!..
Milli Eğitim Bakanlığı partizanca tutumuna ara vermeden devam etmektedir.
Okul Müdürü ve Müdür Yardımcılarıyla başlayan hızlı kadrolaşma süreci tamamlandı. Bilindiği gibi bütün Okul Müdürleri kanunla görevden alındı. Bunların yerine tiyatroya benzeyen sahnelerde sözde mülakat yapıldı ve önceden verilen listelere yüksek puanlar verilerek paralel sendikanın listelerinde olanlar müdür yapıldı.
İkinci sırada İl, İlçe Milli Eğitim Müdürleri vardı. Sonra İl Müdür Yardımcılarına kadar inen bir kadrolaşma yapıldı. Hala binlerce İlçe Müdürü, Bakanlık Yöneticisi personel ve İl Müdür Yardımcısı uzmanlıkta bekletiliyor.
Şube Müdürleri düzmece mülakatlarla seçildi. Mahkeme bu atamaları hukuka uygun bulmadığı halde iptal ettirilmedi hala görevlerine devam etmektedirler.
Belki direk bakanlığı ilgilendirmese de sonuçta eğitimin bir parçası olan Üniversite yöneticilerine atamada da istenilen yapıldı. Rektör atamalarında zaten formalite anlamına gelen seçimleri de kaldırarak engeller kaldırıldı.
Sıra müfettişlik sistemine gelmişti. Önce İlköğretim Müfettişlerinin adını değiştirerek Maarif Müfettişi yaptılar. Sonra Bakanlık Müfettişlerini Maarif Müfettişi olarak taşraya gönderdiler. Daha sonra hepsini lağvedip uzman yaptılar. Yani yetkisizleştirdiler. Son olarak Maarif Müfettişleriyle ilgili çalışma yapıldı. Daha önce lağvedilen Bakanlık Müffetişleri tekrar ihdas edildi ve beş yüz kişi alınacak denildi. Nihayet alınacak beş yüz Bakanlık Müfettişinin de önceden hazırlanan listelere göre alındığı sonuçlar açıklanınca görüldü. Bizden değilsen ağzından kuş tutsan bir yere gelemezsin sözü tekraren hayata geçirilmiş oldu. Muhalefetten bir Allah’ın kulu çıkıp demedi ki arkadaş bu bakanlık müfettişi iyi idiyse niye kaldırdın. Haydi kötüydü onun için kaldırdık dediniz, peki madem kötüydü neden tekrar bakanlık müfettişi aldınız?
Milli Eğitim Bakanlığın bu kadar hoyratça yönetim hala fiiliyatta iken bu politikalara destek olup adeta iyi yapıyorsunuz demek akla ziyandır. Bu yanlışları dile getiren huylu huyundan vazgeçmez diyen Türk Eğitim Sen mensupları yine haklı çıkmışlardır.
Ne zaman haklı çıkmadılar ki?
Fakat bu ülkede ne yazık ki hakim olan zihniyet haklı olana hakkını vermek değil ya da yanında olmak değildir. Tam tersine susup haksızlığa rıza göstermesi için tehdit vardır. Zulüm karşısında, haksızlık karşısında sesinizi yükselttiğiniz için alkışlayanınız da pek olmuyor.
2010 da KPSS sınavında hırsızlık yapılmıştır, suistimal vardır dediler yalan söylüyorsunuz, iftira atıyorsunuz diye ayaklandılar.
Askerleri suçsuz yere içeri atmayın, hukuka uyun dediler yine saldırdılar ve dediler ki siz Ergenekoncusunuz.
Çözüm süreci yanlıştır dediklerinde kandan besleniyorsunuz deyip suçlandılar ve saldırdılar.
Kamu Sen Genel Başkanı akil adam olmayı red edince anlı şanlı hükümetimize yakın sendikanın Genel Başkanı “Hayvanlar bile çözüm sürecini anladı siz anlamadınız” diye hakaret etmeyi ihmal etmedi.
Okul Müdürlerini görevden aldılar Türk Eğitim Sen kural istedi, kaide istedi, liyakat istedi diye vay sen misin haktan hukuktan adaletten bahseden deyip saldırdılar.
Olsun be Türk Eğitim Sen yanlışları haykırmaya devam edecektir. Çünkü sözleri vardır. “Zulüm Azrail olsa ben hakkı tutacağım” diyorlar. Hakkı tutup kaldırmak için mücadele edenlere ancak hakkın yanında olanlar sahip çıkar! Ne mutlu hak uğruna ömrünü feda edenlere!..