İsmail Ağa’ya yakın vakfın başkanı olan bir adamın 6 yaşındaki kız çocuğunu 29 yaşındaki bir adamla evlendirdiğini öğrendiğim andan itibaren...
Sürekli, “Böyle bir olay nasıl olabilmiş? Bu nasıl vakıf? Bu adam nasıl İslami çevrelerin içinde barınabilmiş?” Bu nasıl bir İslami anlayış? Diye hayretler içindeyim.
İşlenen kadın cinayetlerine ne dersiniz? Çıldırıyor muyuz?
Birkaç Bakanlığın bütçesinden fazla bütçeye haiz Diyanet Başkanlığının var olan ‘’Sivil Dini Yapılanmalara’ karşı gözetleme denetleme görevi yok mudur? Yoksa önemli bir eksiklik değil midir? Sadece görevi Kur’an’ın önceliğinde nasihat etmek midir? Din adı altında Yaşanılan bu rezilliği ya da bilmediğimiz rezillikleri öncelikle Diyanetin ilgili yasal mercilere şikâyet etmesi gerekmez mi? Rezil konuyla alakalı sunduğu Cuma Hutbesi yeterli oldu mu?
Diyanet Başkanlığının yasalar çerçevesinde yeniden yapılandırılması kanaatindeyim.
*
Kadınımıza yönelik cinayetler dâhil çocuk istismarına yönelik bu Cuma hutbesini yorumlayarak özetlersek;
Maalesef çocuklarımızla ilgili vicdanlarımızı derinden yaralayan haberlerin öne çıktığı bir gündemin içerisindeyiz. Ne acıdır ki, yozlaşmanın, ahlakı ve hukuku kaybetmenin, vicdansızlığın bedelini en fazla çocuklar ödüyor. Bir yanda yaşanan savaşların ve trajedilerin, mülteci kamplarının ve yoksulluğun; diğer yanda ihmal, istismar ve insanlık dışı davranışların en büyük mağduru çocuklar oluyor. Bu mağduriyetlerden biri de “küçük yaşta evlilikler”, “çocuk evlilikleri”, “çocuk gelinler” gibi ifadelerle gündeme gelen aşırılıklardır.
*
Kız çocuklarını, aile kurma sorumluluğuna sahip olmadan evliliğe zorlamak ve bunu İslam dininden hareketle meşrulaştırmaya çalışmak, büyük bir günah, ağır bir vebaldir. Bu yanlış tutum ve söylemin İslam’ın evlilik anlayışıyla hiçbir ilgisi yoktur. Çocukların emeğinin, bedeninin, geleceğinin istismar edilmesi, insanlığın iflas ettiğinin bir göstergesidir. Nerede, nasıl, ne zaman olursa olsun ve kim tarafından yapılırsa yapılsın, çocukların ihmal ve istismarı, akılla, vicdanla ve ahlakla bağdaşmayan, insanlık dışı bir eylemdir. Çocukları mağdur eden, onların geleceklerini karartan hiçbir söz ve davranışın mazereti ve meşruiyeti olamaz. Bir çocuğun hayatını karartmak, insanlığa ve vicdana karşı işlenebilecek en büyük cürümdür. Hem Yüce Allah hem de insanlık önünde hesabı verilemeyecek ağır bir suçtur.
*
Çocukların küçük yaşta evlendirilmesi ve çocuk istismarı vakalarının yüce dinimiz İslam ile anılması ve Müslüman kimliğinin zedelendiği bir sürece dönüştürülmesi asla kabul edilemez. İslam’a göre kadın ve erkek hem duygusal ve fiziksel, hem de ruhsal ve zihinsel olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilemez. Zira evlilik için sadece ergen olmak yeterli değildir. Ergenlik biyolojik bir süreçtir. Evlilik ise reşit olmayı gerektirir. Nitekim ülkemizde evlilik yaşının asgari sınırı on sekiz olarak kanunlarla belirlenmiştir. Başta anne-babalar olmak üzere herkesin evlilik yaşı ile ilgili sınırlara riayet etmesi hem dini bakımdan gerekli bir davranış hem de ailede kalıcı huzur ve mutluluğu sağlamanın en temel şartıdır.
*
Çocuklarımıza yönelik her türlü ihmal ve istismara karşı hep birlikte mücadele edilmelidir. Çocuk istismarı gibi son derece hassas bir konuyu bilinçaltı mesajlarla İslam ve Müslümanlarla ilişkilendirmeye çalışanlara karşı da uyanık olmalıyız. Unutmayalım ki insanlık, çocukların güven ve huzurunu temin etmedikçe asla iyiliğe erişemeyecektir…….
*
Bu çağda töre cinayetlerine ne dersiniz?
Kızlar ya genç yaşlarda evlendirilerek törenin girdabına atılıyor, ya tarlalarda çalıştırılıyor, ya da tarikat ve cemaatlerin pençesine sürükleniyor...
*
Velhasıl, dincisinden aşiretçisine kadar, oy sistemi politikaya pazarlanırken, sömürü ve rant çarkında kadınlar,kız çocukları ezilmeye devam ediyor..
*
Evet; Eğitimsiz, çaresiz, işsiz bırakılırken, bir yandan da siyasal İslam'ın arka bahçelerinde mürit, militanlar haline getirilen kadınlar, kız çocukları, diğer yandan bağnazlığın-feodalitenin ve eskimiş törelerin paslı çarkında eziliyor...
*
Baksanıza; İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, 2021'in ilk 7 ayında 166, 2022'nin ilk 7 ayında ise 158 kadın katledilmiş...
Kadına şiddeti izleyen sivil toplum platformlarına göre, son iki yılda 250'den fazla kadının ölümü ise raporlara "şüpheli" diye yansımış...
Kadınımızı sömürüye yönelik asıl soruyu soralım; Sosyo politik ve ekonomik rant çarkının ortasında birer sömürü figürü haline getirilen kadınların asıl sorunu "türban" mı, yoksa uygar biçimde yaşamak mı?..