manipüle etmek için farklı oyunların sergilendiği bir tiyatro sahnesine dönüştürülmüştür. Galip Erdem Yeni Siyaset Dersleri- 1963 tarihinde kaleme aldığı makalesinin son bölümünde siyasetçinin gerçeğini şöyle yazmaktadır. “Siyasi hasımlarınızı yıkmak için yalan söylemekten, iftira etmekten çekinmeyeceksiniz. Hayaliniz hiç evlenmemiş bir adamın karısını hergün dövdüğünü yayabilecek kadar geniş olmalıdır. Hasımlarınızı sıraya koyun. En kuvvetlisini ezerken en zayıflarıyla birleşin. Yaşamanın nefsinize hizmetten gayri bir amacının olmadığını unutursanız tez zamanda ziyan olursunuz.” Suçlamalar sayfa 99
1963 ten bugüne neyin değiştiğinin takdirini size bırakıyorum. Rahmetli Kararkoç’un dediği gibi dünkü hamam dünkü tas, dünkü kurna dünkü ses bütün şiddetiyle kulaklarımızda çınlamaktadır. Sıkışan ya geçmişe saldırır, ya da ya da sisteme! Tıpkı oynamaya gönlü olmayan gelin yerim dar misali bunu da değiştirelim şunu da değiştirelim hep bahanelerin arkasına sığınılmaktadır.
Kavgalar bitmiyor. Tabiri caizse güreş minderde tutulmuyor bunun dışına itiliyor. Kendi aralarındaki kavga bazen inanca dil uzatılarak, bazen boy pos muhabbeti yapılarak, bazen zürriyetli zürriyetsiz tartışmaları dillendirilerek, bazen de ne yazık ki çoluk çocuk eş iyal ne varsa bu işe katılarak insafsızca bel altı vurmalarla kazanmak hedeflenmektedir. Siyasetin çirkinleştirilmesi topluma maliyetler çıkartmakta kardeş kardeşi düşman görmekte ailede, sokakta, neredeyse okulda-camide insanlar taraf olmaya mecbur bırakılmaktadır. Bu hastalıklı halin faturasını ödeyen bir millet olduğumuz halde bir türlü geçmişten ders çıkartmamakta ısrarcı olunmaktadır.
Yıl 1963 henüz Ülkü Ocakları kurulmuş değildir. Fakat Galip Erdem o tarihte yaşanabilecek olayları tahmin edip sadece bir paragrafını sizinle paylaşmak istediğim şu ifadeleri kullanmaktadır.
“Ne bu taraf vatan hainidir ne de öbür taraf. Birkaç ajanın, birkaç satılmışın, birkaç komünistin araya girmesi neticeyi değiştirmez. Hatta bu suni cepheler ciddi bir fikir ayrılığına göre değil asılsız vehimlere göre meydana gelmiştir. Şahsi endişelerin, küçük hesapların haysiyetten uzak kaprislerin eseridir. Kendi çıkarlarının devamını mücadelenin bitmemesinde bulan bazı çevrelerle böyle havaları kollayan millet düşmanlarının işbirliğinde doğmuştur. Kitleler aldanmamalıdır. Ve sırf bu niyetle kavgadan kaçıyorum.” Galip Erdem-Ülkücünün Çilesi sayfa 87
Yukarıdaki kaygılar bir vatanseverin kaygılarıdır. Ömrünü sonraki yıllar Ülkücü harekete adamış bir bilgenin ileri görüşlülüğüdür. Hamaset dilini kullanarak onu imha edelim bunu yok edelim o düşman bu düşman deyip kendi insanımızı birbirine kırdıracak noktaya getirmek ise bana göre ihanettir, asla vatan ve millet sevdası olamaz. Bunun için egemenler egemenliği kendilerinde Milletin Egemenliğine inanarak güreşi minderin dışına taşımadan güreşmelidirler. Ahlaki olan da budur doğru olan da budur.
Sonuç olarak; hem birlikten beraberlikten dem vurup hem de ayrıştırıcı dil kullanmak iki yüzsüzlüktür, riyakarlıktır, sahtekarlıktır. Lütfen milletin Egemenliğine güvenin ve ararlına fitne tohumlarının ekilmesine zemin hazırlamayın. Ey millet! siz de egemenlerin oyunlarına gelmeyin ve gerginlikten uzak durun!..