Eğitimi sistemimizi akılcı bir anlayışla muasır medeniyet seviyesine göre şekillendirmek yerine bir takım ideolojik saplantılara esir etmek isteyenler yeni bir insan profilinin ortaya çıkmasını sağlamış gibi görünüyorlar. Bu kişiler hiçbir sorumluluk duygusu içerisinde olmayarak ileri geri konuşmayı sürdürmektedirler. Okulsuz bir toplum diyen sözde aydın, okuyanlar daha cahildir diyen sözde Prof, okulu değil de merdiven altlarını tercih eden aileler ya da tevhidi tedrisata düşmanlık eden sözde siyasetçi ve yazarlar!..
Devlet benim hiçbir işime karışmasın. Söz gelimi askerlikten bana ne diyen vicdani retçiler, vergiden bana ne, ya da çocuk benimdir dilediğim gibi yetiştiririm bundan devlete ne diyenler!.. Okul dediğin nedir ki ya da yaşasın okulsuz sistem. Aslında farklı uçlarda olsalar da aynı noktada buluşmaktalar. Bunun Türkçesi bir DEAŞ lı evladını DEAŞ’lı, bir alkolik veya uyuşturucu müptelası aile ya da kötü yollara düşen biri çocuğunu kendisi gibi yetiştirebilir bundan devlete ne!.. Ya da mutedil ortalama toplumun norm ve değerlerine sahip bir aile de bu hakka sahip olmalıdır. Bir PKK lı ya da DHKPC li de çocuğunu kendisi gibi yetiştirsin bundan ne sakınca vardır ki, demek istenmektedir.
Bu düşünceye sahip kişiler eğer bir ülkenin eğitiminde etkin halde iseler o ülkede gelecek aydınlık olabilir mi?
O ülkenin ve dahası devletin bekasından söz edilebilir mi?
Aslında bu kişilerin okulun varlığından ziyade öğretmenden rahatsız olduklarını da biliyoruz. Bunu açıkça dillendiremedikleri için her zaman yaptıkları gibi arkadan dolanmayı tercih ediyorlar.
Bu kişiler devletten her türlü talepte bulunacaklar devlet bunun elindeki insan kaynaklarıyla yapacak fakat o insan kaynakları üzerinde devletin hiçbir hakkının olmadığını iddia edecekler, bu bir tezat değil midir?
Eflatun un devlete bakışından beri ideal toplum arayışları sürmüştür. İdeal toplumun olduğu yerde devletler de ideale yakın bir yönetim sergilerler. Aksine kaotik toplumlarda ise yine devletler kaotik yönetimler sergilerler. Yani siz nasılsanız öyle idare edilirsiniz tezi burada da geçerlidir. Devletin ideal bir toplum ortaya koyması için kullandığı en önemli araç kuşkusuz okullardır. Burada toplumsallaşma ve milletleşme bilinci verilmektedir. Toplumsallaşma ile kendi içlerindeki ilişkilerin düzenli yürümesi milletleşme ile hem birey hem de topluma ait olma aidiyet duygularının güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Ondandır ki toplumların geleceği eğitimden geçer. Bir milleti ister ileriye taşımak isteyin, ister yerinde saydırın, isterseniz geriye götürmek isteyin her üç durumu da ancak bu işi eğitimle başarabilirsiniz.
Bugün geldiğimiz noktada millet bilincinden yoksun, milli şuurdan yoksun birkaç ideolojik kalıpla beslenmiş kah Seyyit Rızacı, Kah Şeyh Saitçi, kah bir başka cemaat veya tarikatçı asla özgür birey olamamış asla milletleşme şuurunun önemini kavrayamamış, milli benlik ve milli ruhla hep mesafeli bir anlayış Milli Eğitimimize hakimdir. Buna rağmen bunlar gibi düşünmeyen yüz binlerce öğretmen evlatlarımızı Kederde, kıvançta tasada bir ve beraber olmak için yetiştirme çabası içerisindedir. Eğer öğretmenler olmamış olsaydı toplum son on altı yılımızı tamamen kaybetmişti.
Sonuç olarak; 2017-2018 Eğitim ve öğretim yılı hazırlıkları için görevlerine başlayan öğretmenler “Ulusları kurtaranlar ancak ve yalnız öğretmenlerdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü unutmadan görevlerini sürdüreceklerine olan inancımızı korumaya devam ediyoruz. Milli Eğitim okulları cemaat ve tarikatların kucağına itmeye çalıştıkça öğretmenlerimizin direneceğine olan inancımızı muhafaza ediyor görev başı yapan tüm öğretmenlerimizin her zaman yanında olduğumuzu belirtir en içten duygularla başarılar diliyoruz!..